(The Turkish Post) – TOLGA YAVAŞ
Türkiye’de kronik hastalıklarda son dönemde artışlar dikkat çekiyor. Hastalıkların teşhislerinde ciddi sorunlar yaşanmasa da tedavilerde bazı sorunlar baş gösteriyor. Özellikle kronik hastalıklarda aileler özel hastanelerin ve özel doktorların kapısını çalıyor. Haliyle de bu ailelerin bütçelerine ciddi zarar veriyor. Kronik hastalıkların tedavisinde kullanılan ilaçların maliyeti de el yakıyor. Özellikle Sosyal Güvenlik Kurumu’nun (SGK) kronik hastalıkların tedavisinde kullanılan ilaçları ödememesi bazı sorunları beraberinde getiriyor.
Bu kronik rahatsızlıklardan birisi de Tip-1 diyabet hastalığı. Ülkemizde 30 binden fazla çocukta ve yetişkinde Tip-1 diyabet tespit edilmiş durumda. Bundan dolayı çocuklar, deri altına yerleştirilen sensör adı verilen bir cihazla şeker ölçümü yapılıyor. Sensör son dönemde Türkiye’de etkin kullanılmaya başlandı. Ancak cihazın maliyetleri çok yüksek. Sadece 14 gün kullanılan bir adet sensörün satış ücreti bin 450 TL. Kısacası bir cihazın aileye maliyeti 2 bin 900 lira.
Döviz artışı da dikkate alındığında bu rakamlar daha da yükseliyor. Ne yazık ki Türkiye’de mağdur 30 bin çocuktan yalnızca bine yakını bunu bedeli ödeyebiliyor. Geri kalan çocuklarsa parmaklarını günde onlarca kez delmek zorunda kalıyor. Ne yazık ki, hükümette bu konuda yeterli adımı atmayınca çocukların mağduriyetleri daha da artıyor.
Bu konuda sesini yükseltenlerden birisi de Koç Üniversitesi Çocuk Endokrinolojisi ve Diyabet Uzmanı Prof. Dr. Şükrü Hatun. Hatun, son olarak gazeteci Fatih Altaylı’nın kişisel Youtube kanalına katılarak, Tip-1 diyabet hastası 30 bin çocuğun sıkıntılarını anlattı.
Prof. Hatun, diyabetli çocuklar için sensör desteğinin önemine dikkat çekerek, çocukların sosyal hayata adapte olabilmeleri için cihazın SGK tarafından bedava verilmesi gerektiği çağrısında bulundu. İngiltere başta olmak üzere Avrupa ülkelerinde söz konusu sensörün çocuklara ücretsiz verildiğinin altını çizen Şükrü Hatun, bu konuda Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’e de çağrıda bulundu. Cihazların ödemesi için SGK’ye gerekli ödeneklerin ayrılması yönünde talepte bulundu.
Hatun hocaya göre cihazın çocuklara takılması halinde ailelerin de hayatının düzene gireceği yönünde bildirimlerde bulundu. Cihazın takılması halinde parmakların delinmesinin önüne geçiliyor. Bu da çocuklardaki acı eşiğinin düşürülmesine kapı aralanıyor. Ayrıca çocuklar utanma ya da farklı gerekçelerden dolayı okullarda parmaklarını delmek istemiyor. Ancak sensörün takılması halinde bunların hiçbirisi yaşanmıyor.
Şükrü Hatun Hoca da haklı olarak çocukların avukatlığını yapıyor. Çünkü 30 binden fazla çocuk her gün parmağını delmek zorunda kalıyor. Yüksek rakamlı cihaz ücretlerini verebilenler ise sadece yüksek gelirli aileler. Çocukların önünde sadece birkaç yıl yok ne yazık ki. Hastalık bir ömür boyu olduğu için hem aileler hem de çocuklar için büyük bir meşakkat.
Bu konuda hem iktidar hem muhalefet hem de sosyal gruplar çocukların elinden tutmalı. Fatih Altaylı da yaşanan dramları görmüş olacak ki, Şükrü Hatun’u programına çıkararak, geniş bir kitlenin sesi oldu. Şükrü Hoca da Fatih Altaylı da sosyal bir duyarlık örneği göstererek, sessiz yığınların çığlığı oldu.