(The Turkish Post) – MÜMTAZ’ER TÜRKÖNE
Galip ihtimal, herkes ona göre hesabını yaptığı için gerçekleşmez. İkinci ihtimal galip ihtimali devre dışı bırakırken tükenir ve hesaptan düşer. Olabilecek en güçlü ihtimal hiç zarar görmeden mesafe alan üçüncü ihtimaldir.
Soru şu: Mansur Yavaş kaçıncı ihtimal?
Ekrem İmamoğlu’nun siyasî kariyerine en büyük katkıyı, 2019’da İçişleri Bakanlığı koltuğunda oturan kişi yaptı. Şayet Ordu Havaalanında İmamoğlu VIP’den geçirilmiş olsaydı muhtemelen o çok az oy farkı ile ipi göğüsleyecek desteği bulamayacaktı. VIP’ten geçenlere öfkeyle bakan seçmenler sonucu belirlemiyor mu? Sadi Güven’in YSK’nın bahçesine heykelini dikmek lazım. Onun kimse uyanmadan getirdiği “ıslak imza” şartı olmasaydı, bugün bambaşka bir siyasî iklimde yaşıyor olabilirdik. Basitleştirerek kestirip atalım: Tekrarlanan seçime kadar devletin güvenlik güçleri seçmen üzerinde adeta terör estirmeseydi, o devasa oy farkı ortaya çıkmazdı. İlk seçimden hemen sonra üç bin polisin Büyükçekmece’de kapı kapı dolaşıp yarattığı korkuyu örnek alabilirsiniz bu devlet terörü için. Terör bir siyasî sonuca ulaşmak için yaratılan dehşet ortamı demektir. Elindeki şiddet araçlarıyla bu ortamı en etkili haliyle iktidar sahipleri yaratır.
Faşizan teknikler ancak hadım edilmiş bir bürokrasi eliyle uygulanabilir. Var olan iktidar gücünü kullanmak dışında hiçbir ahlâkî ölçü tanımayan ve varoluşunu iktidarın devamına bağlayan bürokrat-teknokrat karışımı zümre, demokratik sorumluluk gibi erdemlere sahip olmadıkları için ellerindeki çekici önlerine gelenin kafasına indirerek hüküm sürerler. Güç dışında ölçü tanımayanlar en gereksiz durumda bile güç kullanarak kendilerini tatmin ederler ve hizmetine girdikleri güç sahibine de yürekten hizmet ettiklerini zannederler. Göze girmek, yeni postlar elde etmek, suyun başına geçmek böyle mümkün görünür. Bahçenin kapısında bekleyen bekçi köpeklerini gözünüzde canlandırın. Ellerine teslim ettiği çekiçlerle etrafa dehşet saçan bu güç sahipleri ile kuşatılan iktidar sahibi de doğruyu yanlıştan ayırma yetisini zaman uzadıkça yitirmeye başlar. Akıl ve mantık düzeni bozulur, sağa sola sıkılan mermiler silah sahiplerinin ayağına isabet eder.
İKİ SÜTUN
Siyasetin doğası iki sütun üzerinde yükselir. Birinci sütunda çağın, toplumun ihtiyaçları, siyasetin gerekleri bulunur. İkinci sütun kişilerin çabalarıyla, talih denilen tesadüflerle, bazen de basit entrikalarla ayakta durur.
İktidar değişikliği için birinci sütun, ikinci sütunun taşıdığı yükün bir kısmını bile taşıyacak kadar kararlı ve sağlam duruyor. Derinleşen ekonomik krizden söz ediyorum. Biz ise ikinci sütunu devirmeye kalkan aktörleri ve olayları gündemin baş köşesine yerleştiriyoruz.
22 yıllık iktidar, siyasî yelpazenin tamamını düzenleyecek araçlara sahip görünüyor. İktidar ringe çıktığı zaman kimse atılan yumrukları saymıyor. Özel hayat skandallarına yönelik istihbarat ve bol miktarda para ilk akla gelen pratik araçlar olarak öne çıkıyor. Tıpkı 2002’de AK Parti liderinin mahkeme kararı ile yasaklı olarak seçime girmesi gibi bugün de benzer kararları siyaseti tanzim etmek için devreye sokmanın çok kolay olduğunu hepiniz biliyorsunuz.
Derin entrikalar diyarı, bu işe odaklanmış durumda. Bürokrat-teknokrat zümresinden öne çıkmaya, kendini göstermeye çalışan birilerinin ellerindeki çekici İmamoğlu’nun kafasına indirmeye çalıştıklarına, hatta indirdiklerine dair bir kanaat kamuoyuna yerleştiği görülüyor.
Böyle bir durum vaki ise nihai sonuç ne olur?
ÜÇÜNCÜ İHTİMAL KİM?
Ekrem İmamoğlu adında, yoksullaşan kitlelerin mağduriyetinin sembolü olan karizmatik bir lider ortaya çıkar. Ne kadar dili sürçse de ne kadar hata yapsa da yön gösteren kuyruklu yıldız gibi semaya hakim olur. Yanına bir Abdullah Gül gibi bir emanetçi bulur, bu mağduriyeti de oya tahvil ederek eze eze iktidarı ele geçirir. Sağa sola çekiç savurarak göze girmeye çalışanlar bu nihaî sonucu göremeyebilir.
İktidarı elinde tutan asıl siyasî güç kendi kalesine üstelik göstere göstere neden böyle bir gol atsın?
Madem siyaseti tanzim edecek entrikalardan söz ediyoruz, alın size daha derin bir entrika:
Anketler Erdoğan’ın karşı konulmaz rakibinin Mansur Yavaş olduğunu gösteriyor. Bu durumda hedef tahtasına İmamoğlu’nun konması, bir AK Parti projesi olarak Mansur Yavaş’ın önünü kesmek ve diğerini parlatma entrikasının devreye alındığını gösteriyor olamaz mı?
Mansur Yavaş, yakın ve uzak çevresinden ağır bir baskı altında bulunuyor. AK Parti kulislerinin kaynattığı dedikodular bile Bizans’a taş çıkartacak düzeyde. Bir yandan İmamoğlu’na siyasî yasağın, öbür tarafta Mansur Yavaş’ın CHP’den ayrılmasının eş zamanlı olarak gündemde yer almasında bir tuhaflık yok mu?
Dediğim gibi ilk ihtimal hiçbir zaman gerçekleşmez. Bugünden yarına kalacak soru şu: Üçüncü ihtimal kim? Mansur Yavaş mı, Özgür Özel mi?