(The Turkish Post) – ASLI GÜNEY
Türkiye’de yargıya güvenmek istediğim her hengamede yeni bir gelişme bütün hayallerimi altüst ediyor. Türkçemizde harika bir deyim var. “Dağ fare doğurdu” şeklinde. Karşılığı da gayet açıktır. Siz birilerinden büyük şeyler beklentisi içerisi içine girersiniz. Bunun içinde her geçen gün beklentinizi yükseltirsiniz. Aslında bunun oluşmasında, karşınızdakilerin sizi sürekli beklenti içerisinde bırakmaları etkili olur. Ancak beklentinizin aşağısında bir sonuçla karşılaştığınızda, işte bu psikolojiye girersiniz. Dün gece yarısı Diyarbakır Bağlar Tavşantepe köyünde iki ay önce vahşice katledilen 8 yaşındaki Narin Güran ile ilgili iddianameyi okuduğumda bu ruh hali bütün bedenimi sardı. Adalet ve İçişleri Bakanları, aylardır kamuoyuna iddianameyi beklemelerini işaret etmişlerdi. Katili ya da katilleri iddianamede göreceğimizi ifade etmişlerdi. İddianameyi okuduğumda ben bir katil göremedim ortada. Aslında ortaya karışık bir iddianame servis edilmiş. Neresinden tutarsanız tutunuz, her şey elinizde asılı kalıyor maalesef.
Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı, Narin Güran’ın öldürülmesine ilişkin amca Salim Güran, anne Yüksel Güran, ağabey Enes Güran ve komşuları Nevzat Bahtiyar hakkında iddianame hazırladı. Başsavcılık tarafından kaleme alınan ve 12 sayfadan oluşan iddianame, Diyarbakır 8. Ağır Ceza Mahkemesine sunuldu. Hazırlanan iddianamede, tutuklu şüpheliler amca Salim, anne Yüksel ve ağabey Enes Güran ile komşuları Nevzat Bahtiyar hakkında “iştirak halinde çocuğa karşı kasten öldürme” suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası isteniyor.
Beni istenilen cezalardan ziyade, katilin ve katillerin kimler olduğu ilgilendiriyor. 12 sayfalık iddianamede gece yarısı katili aradım. Ne yazık ki, katille ilgili hiçbir bilgi bulamadım. Ardından katilin ya da katillerin 8 yaşındaki bir masum yavruyu neden öldürebileceğine ilişkin bir bilgi kırıntısı aradım durdum. Adeta gece yarısı iğneyle kuyu aramaya çalıştım. Ama Savcılık beni büyük bir hayal kırıklığına uğrattı ne yazık ki. Bir haber ya da iddianame yazılırken, 5N 1K kuralının işletilmesi gerekir. Bir hukukçuya ilk adım olarak bu öğretilir. Yeni bir gazeteci adayı da mesleğe adım attığında ona ilk öğretilen 5N 1K kuralına uymasıdır. Şayet söz konusu iki metinde de, bu kural işletilmezse yazının temeli çürük olur. Dün gece hazırlanan iddianamede maalesef eksik bir metin olarak kayıtlara geçmiş durumda.
Yaklaşık iki aydır hem kolluk hem de adli makamlar, cinayeti çözmeye çalışıyor. Ancak geçen sürede bir arpa boyu bile yol alınamamış. Başka suçlarda şüphelileri “bülbül” misali konuşturan kolluk birimlerinin burada, hiçbir adım atmaması bizleri derin düşüncelere sevk ediyor. Nasıl olur anlamakta güçlük çekiyorum. Cinayetle suçlanan sadece 4 kişinin olduğu bir olayda, çapraz sorgu, delil gösterme ve yemleme gibi farklı teknikler kullanılmış olsaydı, şüphelilerden en az birisi bu oyuna gelirdi. Ancak gelinen süreçte hiçbir şüphelinin suçu sahiplenmemesi, birbirleri aleyhine konuşmaması derin soru işaretlere neden oluyor. Şimdi bu iddianameyle ilgili mahkeme nasıl bir adım atacak Allah aşkına. Huzurda da mı şüphelilere ikrar yaptırılması hedefleniyor. Şunu bir kez daha gördük ki, gerçekten de Narin Güran cinayeti karanlık bir o kadarda gizemli bir cinayet. Yoksa aile içi ensest ilişkiden kaynaklı bir vaka olsaydı, tuz çoktan kokardı. Ancak başka ilişkilerin ve gizemlerin olması, cinayetin çözülmesini engelledi. Artık şunu net olarak söylemek gerekirse, bu iddianamenin bu kadar içinin boş olması Adalet ve İçişleri Bakanlığı’na yazar. Ben aslında Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’un, “İddianameyi bekleyin. Cinayetin bütün delilleri orada” sözlerinden umutlanmıştım. Ancak “dağ” kocaman bir fare doğurdu. Ortada iddianame var, ancak katil yok. Sanki başrol oyunsundan yoksun, şaheser bir film gibi.