(The Turkish Post) – SAFA KAR
Konyaspor karşısında oyuna Fenerbahçe başladı. Bir anda top Konyalı oyunculara geçti ve hızlı atağa dönüştü. Maçın henüz 26. saniyesinde kaleci Livakoviç’le karşı karşıya kalan Pedrinho düzgün vuruşla takımını 1-0 öne geçirdi. Bu Fenerbahçe’nin lig tarihinde yediği en erken gol oldu.
Oyunu sen başlat, top senin ayağında olsun, 26 saniye sonra gol ye… İnanılır gibi değil. Fenerbahçe’de ters giden bir şeyler var. Mourinho ve Ali Koç yönetimi saha dışına laf yetiştirmekten takımıyla ilgilenmeye fırsat bulamamış anlaşılan. Böylesine, rakibinin kazandığı, puan kaybına tahammülünün olmadığı bir ‘kader maçında’ bu kadar hızlı ve kolay gol yemenin başka izahı var mı?
Galiba Fenerbahçeli futbolcular çoktan lige havlu atmış. Mourinho da öyle… Gerçi pek haksız sayılmazlar. ‘Bizi şampiyon yapmayan bir yapı var’ diyen bir başkan tarafından yönetilen takımın psikolojisi nasıl iyi olabilir ki… Hangi hoca, hangi futbolcu kendisini başarısız ve yetersiz görür. ‘Şampiyon yapılmayan’ bir takımın bu sene de şampiyon olamaması son derece doğal değil mi? Mazeret ve bahane hazır…
Belki de 8 puan geride olmanın stresidir. Sırat köprüsünden yürümek gibi bir şey… Takım bütün avansları tüketmiş… Oyuncuların üzerindeki ‘mutlak kazanma’ düşüncesinin ağırlığını hafife almamak lazım. Hatanın telafisi yok. Her maç final… Bu psikolojik ortama takımı hazırlamak gerekir. Sahaya yansıyan dağınık ve savruk görüntü bir şey yapılmadığının işareti.
Fenerbahçe geriye düşmesine rağmen kısa sürede beraberliği sağladı. Mert Müldür kornerden gelen topa vurduğu kafayla skoru eşitledi. Konyalı oyuncular Neşri ve Dzeko’ya markaja alırken defanstan kopup gelenleri unuttu. Fenerbahçe çok geçmeden de ikinci golü buldu. Yine korner, yine kafa ve yine defans oyuncusu… Konyaspor adeta 1 golden 2 tane yedi. Aynı delikten iki kez ısırılmak gibi bir şey…
Artık oyunu alıp götürmesi beklenirken ilk yarının son dakikalarında Konyaspor beraberliği yakaladı. Yandan gelen topa Kramer iyi yükseldi ve Livakoviç’i avladı. Fenerbahçe ilk yarı bitmeden öne geçebilirdi Nesyri ayağına gelen pozisyonu cömertçe harcadı. İkinci devre Konya’nın kalecisi Slowik’in ikramını Tadiç geri çevirmedi. Kritik maçta Fenerbahçe tekrar üstünlüğü ele aldı.
Futbol kalitesi zayıf, mücadele ve heyecanı yüksek karşılaşmada ne yazık ki hakemin verdiği ve vermediği kararlar maçın da skorun da önüne geçti. Galatasaray maçındaki tartışmalardan çok daha fazlasına sahne oldu. Eğer hakem renk körü olsaydı veya ayak bileğine darbeleri Konyalı oyuncular yapsaydı, en az 2 kırmızı kart çıkardı. Yani Konya maçı en az 9 kişiyle tamamlardı.
Hele bir pozisyon var ki evlere şenlik… Ceza sahası içinde Dzeko, rakip oyuncunun ayağına bile isteye, taammüden bastı. Hakem faul bile vermedi. VAR devreye girmedi. Konyalı oyuncu acı içinde dakikalarca kıvrandı, çığlığı ekrandan duyuldu. Hakem maçı durdurmadı bile. Hayır, bu tartışılacak bir pozisyon değil. Hakemden hakeme veya kişiden kişiye değişecek bir pozisyon hiç değil. Dünyanın her yerinde bunun adı kırmızı kart…
Başka pozisyonlar da var, hafta boyunca konuşulacak… İkinci golden önceki korner bağışlanabilir bir hata… Kostic’in, rakibin ayak bileğine darbesini sarı kartla geçiştirmenin de bir yere kadar izahı olabilir. Son anlarda ceza sahası içinde Kostic’in dirseğine penaltı çalmamak tolere edilebilir. Fenerbahçeli oyuncuların öznesi veya faili olduğu başka pozisyon da bu hakem hataları zincirine eklemek mümkün.
Hepsi unutulur belki fakat Dzeko’nun hareketi kesinlikle hafızalardan silinmez. Sezon boyunca hatırlanır. Maçı izlerken aklıma sürekli Galatasaray yöneticisi Metin Öztürk’ün bir gün önceki açıklamaları geldi. ‘Hakemi iyi izleyin…’ demişti. ‘Kahin misin, nerden bildin?’ diyesim geldi. Ne yazık ki hakem hatası Öztürk’ü haklı çıkardı.
Hakem hataları üzerine en çok açıklama yapan kulüp Fenerbahçe… Acaba kendi lehine yapılan hatalardan da şikayet edecek mi? Yarım ağız da olsa hakemi eleştirecek mi? Çok zor… Belki dil ucuyla…
Evet, Konya’da Fenerbahçe güç bela kazandı… Hakem hataları ‘3 puanın’ tadını kaçırdı. Eğer büyük transferler yapmazsa bu futbolla yarışın içinde kalması çok zor. Takım ‘alarm’ veriyor…