(The Turkish Post) – HÜSNÜ YUSUF TURABİÇ
Ege’nin mavisinde izlerini gördüğüm Bedri Rahmi Eyüpoğlu bir şiirinde der ki; ‘En azından üç dil bileceksin / En azından üç dilde / Ana avrat dümdüz gideceksin / En azından üç dil / Çünkü sen ne tarih ne coğrafya / Ne şu ne busun / Oğlum Mernuş / Otobüsü kaçırmış bir milletin çocuğusun…’.
Oğlum dediği Mernuş, Mehmet mi acaba? Kimbilir oğlu Mehmet’e belki ‘Mernuş’ diye hitap ediyordur. Rıza Tevfik’in de Mernuş’u var. Oğlu veya arkadaşı değil köpeği… İnsanlarda bulamadığı dostluğu köpeğinde bulmuş şair; ‘Bağlanmıştım bütün kalbimle sana / Şu fani cihanı okuttun bana / Sen göçtükten sonra ben yana yana / Hicranla gözyaşı dökerim Mernuş…’.
Eyüpoğlu’nun üç dil bilmesini istediği sadece Mernuş kendi oğlu değil, içine doğduğu Anadolu coğrafyasının evlatları… Üç dilde ‘ana avrat dümdüz gidecek’ dil bilmeye itirazım yok ama sövmenin de lüzumu var mı? Yeri gelirse ‘baklayı ağızdan çıkarmanın’ da bir sakıncası yoktur herhalde.
Biz otobüsü kaçırmış milletin çocukları mıyız? Şairler uçlarda yaşar. İfrat ve tefriti sever. Söylediklerine ihtiyatla yaklaşmakta fayda var. Fakat burada Eyüpoğlu haklı… Biz otobüsü de treni de kaçırmış ve arkasından baka kalmış bir milletin çocuklarıyız. Matbaayı ıskalamış, sanayi devrimini uzaktan seyretmiş, teknoloji çağının sadece müşterisi olmuş bir toplum olduğumuza şüphe yok.
Bu kadar lafı Doran Acemoğlu’nu getirmek için yazdım. Pek fazla yankı bulmayan Acemoğlu’nun T24’te yayınlanan bir röportajını okudum, başlıktaki ifade onun sözü. Acemoğlu, Amerika’da MIT’de en yüksek fahri unvanı olan Enstitü Profesörlüğü sahibi. Bir ara kabineyi kurarken Erdoğan’ın ‘bakanlık’ teklif ettiği de konuşuldu. Ahh keşke bakanlık koltuğunda onun gibi dünya gerçeklerini yakından tanıyan ve bilen biri olsaydı. Ekonominin dümenine Acemoğlu’nun geçmesini çok isterdim.
‘Türkiye treni kaçırmak üzere olduğu için konuşuyorum’ diyen Acemoğlu o mülakatta çok çarpıcı tespit ve uyarılarda bulunuyor; ‘Türkiye’nin teknolojiye hazırlanması, iklim değişikliğine, yaşlanmaya, dünyadaki küreselleşmenin değişimine hazırlanması lazım. Türkiye hiçbir şeye hazır değil. Yapay zekaya hiç hazır değil. Yaşlanmaya hiç hiç hazır değil. Türkiye neredeyse genç bir toplumdan neredeyse Güney Kore düzeyine gelen bir toplum haline geçecek, 50-60 sene içinde. Bunlara kesinlikle hazır değil. Hiçbir tartışma hiçbir yatırım yok…’.
Acemoğlu’nun Mehmet Şimşek’in ekonomi programına eleştirirken günlük tartışmaların dışına çıkarak son derece geniş perspektiften bakıyor; ‘Bunların hiçbiri var mı Şimşek’in programında… Bir tek enflasyon, faizler… Eşitsizlik, kurumların çökmesi… Nerede bunlar? Biz bunların hiçbirine önem vermiyoruz. Eğer bu dönemi yine bir tek faizi arttırın, faizi düşürün söylemiyle geçirirsek bu treni kaçırmamız anlamına gelecek…’.
Acemoğlu’nun Türkiye’nin yönünü BRİCS’e çevirmesine de itirazı var; ‘Benim son 10 senedir vurguladığım gelişmekte olan ülkelerin sesine ihtiyaç var. Yapay zekanın yönü konusunda, denetlenmesi konusunda, küreselleşmenin nasıl değiştiği konusunda Türkiye gibi ülkelerin sesine ihtiyacı var. BRİCS bunun için doğru yer değil. BRİCS Çin ve Rusya’nın elinde. Bunlar dünya dengelerine tehlike arz eden ülkeler, demokrasiye tehdit yaratan ülkeler…’.
Acemoğlu’nun sesi günlük siyasi tartışmaların içinde boğulan bir topluma ulaşır mı bilmiyorum. Keşke ülkeyi yönetenler, yönetme iddiasında bulunanlar bu sese kulak verseler de kaçmak üzere olan treni yakalayacak projeler geliştirseler… Otobüsü kaçırmış bir milletin çocuğu olarak, trenin de kaçmak üzere olduğunu hatırlatan Acemoğlu gibi otoriteye kulak verelim derim…