(The Turkish Post) – KAMİL ASLAN
Fenerbahçe’nin Portekizli hocası Jose Mourinho, dün bir kez daha haklı çıktı. Trabzonspor maçından sonra hakemleri hedef alan dünyaca ünlü hoca, aslında bazı şaibe iddialarında bulundu. Türkiye’de ses getirmemiş olsa da, açıklamalar dünya spor medyasında geniş yer buldu. Ben de buradaki gazete ve televizyonlardan, söz konusu değerlendirmeleri hayretle izledim. Dün Fenerbahçe, Beşiktaş ve Galatasaray’ın maçlarını izleme fırsatı buldum. Sitemizin spor yazarı Safa Kar’ın alanına girecek değilim. Çünkü Safa Bey’in yazılarını beğenerek okuyorum. Hem spor yorumu tadında, hem de her bir kelimesinde ayrı bir ahenk bulunuyor. Maçları izlediğimde, futbolun artık futbol olmadığı aşikar ortaya çıktı. Milyarlarca doların havalarda uçuştuğu bir piyasada, lobinin, eyyamcılığın, iddianın, bahis oyunlarının ve siyasetin olmaması mümkün olabilir mi? Bence hayır. Kaldı ki, maçlarda hem orta hakemlerin hem de VAR hakemlerinin nasıl bilinçli hareket ettikleri açıkça ortaya çıktı.
Özellikle Galatasaray maçında çalınan iki haksız penaltı kararı bir yana, Fenerbahçe maçında olmayan penaltının verilmesi, elle temas olduğu halde VAR’ın gol vermesi ve ofsayt olmasına karşın, orta noktanın gösterilmesi artık futbolun çileden çıktığının bir resmiydi. Neden mi? Çünkü hem TFF hem de yayıncı kuruluş tek başına bir takımın şampiyonluk mücadelesi vermesini istemiyor. Çünkü reytinglerin düşmesi ve dekoder satışlarının düşecek olması da bu işin finans kaynağı. Kısacası futbol Türkiye’de futbol değil. Tabiri yerindeyse, filler tepişiyor, ezilen çimler oluyor.
Üst kademedeki yöneticiler, bürokratlar ve sporcular bu işin kaymağını yerlerken, taraftarlar maç sonunda saç baş yolmak zorunda kalıyor. Yani hafta sonu çocuklarının rızkından artırdığı bilet parasıyla aldığı maçın zevkini bile yaşamıyor. İşte hafta sonunda bu maç görüntülerini izlediğimde, Portekizli hocanın sözleri aklıma geldi yeniden. Bir takımın kaderiyle bu kadar açık şekilde oynandığı bir ülkedeki futbolu Allah aşkına kim izlesin. Ben burada da futbol maçlarını hem canlı hem de ekrandan izliyorum. Küçük takımlar, büyük takımlara kök söktürüyor adeta. Ve galip geldiklerinde de hiçbir zaman yer yerinden oynamıyor. Çünkü sahada sadece hak eden kazanıyor. Ne yazık ki, Türkiye’de saha dışında bir takım “Ali Cengiz” oyunları oynanıyor gibi geliyor bana! Jose Mourinho gibi bir futbol gurusu da b açıklamalarda bulunuyorsa, mutlaka vardır bir bildiği.
Haydi üç büyükler bir şekilde top oynuyor. Ya Trabzonspor’a ne demeli. Abdullah Avcı gibi, futboldan haberdar olmayan bir hocanın yerine getirilen, Şenol Güneş de bu takıma çare olamadı. Ben önceki yazılarımda defalarca dile getirdim. Bu soruna Güneş bile çare olamaz diye. Bordo Mavili takımda artık temel bir sorun var. Ancak kimse hastalığı kabul etmek istemiyor. Şayet bir reçete isteniyorsa, öncelikle hastalık kabul edilmeli. Sayın Ertuğrul Doğan’ın çalışmaları önemli elbet. Ancak sportif başarının olmadığı bir ortamda, Doğan’ın çalışmalarının bir anlamı kalmaz. Artık Bordo Mavili taraftarlar üç haftadır gelen başarısız sonuçlardan sonra kazan kaldırmaya başladı bile. Artık Aralık ayındaki kongrede Doğan’ın şansı azalıyor. Bazı yandaş gazeteciler de onu maalesef kurtaramayacak.
