(The Turkish Post) – HÜSNÜ YUSUF TURABİÇ
Devlet Bahçeli’nin devrim niteliğindeki çağrısından sonra terör Ankara’da TUSAŞ’a saldırdı. Tam donanımlı olarak tesislere kadar gelen teröristler 5 kişiyi şehit etti. Saldırı, Abdullah Öcalan’ın yeğeni DEM milletvekili Ömer Öcalan’ın tam da görüşme için İmralı Adası’na indiği saatlerde gerçekleşti.
Bu gibi olaylarda sık kullanılan bir cümle var; ‘Zamanlama manidar’ diye. Bu kez gerçekten ‘zamanlama manidar’. Terör örgütleri şehirlerde nicedir silahlarını susturmuştu. TUSAŞ saldırısı tesadüf olamaz herhalde. Bahçeli’ye bir cevap mı? Kimin cevabı? İçişleri Bakanı saldırının faillerini ‘PKK’ olarak açıkladı. Öyleyse hangi PKK?
Süreci baltalamak isteyen bir dış unsur söz konusu mu? MHP Genel Başkan Yardımcısı Feti Yıldız ‘Bahçeli’nin 22 Ekim’deki tarihi çağrı emperyalizmi öyle bir telaşlandırdı ki suçüstü yapılacağını umursamadan Orta Doğu’daki kiralık katillerine TUSAŞ’a saldırı emri verdi’ dedi. İlginç bir açıklama…
Yıldız ‘emperyalizm’ derken acaba hangi ülkeleri kastetti? Amerika’yı mı Avrupa’yı mı? Yoksa İsrail’i mi? Adres olarak Orta Doğu’yu göstermesi başka örgütleri akla getiriyor. Belli ki Yıldız analitik bir yorum yaptı. Bilgiye, belgeye dayanarak konuşmadı. Benzer düşünceler birçok kişinin aklına düştü. Komplo teorileri havada uçuştu.
GÜVENLİK ZAFİYETİ
Terör saldırısını çok yönlü değerlendirmek lazım. Bir ‘güvenlik zafiyetinden’ dem vurmak mümkün. Bir cephaneliği yanında taşıyan teröristler Ankara’nın içlerine kadar gelememeliydi. TUSAŞ gibi kritik ve hassas bir tesis çok daha iyi korunmalıydı. Terörün hedefi olabileceği hesaplanmalıydı.
Güvenlik birimleri, kimlikleri tespit edilen teröristlerin Türkiye’ye paramotor kullanarak sızdığını, PKK’nın Suriye Kamışlı’daki sözde kamplarında eğitim aldığını duyurdu. ‘Ayakkabı numaralarına kadar’ takip edildiği söylenen terör unsurları sınırdan bu kadar kolay nasıl geçebildi?
GÖRÜNTÜLERİ KİM, NEDEN SIZDIRDI?
Teröristlerin ellerinde silahla tesise girerken güvenlik kamerasının çektiği görüntülerin medyaya sızması ayrıca soru işareti. Kim neden sızdırdı? Gayesi neydi? O görüntüler terörin amacına hizmet etmedi mi? Olayın sıcağı sıcağına bakanların yaptığı açıklamalar da sorunlu. Devlet adamı, bir gazeteci veya yorumcu gibi açıklama yapmaz. Bilgi ve belgeyle konuşur.
Bütün işaretler PKK’yı gösterdiğine göre ‘terör saldırısını’ nasıl yorumlamak lazım? PKK içinde süreci boğmak isteyen unsurlar mı devreye girdi? Veya yabancı istihbaratların PKK içindeki ‘tetikçileri’ mi harekete geçirildi? Öcalan’ın yeğeniyle görüşmesi başlarken gerçekleşen saldırının basit ve düz izahı olamaz. İşin içinde iş var. Usta gazeteci Fehmi Koru’nun ‘sahte kartvizit eylemi’ tespiti yerinde.
Saldırıyı çok yönlü değerlendirmek ve amacına hizmet edecek söz ve davranışlardan kaçınmak en doğrusu. MHP, DEM gibi sürecin ana unsurlarının ‘oyunun farkındayız’ mealindeki duruşları sağlıklı. Barış yolu mayınlarla dolu, zor bir süreç. İlk açılım süreci bu konuda laboratuvar. Feti Yıldız ve birçok kişiye ‘suçüstü’ dedirten de bu.
Devlet ve siyaset bu tip terör saldırısına karşı şerbetli… Arka planı okuyabilecek tecrübe ve deneyime sahip.
‘Süreç’ diyorum ama Bahçeli’nin çıkışlarına isim koymak için daha erken. AK Parti’li Şamil Tayyar, Bahçeli’nin mesajlarından Erdoğan’ın haberdar olmadığını ileri sürdü. Tayyar ‘Aralarında önceden konuşulmuş, istişare edilmiş bir konu değil. Sayın Cumhurbaşkanımız da bunu televizyon konuşmasından öğreniyor. Öcalan çıkışı bir devlet projesi değil, Devlet Bahçeli projesidir. MGK’da bu konuda alınmış bir karar yoktur…’ dedi. Eğer böyleyse çok ilginç.
ERDOĞAN’DAN HABERSİZ OLMASI MÜMKÜN MÜ?
Erdoğan’dan habersiz bir süreçten söz etmek mümkün mü? Erdoğan’ın içinde olmadığı bir sürecin yol alabilmesi mümkün mü? Bahçeli’nin kendi inisiyatifi ve iradesi de meseleyi açıklamaktan çok uzak. ‘Sürece Erdoğan sonradan dahil oldu’ denebilir. Erdoğan’ın tarzı değil bu. Böyle bir ‘oldu bittiyi’ kabullenmez. Ne tür sebep olursa olsun, 4 yıl yapılamayan İmralı ziyareti Erdoğan ve devletin vizesi olmadan gerçekleşebilir mi? Mümkün değil. Tayyar’ın ‘hastalık özel sebep’ gibi gerekçeleri öne sürmesi pek akla uygun değil. Yine de Tayyar’ın söylediklerin bir kenara not etmek lazım.
Öcalan’ın Bahçeli’nin çağrısına verdiği mesaj beklendiği gibi olumlu… Yeğeni Ömer Öcalan sosyal medya hesabından duyurdu; ‘23 Ekim tarihinde İmralı Ada Hapishanesin’nde Öcalan’la görüşme gerçekleştirdim. Bu ziyaret aile görüşmesi kapsamında gerçekleşti. Öcalan görüşmede genel siyasi gelişmelere ilişkin değerlendirmelerde bulunarak kamuoyuna şu mesajın iletilmesini istedi; ‘Tecrit devam ediyor. Koşullar oluşursa bu süreci çatışma ve şiddet zemininden hukuki ve siyasi zemine çekecek teorik ve pratik güce sahibim’.
5 cana mal olan terör saldırısına rağmen sürecin ‘işlerlik’ kazanması mümkün. Siyaset ‘oyunun farkında’… Kamuoyu da öyle. Öcalan ‘hazır’.
İktidar bloğunun, samimiyet konusunda güven verdiğini söylemek zor fakat her şeye rağmen silahlar neden susmasın, barışa şans neden verilmesin ki…