(The Turkish Post) – SAFA KAR
Galatasaray maçın favorisiydi. Bugüne kadar deplasmanda oynadığı 8 karşılaşmayı da kazanmıştı. Rakibi Hatayspor ligin en zayıf ekiplerinden biriydi. Başta kaleci olmak üzere eksikleri vardı. Hafta içinde hocasını değiştirdi. Galatasaray’ın ise Sara dışında bir eksiği yok.
Icardi’yi saymazsak tabii. Kâğıt üzerinde her şey Galatasaray’ın lehineydi. Hiçbir maç oynanmadan kazanılmıyor. Her puan emek ve ter ister. Rakibi hafife almanın bedeli ağır olur. Bazen avantajın ‘dezavantaja’ dönüşür. Farkına vardığında da iş işten geçer. Atı alan veya puanı kapan Üsküdar’ı çoktan aşmıştır çünkü.
Galatasaray oyuna çok dağınık ve savruk başladı. Rakibini basan, presle bunaltan, kaptığı topla hızlı atağa çıkan takımdan eser yoktu. Alabildiğine ağır, hedeften uzak nafile paslar, rakibini küçümsemeler… Barış Alper’in kale önünde topa vuramaması… Motivasyon eksikliği mi? Beceriksizlik mi? Vurdumduymazlık mı? Yoksa şanssızlık mı?
Galiba hepsi… Bir önceki maçta top Barış’ı ne kadar sevdiyse, bu maçta o denli uzak durdu. Final vuruşlarında ya topa vuramadı, ya da dağa taşa attı. Bir olur, iki olur… Ama her top mu dışarı atılır, hedefine ulaşmaz? Anlamak zor. Barış Alper’in kredisi yüksek. Bir maçla silinip atılacak oyuncu değil. Yeteneği ortada, o yüzden ‘şanssızlık’ diyelim.
İlk yarı Galatasaray ‘hiçbir şey oynamadı’ dense yeri. Maç 90 dakikadır. Ve her dakikası kıymetlidir. Bazı maçlar ilk dakikada kazanılır, bazıları ise son saniyede. Şampiyonluğa oynayan bir takım her dakikanın kıymetini bilecek. Ve hakkını verecek. ‘Nasıl olsa kazanırım…’ diye düşünülemez.
Galatasaray ilk 45 dakikayı boşa harcadı. Bal yapmayan arı gibi vızıldadı durdu. Ne rakibini rahatsız edebildi ne de tribünlerdeki taraftarını hoşnut… Okan Buruk nedense ‘boş geçen dakikalara’ müdahale edeceği yerde, seyretti. Belli ki o da ‘bütün umutlarını’ ikinci devreye ötelemişti.
Hatayspor, Galatasaray’ın ‘avare futbolunu’ çok iyi değerlendirdi. Cemali Sertel karambol bir pozisyonda topu önünde buldu ve kaleye gönderdi. Acaba bu gol Galatasaraylı oyuncuları derin uykusundan uyandırabilecek miydi? Maalesef… Gole bile tepki vermedi, veremedi.
Okan Buruk ikinci yarıya iki değişiklikle başladı. Ve bir anda takımın havası değişti. Galatasaray sağlı sollu ataklarla Hatay kalesini adeta ablukaya aldı. Beraberlik golü penaltıdan geldi. VAR müdahale etmese hakem gözünün önündeki pozisyonu pas geçmişti. Osimhen, kalecinin müdahalesine rağmen topu ağlarla buluşturdu.
Galatasaray üstünlüğü ele aldı. Kenardan, ortadan toplarla Hatay kalesini yokladı. Çok pozisyona girdi, goller de buldu. Fakat hepsi de ‘ofsayta’ takıldı. Barış Alper’in kale dibindeki pozisyonu ‘çok ince’ ofsayttı. Santim falan değil, milim farkla. Gözün ayırt edemeyeceği biçimde… Teknoloji gözün çok önünde… Güvenmekten başka çare yok.
Bir ara maç ‘Rus ruletine’ döndü. Hatayspor ani çıkışlarda, rakibini eksik yakaladı fakat pozisyonları değerlendiremedi. Ve maç beraberlikle sonuçlandı. Galatasaray mı sahada 2 puan bıraktı, yoksa Hatayspor tartışılır. Sarı Kırmızıların elbette oyun üstünlüğü, pozisyon zenginliği vardı. Fakat geride çok açık verdikleri de gözden kaçmadı.
Galatasaray neden puan kaybetti? Çok nedeni var… Bodrumspor’a karşı zor kazandı, Göztepe maçında öldü öldü dirildi, Başakşehir engelini güçlükle geçebildi. Çekirge bir yerde sıçrayamayacaktı. Oyuncu bazında söyleyecek olursak, Yunus Akgül’ün formsuzluğu, Barış Alper’in şanssızlığı puan kaybını doğurdu. Başka futbolcular da var kuşkusuz… Yunus hemen her topu ezdi. Ne kaleye vurabildi ne ince pas atabildi.
Sezonun ikinci yarısına Galatasaray puan kaybıyla başladı. Hem de hiç ummadığı bir maçta… Boşuna mı denmiş ‘ummadığın taş baş yarar’ diye. Nitekim yardı da… Fenerbahçe puan farkını 6’ya düşürme şansı yakaladı. Ve sezonun ikinci bölümü için umutlandı. Lige de ayrı bir heyecan geldi.