(The Turkish Post) – HÜSNÜ YUSUF TURABİÇ
Haydi ‘gözaltı’ neyse ama tutuklanmasını beklemiyordum. Hiçbir demokratik sistemde bir parti genel başkanının tutuklanması ‘basit bir olay’ olarak görülemez… Tabii bu ‘la yus’el’ olduğu anlamına gelmez. İllegal faaliyetler içine girer, şiddete bulaşır bu yönde partililere çağrılar yaparsa yargı devreye girer. Eleştirel siyasi konuşmalar ‘tutuklama’ sebebi olamaz. Söyledikleri can sıkıcı olsa da…
Eleştiri, tenkit, itiraz, muhalefet, demokrasinin de siyasetin de olmazsa olmazıdır. Dünyanın her yanında iktidarlar eleştirilir, politikaları yerden yere vurulur. Hatta meydanlarda, sokaklarda protesto da edilir. Yargının bir siyasi lider hakkında tasarrufta bulunurken ‘kılı kırk yarması gerekir. Daha açık söyleyecek olursak dosyası dolu, somut deliller kamuoyunu ikna edici olmalı.
Zafer Partisi toplumda karşılığı olan bir parti. Adayı Sinan Oğan cumhurbaşkanlığı seçiminde yüzde 5 oy aldı. İkinci turda Sinan Oğan, Erdoğan’a gitti, Ümit Özdağ ise Kılıçdaroğlu ile ‘seçim işbirliği’ yaptı. Eğer seçimi Kılıçdaroğlu kazanmış olsaydı, bugün kritik bakanlıklarda Zafer Partili isimler oturuyor olacaktı. Muhtemelen de Özdağ bakandı. Belki de İçişleri Bakanı…
Özdağ, sivri dilli bir siyasetçi… İddiası olan biri. MHP’de siyaset yaptı, tutunamadı. İYİ Parti’nin kurucularındandı. Gözünü genel başkanlığa dikti. Meral Akşener’le arası açıldı. Partiden koptu, kendi partisini kurdu. Siyaset öncesi de adı sanı bilinen biri. 28 Şubat sürecinde asker ile bazı sakıncalı şirketlerin arasını bulmak için devreye girdiği çok konuşuldu. Babası 27 Mayıs’ın önemli isimlerinden, Muzaffer Özdağ. Alpaslan Türkeş’in yakın arkadaşı.
Özdağ’ın sadece ‘dili’ değil, ‘politikaları’ da sivri… Zaman zaman faşizmin sınırlarında gezindi. Mültecilere karşı tavrı ‘acımasız ve merhametsizdi.’ Sokaktaki gariban yabancılarla didişmekten çekinmedi. Düşmanlık derecesindeki ‘mülteci karşıtlığını’ ben de doğru bulmuyorum. Ama unutmamak lazım ki ‘mülteci karşıtlığı’ da ‘siyasete dahil.’ Ve Avrupa’da çok yaygın. Giderek de büyüyor.
Özdağ, Bahçeli’nin ‘Öcalan açılımına’ şiddetle karşı çıktı. Bir zamanlar dava arkadaşlığı yaptığı Bahçeli’yi ağır dille eleştirdi. Etik sınırları zorladığı bile söylenebilir. Bu yüzden ülkü ocaklarının tehdidi ile karşı karşıya kaldı. Henüz adı konmayan fakat ‘kapalı kapılar ardında’ kotarılan açılım, çözüm veya barış sürecine karşı mitingler yaptı. Anadolu’nun çeşitli illerindeki toplantıları halktan ilgi de gördü.
Kuvvetle muhtemel ‘tutuklanma sürecini’, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı hedef alan Antalya konuşması başlattı. Haberlere bakılırsa zaten ‘radar alanındaydı’, takip altındaydı. Antalya’daki sözleri üzerine ‘düğmeye basıldı’. Önce gözaltı… Sonra tutuklama. Şu an Silivri’de hapishanede… Bir ‘suikast endişesi’ taşıdığı söylenmekte.
Dosyanın içeriğine, hukuki yönüne bakılabilir. Ama Özdağ’ın tutuklanması ‘hukuk öyle gerektirdiği’ için olmadı ki… Usül bile sorgulanmakta. Konuştuğu yer Antalya… Dosyayı açan İstanbul. Gözaltına alındığı şehir Ankara. Soruşturmayı neden Antalya başlatmadı. Hem Özdağ’ın hem de Zafer Partisi’nin genel merkezi Ankara’da… Ankara Başsavcılığı harekete geçebilirdi. Çünkü konuşmalarının büyük çoğunluğunu Ankara’da yaptı Özdağ. Neden İstanbul? Hukuk bu soruyu sorar…
Kararın ‘siyasi olduğunu’ herkes biliyor. Siyasi davalarda da İstanbul rüştünü ispat etti. Esenyurt, Beşiktaş operasyonları da içerikleri farklı gibi görünse de siyasetin gölgesi altında açılan dosyalar olduğu aşikar. O kadar ki Beşiktaş Belediyesi operasyonundan MHP bile rahatsız oldu. Feti Yıldız açıklama yapmak zorunda kaldı. AK Parti’den ayrıştı MHP. Siyasetin gölgesi sadece İstanbul’a mı düşüyor, diğer şehirlere düşemez miydi? Düşebilirdi elbette. Ama süreç bu kadar hızlı ve kesin işlemeyebilirdi.
Şu an hapishanede olan tek lider Ümit Özdağ değil, Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ da mahpus. Siyasetin iki farklı ucu… Türk odaklı siyaset yapan Özdağ da hapiste, Kürt odaklı siyaset yapan Demirtaş da… İki farklı ucun temsilcilerini hapishanede buluşturabilmek de marifet olmalı. Ülkede bir Kürt sorunu vardı, şimdi bir Türk sorununun da eli kulağında…
Ne Özdağ’ın tutuklanması, ne de Demirtaş’ın hapiste olması doğru… Türkiye’ye de hiç yakışmıyor. Siyasetçinin yeri hapishaneler değildir. Ayrıca ‘politik davalar ve hapishaneler’ siyasetçiyi büyütür. Hapishanelerden nice dev siyasetçiler çıktı. En başta da Erdoğan… Pınarhisar hapishanesinden Ankara’ya bir yol açtı ve devletin zirvesine tırmandı. Erdoğan’ın yönettiği bir ülkede kendi yaşadıklarını, başka liderlerin de yaşaması ayrıca manidar.
Tarih göstermiştir ki, siyasi davaların kazananı her zaman ‘mağdurlar’ olmuştur. Bunu en iyi Erdoğan’ın bilmesi gerekir. Hapishane Demirtaş’ı küçültmedi, aksine daha da büyüdü. Bugün Kürt sokağının efsane isimlerinden birine dönüştü. Son sürecin görüşme duraklarından biri Edirne hapishanesiydi. Umarım Özdağ’ın mahpusluğu, Demirtaş kadar uzun sürmez. İçeride unutulup kalmaz.