(The Turkish Post) – KAMİL ASLAN
Türk futbolunun iyi bir noktada olmadığını defalarca söylüyorum. Bunu sadece sahada futbol oynayıp oynamamakla anlamayın. Türk futbolu tepeden tırnağa bir çöküş döneminde. Belki futbolu yönetenler benimle aynı kanaatte olmayabilirler.
Ancak benim önümdeki resmi veriler, futbol takımlarının bir enkaz durumunda olduğunu gözler önüne seriyor. En kötüsü ligin en iyi dört takımının toplam borcu 30 milyar liranın üzerinde. Buna yeni transfere ödenecek bonservis ücretlerini ve maaşları da eklediğinizde bu rakam, 35-40 milyar TL seviyesine yükseliyor. Bu rakamlar bile takımların iyi ekipler tarafından yönetilmediğinin bir ispatı niteliğinde. Çünkü rakamlar yanlış söylemez. Ne var ki, takımları yöneten işadamlarının şirketleriyse yılsonunda milyonlarca lira kar ediyor. Bu tezat değil mi sizce? Patronun şirketi karda, yönettiği futbol kulübü ise batakta. Bunun tek bir cevabı var. Kulüplerin borcu, yönetim kurullarını bağlamıyor. Siz kanunla borcu, transfer yapan yöneticilerin üzerine rücu edin, bakın ondan sonra kulüp yönetimini. Hiçbir başkan ve yönetici kafasına göre, hocanın taleplerine göre transfer yapıyor mu?
Ancak futbol camiasında sorunlar bununla da sınırlı değil ki… Haydi yönetim iyi transfer yaptı, hoca oyuncuyu oynatamadıktan sonra bir anlamı yok ki. Örneğin Fenerbahçe, dünyanın en hocalarından birisi sayılan Jose Morinho’yu takımın başına getirdi. Hatta hocanın talepleri doğrultusunda 40 milyon euroluk transfer gerçekleştirdi. Bunun TL karşılığı 1,35 milyar lira. Dile kolay değil mi? Birkaç oyuncunun maliyeti milyarlarca lira. Hangi fabrikatör bu kadar para kazanabilir kısa sürede. Maalesef böyle bir gelir yok. Ancak bu kadar maliyetli oyuncular alınmasına karşın, Sarı Lacivertli takım şampiyonlar ligi ön eleme maçından elendi. Dünyanın en iyi hocasını da getirseniz, olmayınca olmuyor. Netice önemli bana göre. O zaman şampiyonlar ligi için satın alınan oyuncuların katkısı yoksa, bu kadar para neden harcandı? Sadece Morinho’yu memnun etmek için mi? Muhtemelen cevap evet…
ABDULLAH AVCI VE SAÇ BAŞ YOLDURAN FUTBOLU…
Gelelim başka bir takımımıza. Bordo Mavili takımda sular kaynıyor. Bu konuda defalarca yazılar kaleme aldım. Ancak Başkan Ertuğrul Doğan, gözünü ve kulağını kapatmaya devam ediyor. Yıllarını bu spora vermiş biri olarak, başkana söyleyeyim, “Biraz daha sessiz kalırsan, Abdullah Avcı seni de götürecek beraberinde.” Çünkü suyun akışı bu yönde. Anlamadığım Ertuğrul Doğan, bu kadar transfere rağmen, takımı bu kadar ezik oynatan bir hocaya nasıl tahammül ediyor. Evet, takım Abdullah Avcı döneminde şampiyon oldu. Ancak bir defa oldu ve bitti. O dönemde de takımı Avcı şampiyon yapmadı ki. Ünal Karaman ve Hüseyin Cimşir gibi iki hocanın emeğini sadece taçlandırdı. O dönemde kim gelse, takımı şampiyon yapardı. Kaldı ki, Abdullah Avcı o gün de futbolculara top oynatmıyordu, şimdi de. İnanır mısın, taraftar maç izlerken saç baş yoluyor. Ancak Ertuğrul Başkan biraz daha dişini sıkıyor galiba. Benden uyarması, taraftarı karşısına alan bir başkan ve hoca asla başarılı olamaz. Olması da mümkün değil.
Avcı hala taraftara trip atıyor. Bence hoca öncelikle kendi işine bakmalı. Evet futbol bir eğlence. Hoca kazanınca bütün başarıyı üzerine alıyor. Ancak başarısızlık varsa da çekip gitmesini bilmeli. Benim gördüğüm kadarıyla Abdullah Avcı artık yolun sonuna geldi. Son üç Avrupa maçı ve deplasmanda oynanan Sivasspor maçı da dikkate aldığımızda, ortada ne oyun var, ne de bir taktik. Korkak oynayan ve ne yaptığını bilmeyen bir oyuncu topluluğu var sahada. Yıldızlar topluluğu bir takımın bu kadar aciz oynamasını hiçbir taraftar kabul edemez. Abdullah Avcı hoca kabul etmese de. Kaldı ki, son dört maçta Avcı’yı ipten alan Uğurcan Çakır’dan başkası değildi. Avcı, Çakır’a çok şey borçlu. Ancak macun şişeden çıktı bir kere. Bordo Mavili takım, deplasmanda Rapid Wien ile rövanş maçına çıkacak. Evinde yeneceği takıma, Avcı’nın taktiksel hatalarından dolayı 1-0 yenilmişti.
Bu akşam Abdullah Avcı’nın son maçı. Şayet Rapid Wien maçını kazanır ve tur atlarsa Abdullah Avcı birkaç hafta daha takımın başında kalır. Ancak muhtemel bir yenilgi halinde, Avcı Türkiye’ye gelmeden takımın başından alınır. Bundan şüphesi olmasın.
Şayet Ertuğrul Doğan da bu başarısızlık halinde hocaya sahip çıkarsa, taraftarlar da bir daha takımı izlemeye gelmez. Bunu bilsin. Benim aldığım kulis bilgileri de, Avcı’nın kaderinin bugün ki maça bağlı olduğunu gösteriyor. Hoca bugün kendi kaderini kendi belirleyecek. Bu kez onu Uğurcan Çakır bile kurtaramayacak.