(The Turkish Post) – TUNA CEVHER
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun son dönemde yaşadığı hukuki süreçler, yalnızca Türkiye’nin iç siyasetini değil, uluslararası imajını da derinden sarsmaya devam ediyor.
İmamoğlu’nun terör örgütleriyle bağlantı suçlamasıyla gözaltına alınması, Türkiye’nin demokratik değerlerden sapma sürecini hızlandırdığının açık bir göstergesi oldu. Üstelik bu gelişmeler, ülkenin içerideki özgürlükler ve hukuk devleti konusunda yaşadığı sorunları dünya kamuoyuna da açıkça sergilemiş durumda.
Uluslararası alanda, pek çok ülke ve insan hakları kuruluşu, Türkiye’nin demokrasi ve hukuk devleti ilkesinden sapmasını eleştiren açıklamalar yaptı, demokrasi ve insan hakları konusunda ciddi bir gerileme olduğunu vurguladı. Ancak Avrupa Birliği’nin tutumu, Türkiye’nin durumu konusunda göstermelik açıklamalarla sınırlı kaldı. Türkiye’nin demokratik gerilemesinin yalnızca ‘endişe’ ile geçiştirilmesi, uluslararası toplumun ciddiyet eksikliğini gözler önüne seriyor.
DEMOKRASİ LİGİ’NDE GERİYE DÜŞÜŞ
Türkiye, son 10 yılda demokrasi alanında kat ettiği yolu geri gitmeye devam ediyor. Bertelsmann Vakfı’nın 2022 yılı Dönüşüm Endeksi raporuna göre, Türkiye demokrasi, hukuk devleti ve insan hakları alanında gerileyerek 137 ülke arasında 74. sıraya gerilemiş durumda. Bu, ülkedeki otoriterleşme eğilimlerinin ve demokratik değerlerin erozyona uğramasının acı bir göstergesi. Türkiye, demokratik bir ülke olmak iddiası taşırken, içerideki siyasi atmosferin giderek daha baskıcı bir hal alması, uluslararası arenada eleştirilmekten öteye gidemiyor.
TRUMP YÖNETİMİNİN DOLAYLI ETKİSİ: OTORİTERLEŞMEYE CESARET Mİ VERDİ?
ABD’de Donald Trump’ın yeniden seçilmesi, küresel ölçekte birçok dengeyi değiştirdi. Trump’ın 2016-2020 döneminde Erdoğan ile kurduğu iyi ilişkiler, Türkiye’deki otoriter eğilimleri güçlendirdiği iddiasına yol açmıştı. Trump’ın dönüşü, Türkiye’nin Batı ile ilişkilerinde yeni bir dönemin kapısını aralasa da muhalefet üzerindeki baskıların artmasına zemin hazırladı. Trump’ın yönetimi, uluslararası ilişkilerdeki kaosu arttırdığı gibi, Türkiye’deki siyasi atmosferin de otoriterleşmesine katkı sağladı. Ve ne yazık ki, bu etki Erdoğan yönetimi için cesaret verici oldu.
TÜRKİYE’NİN GELECEĞİ
Türkiye, şu anda yalnızca iç siyasetindeki otoriterleşme ile değil, aynı zamanda uluslararası alandaki eleştiriler karşısında da ciddi bir sınav veriyor. Avrupa Birliği’nin, Türkiye’ye karşı daha güçlü ve somut adımlar atması gerektiği net bir şekilde ortada. İmamoğlu’nun tutuklanması, sadece bir belediye başkanının durumu değil, tüm bir ülkenin demokrasiye olan bağlılığının sorgulandığı bir dönüm noktası. AB, Türkiye’nin demokratikleşme yolunda adım atmadığı sürece sadece ‘endişe’ düzeyinde açıklamalar yaparak, bu durumu geçiştirmemeli.
Türkiye’nin uluslararası ilişkilerdeki geleceği, demokrasiyi ve özgürlükleri savunma konusunda vereceği kararlara bağlı. Eğer ülke içindeki bu otoriterleşme süreci devam ederse, yalnızca Avrupa ile değil, tüm dünya ile ilişkileri zedelenmeye devam edecek.