(The Turkish Post) – SAFA KAR
Ali Koç ismi geçen sezon ‘futbolun önüne’ geçmişti. Ankara’ya kadar uzanan açıklamaları, rakibi Galatasaray hakkında söyledikleri, hakem tartışmaları ve çıkışları hep gündem oldu. Bir ara Fenerbahçe’yi ligden çekmeyi bile düşündü. Genel Kurul üyelerini olağanüstü topladı. Ardından ‘Süper Kupa faciası’ yaşandı.
Bu yıl yeni bir sayfa açması beklenirken Ali Koç ligin henüz ikinci haftasında yine ‘olayların adamı’ oldu. Fenerbahçe’nin İzmir’de kaybettiği 2 puan değil, Ali Koç’un sahaya inmesi ve maruz kaldığı saldırı manşetlere çıktı.
Dünyanın hangi ülkesinde ‘kulüp başkanları’ bu kadar kamuoyunun gözü önündedir? Ve sürekli tartışmaların odağı olur?
Real Madrid son dönemin en başarılı takımı. Oyuncuları, hocasını herkes isim isim tanır, fakat kaç kişi kulüp başkanının adını bilir?
Sadece Ali Koç değil, diğer kulüplerin yöneticileri de gündemden hiç düşmüyor. Beşiktaş Başkanı Hasan Arat’ın Süper Kupa’yı almak için sahaya girdiğini de hatırlatırım.
FUTBOLU KONUŞAMIYORUZ…
Oysa konuşulması, tartışılması gereken sahada oynanan oyun ve futboldur. Başkanların demeçlerinden, yöneticilerin taraftarları gaza getirmesinden Türk futbolu ne yarar gördü?
Meclis’te yaşanan kanlı olayın dumanı üzerinde tüterken Ali Koç’un sahaya inmesi ve itiş kakış sırasında yere düşmesi endişe verici. Bu kadar olayı bir ülkenin kaldırması çok zor. Tahammül sınırı kalmadı. Meclis’ten, yeşil sahalardan yansıyan görüntüler Türkiye’nin yüzünü karartıyor.
Statlar, tribünler her zaman gerilimi yüksek yerlerdir. Bazı takımların seyircisi ise ateşlidir. Bir kılvılcım yangına neden olur. Göztepe’nin seyircisinin ne kadar ateşli olduğu bilinir. Altay maçındaki olaylar unutulmadı daha.
Bir başkanın taraftarlarının sorunuyla ilgilenmesi doğal. Ali Koç’un da tribüne alınmayan, dışarıda kalan taraftarlarının sıkıntısını çözmek için devreye girmesini kimse yadırgayamaz. Ben nice maçlarda ‘Başkan uyuma taraftara sahip çık’ sloganları atıldığını bilirim. Ama hiçbir başkanın da sahaya indiğini görmedim. Sorunu doğal yollardan halleder.
Sahip çıkmak, devreye girmek illa sahaya inmekle mi olur? Maç sırasında bir başkanın sahada ne işi var?
Ateşli Göztepe seyircisinin önünden göz teması kuracak şekilde elini kolunu sallayarak geçmek normal karşılanabilir mi?
Bu sorular Ali Koç’un maruz kaldığı muameleyi haklı çıkarmaz. Hırsızın hiç mi suçu yok? Var elbette. Ali Koç’un mevzuatın dışına çıkarak sahaya inmesini de olağan karşılayamayız. Futbol seyircisi tiyatro seyircisine benzemez. Keşke benzese, sakin sakin maçı izleyip evinin yolunu tutsa.
‘OLAY’, ‘OYUN’U GEÇERSE…
Bir futbol gerçeği var. Sadece Göztepe tribünleri değil, diğer takımların taraftarı da çok tekin değildir, sınırı kolay aşarlar. Geçen sezon Galatasaray maçı sonrası sahaya giren Ali Koç yaşadığı ve sebep olduğu olaylardan niye ders çıkarmadı ki? Futbol sahaları ‘kabadayılık’ yapılacak, meydan okunacak yerler değil.
Hiçbir kişi ve olay futbolun önüne geçmemeli… Daha yolun başında yaşanan ‘İzmir olayı’ futbolun üzerine bir kara leke olarak düştü. Taraftarlardan önce başkan ve kulüp yöneticilerinin dil ve tavırlarıyla daha dikkatli ve özenli davranması lazım. Ali Koç da buna dahil.
Fenerbahçe’nin başarısızlığı, yıllardır şampiyonluk kupasına hasret kalması Ali Koç için kolay katlanılabilir bir hal değil elbette. Fakat ‘olaylar’ takımın havasını bozar. Futbolda psikoloji ve atmosfer sonuç üzerine etki eder. Koç, sözlerinin ve çıkışlarının takımın lehine olmadığını görmedi mi?
‘Olay’ yerine ‘futbol’, ‘başkan’ yerine ‘oyuncu’ konuşmak ve tartışmak istiyoruz. Göztepe’nin Fenerbahçe karşısındaki başa baş futbolu ve 1 puanı bile gölgelendi. ‘Futbol teröristi’ taraftarı olduğu takıma da zarar verdi.
Yeter artık… Daha futbolun zamanı gelmedi mi?