(The Turkish Post) – Kamil Aslan
A Milli Kadın Voleybol takımı Avrupa şampiyonu oldu. Namağlup finale yükselen kadın sporcularımız 2023 CEV Avrupa Şampiyonası finalinde Sırbistan’ı 3-2 mağlup ederek tarihinde ilk kez şampiyon oldu. Şampiyonada 41 sayıyla finalin en skorer ismiyse Küba doğumlu milli sporcu Melissa Terasa Vargas oldu. Vargas, turnuvanın da en değerli oyuncusu seçilerek, Türkiye adına büyük bir gurur kaynağı oldu.
Gecenin en dikkat çeken yanıysa, Vargas’a ilk milli takım teklifi finalde karşılaştığı Sırbistan’dan gelmişti. Ancak Küba hükümetinin izin vermemesi üzerine, Vargas bir anda kendini Türk takımında buldu. İyi ki buldu. Vargas’lı Türk takımı neredeyse sahadan Sırbistan’ı sildi attı. Avrupa’nın en prestijli kupasının da sahibi oldu.
Peki Melisa Vargas kimdi? Kupanın Türkiye’ye getirilmesinin mimarlarından olan Vargas, turnuva boyunca yerli ve milli oyunculardan daha fazla efor sarfetti. Hatta finalde yedek koltuğuna oturmayan tek oyuncu olarak dikkatleri üzerine çekti. Aslında Türk oyuncularının Vargas’tan muhakkak alacakları çok şey vardı. Özellikle de dün geceki final müsabakasından sonra. Vargas, sadece sahada oyununu oynamadı, sempatik tavırları ve takımı ateşleyici hareketleriyle de finalin gittiğini düşünüldüğü bir hengamede yine ibreyi Türkiye lehine çevirdi. Sanki sahada 40 yıllık bir Türk oyuncu vardı. Taraflı tarafsız her kesimin takdirini kazand Melissa Vargas.
Vargas, 16 Ekim 1999 yılında Küba’da dünyaya geldi. Voleybol eğitimine ülkesinde 8 yaşında başladı. Okul takımında oynamaya başlayan isim, küçük yaşta yeteneğiyle dikkatleri üzerine çekti. Özellikle okul idaresi ve yetenek avcıları ondaki ışığı hemen fark etmişti ilk andan itibaren. Lise eğitimi sırasında voleybol kariyerine devam etti. 12 yaşındayken Küba milli takımı için oynamaya başladı. 14 yaşına adım attığında Küba halkı onun için “Küba’nın geleceği” diyordu. 12 kişilik takımda performansıyla dikkat çeken ilk isim Melissa Vargas’tı. Ancak ülkesinde bürokratik bazı engellerden dolayı kendi isteği ile ülkesi dışında bir takımla transfer görüşmesi yapması mümkün değildi.
Sadece ülkesinin izin verdiği Çekya, Rusya ve Polonya gibi ülkelerle iletişime geçebiliyordu. 2016-17 sezonunda Küba’dan ayrılma zamanı geldiğini anladı Vargas. İlk adım olarak Çekya Kulüplerinden biri olan Agel Prostejov’un yolunu tuttu. Burada ciddi bir sakatlık geçirdi. Bu sakatlık aslında onun bütün kariyerini etkiledi. Ülkesinde tedaviyi reddettiği için Küba Voleybol Federasyonu onu milli takımdan 4 sene men etti. Ülkesinin tutumu Melissa Vargas’ı voleyboldan uzaklaştırmadı. Tam aksine başarıya olan inancını artırdı. Hiç beklemeden İsviçre kulüplerinden biri olan Volero Zürih’e transfer oldu. Vargas İsviçre’ye “Sığınmacı” statüsüyle gelmişti. Burada bir anda okları üzerine çekti. Bütün spor camiası ona sonuna kadar sahip çıktı. Çünkü ondaki ışık her spor adamının dikkatini çekmek için yeterliydi.
Bir yıllık bir sözleşmenin ardından 2020 yılında Fenerbahçe Opet onu kadrosuna kattı. Fenerbahçe’ye geldiği ilk andan beri taraftarın göz bebeği olan isim Sırbistan Milli Takım antrenörü Zoran Terzic’in de gözdesi oldu. Yoğun bir çaba sonucu Vargas, Sırbistan vatandaşı oldu. Fakat FIVB ise Küba’nın izni olmadan milli takımda oynamasına izin vermedi. Türkiye ise bu başarılı sporcuyu elinden kaçırmak istememesiyle birlikte 2021 yılında Vargas’ın Türk vatandaşlığını ilan etti. Fakat forma giyebilmesi için bir süre geçmesi gerektiği için o sene Vargas sahaya çıkamadı. 2021 yılında ise Vargas sahaya fırtına gibi döndü. Hem takımı Fenerbahçe’ye hem de A Milli Kadın Voleybol takımına büyük katkı sağladı. Dün gece Türkiye’nin Avrupa şampiyonu olmasının baş mimarı da şüphesiz ki Melissa Vargas oldu. Şayet Vargas, Sırbistan’ın vatandaşlık teklifini kabul etmiş olsaydı, sahada kupayı kazanan Türkiye değil, Sırbistan olacaktı şüphesiz. Hem de ülkemiz takımlarından Eczacıbaşı’nın takım kaptanı ve Sırpistan’ın başarılı oyuncusu Tijana Bošković ile kupayı birlikte kaldıracaktı.
Vargas, dün gece ekran karşısına kilitlenen bütün spor severlere tek bir şey öğretti. Önemli olan kişinin kimliği değildi. Sporda tek bir gerçek vardı. O da yeteneğini sahaya sonuna kadar yansıtmaktı. Vargas da bunu sonuna kadar yaptı. Hem de her kulvarda milliyetçilik pompalayanlara inat. O Küba’da doğmuş olabilirdi. Ama o başarıyı Türk takımlarında ve Türk milli takımında yakaladı. O artık Kübalı Vargas değildi. O bizim küçük kızımız Melissa’ydı.