BORDO MAVİLİ TAKIM İÇİN ÜÇ ÇIKIŞ YOLU
Gelelim Bordo Mavili takımın temel sorununa. Takımın bu hale gelmesinin üç temel nedeni var. Birinci sebep, yönetimsel olarak başarısız bir yönetimin oluşması ve transfer politikasında yüzde 100 hata yaparak, takımın bu hale gelmesi. Çünkü yapılan 13 transferden hepsinin de kalitesiz ve fos çıkması yönetimin hatasıdır. Kaldı ki yapılan sadece transfer değil, takımın kasasından çıkan 1 milyara yakın para anlamına geliyor. Şayet bu oyuncuları Abdullah Avcı ve ekibi almışsa, Doğan hocaya hesap sormayarak bütün sorumluluğu üzerine almış anlamına gelir. Şu ana kadar hiçbir demecinin olmaması, bütün sorumluluğu aldığı anlamına gelir.
İkinci olarak yanlış hoca tercihleri yapması. Abdullah Avcı’ya gereğinden fazla tahammül etmesi ve Şenol Güneş’i çok geç takımın başına getirmesi. Transfer sezonunun bitmesine bir gün kala gelen bir hoca nasıl bir adım atabilir. Aslında Doğan üzerindeki sis perdesini Güneş ile dağıtmayı planlamıştı. Aralık kongresine kadar düşe kalka gidecek ve yeni oyuncularla takıma bir hava katacaktı. Ancak değirmenin suyu tükendi. Artık Doğan’ın elindeki bütün kozlar gitti. Üç haftadır alınan yenilgiler ve sahada oyundan yoksun bir takımın olmaması da ayrı bir garabet olarak duruyor.
BORDO MAVİLİ YÖNETİMİN MİLADI DOLDU
Son olarak da takım içerisinde hiçbir uyumun olmaması. Bunun sebebi de takımda gruplaşmalar ve sorunların olduğu aşikar. Bu da her maçta kendini hissettirmeye devam ediyor. Birbirine benzer ve aynı stil oyuncuların alınarak kadronun şişirilmesi ve bu oyuncuların da amatör seviyede kalması, Bordo Mavili takıma zirvenin dibine doğru sürüklüyor. Ayrıca takımda lider özellikli hiçbir oyuncunun olmaması da oyuncuların bir noktada toplanmasına engel oluyor. Artık görülen köy kılavuz istemez. Bordo Mavili takım yönetimini siyaset bile kurtaramaz. Şayet takım orta seviyelerde olsaydı, Başkan Doğan bir kongreyi rahat geçerdi.
Ancak gelinen son aşama, artık Doğan ve ekibi miladını doldurmuş gibi duruyor. Nasıl ki, takımı şampiyon yapmış Ahmet Ağaoğlu ceketini alıp bu takımı bırakmışsa, Doğan ve ekibi de kongrede aday olmayarak, spordan anlayan bir ekibin önünü açmalılar. Doğan bana göre, Ağaoğlu’nun yanında iyi bir ikinci adamdı. Ancak öne çıkınca bütün karizmasını bitirdi. Artık bumerang takım içinde dönmeye başladı. Güneş, çareyi kadro dışı bırakmakla bulsa da bu artık bir çare değil. Bu takımın yeniden “Vira Bismillah” diyecek, yeni bir hikaye yazacak ekine ihtiyacı var. Eski ekip, miladını doldurdu. Çünkü Trabzon sokaklarında çanlar çalmaya başladı. Her bir başarısızlık yönetimin ve teknik ekibin değerini daha da düşürür. Daha fazlasına fırsat vermeden, yönetim çözüm yolunu kamuoyuna açıklamalı.