(The Turkish Post) – TUNA CEVHER
Geleneksel medyanın susturulduğu ya da tamamen ortadan kaldırıldığı bir ülkede sosyal medya, toplum üzerinde etkisini giderek artırıyor.
Demokrasiyle yönetilen ülkelerde basın genellikle “dördüncü kuvvet” olarak adlandırılırken, medyanın yok olduğu veya zayıfladığı yerlerde sosyal medya bu rolü üstlenebilir mi?
Peki, sosyal medya doğru bilgiye erişim sağlayarak bu boşluğu doldurabilir mi yoksa bir yargı dağıtıcısı olarak yanlı bir güce mi dönüşür?
BİR YARGI DAĞITICISI OLARAK SOSYAL MEDYA
Sosyal medya platformları, artık yalnızca bilgi paylaşımı ve iletişim amacıyla değil, aynı zamanda bireylerin, kurumların hatta hükümetlerin yargılandığı alanlara dönüştü. Özellikle linç kültürü ve sansasyonel paylaşımlar, kişilerin sosyal medyada mahkum edilmesine neden oluyor. Yargı dağıtıcı bir rol üstlenmesiyle birlikte, hukuki süreçlerin yerini alabilecek kadar güçlü bir mecra haline gelebiliyor. Ancak, bu süreç ne kadar adil? Sosyal medyada yargılama sürecinde gerçekler genellikle göz ardı edilirken, kitlesel önyargılar ön planda tutuluyor.
GÜCÜ, GÜÇSÜZLÜĞÜ, ENGELLENMESİ VE KÖTÜYE KULLANILMASI
Sosyal medyanın en büyük gücü, sınırsız bir erişim olanağı sağlaması ve bireylere küresel ölçekte bir platform sunmasıdır. Bir haberi yaymak, bir harekete destek vermek veya hükümeti eleştirmek, sosyal medya sayesinde mümkün hale geliyor. Ancak bu güç, sosyal medya platformlarının bazı ülkelerde kısıtlanmasıyla kolayca sınırlandırılabiliyor. Bazı hükümetler sosyal medya erişimini tamamen engelleyebilir veya belirli içerikleri sansürleyebilir. Böyle durumlarda, sosyal medya gücünü kaybediyor ve bireyler kendilerini ifade edemez hale geliyorlar.
Ayrıca, sosyal medya kötüye kullanıma da oldukça açık bir alan. Sahte hesaplar, yanıltıcı içerikler ve manipülatif kampanyalar, bilgi kirliliğine yol açarak sosyal medyanın güvenilirliğini sarsıyor. Propaganda, dezenformasyon ve sahte haberlerin yayılması, sosyal medyanın karanlık yüzünü gözler önüne seriyor.
ÖZGÜRLÜK ARACI MI, YENİ BİR TÜR FAŞİZM APARATI MI?
Sosyal medya, halkın sesini duyurabileceği ve özgür düşünceyi yayabileceği bir platform olarak tanımlanabilir. Ancak, sosyal medyanın tamamen özgür bir alan olup olmadığı tartışmalıdır. Özellikle algoritmaların rolü, bu mecranın ne kadar “özgür” olduğuna dair soru işaretleri yaratıyor. Algoritmalar, kullanıcıların ilgisine göre içerikleri filtreleyerek belirli paylaşımları öne çıkarıyor veya gizliyor. Bu da, kullanıcının sadece kendi düşüncelerini onaylayan içeriklerle karşılaştığı ve farklı bakış açılarına kapalı hale geldiği bir ortam yaratıyor.
Algoritmaların bu gücü, sosyal medyayı bir özgürlük aracından ziyade, kitleleri belirli bir yöne kanalize eden bir faşizm aparatı haline dönüştürebilir. Kullanıcılar, farkında olmadan belirli bir görüşe maruz kalıp, farklı düşüncelere erişimi sınırlandırılmış bir şekilde yaşamlarını sürdürebiliyorlar. Böylece, sosyal medya özgürlüğün değil, kontrolün ve baskının yeni bir aracı haline gelebilir.
FAYDALI MI ZARARLI MI?
Sosyal medyanın faydaları ve zararları arasında ince bir çizgi var. Bir yandan özgür bilgi paylaşımı, toplumsal hareketlerin örgütlenmesi ve sesini duyuramayanların kendilerini ifade edebilmesi için büyük bir fırsat sunuyor. Öte yandan, bilgi kirliliği, manipülasyon ve hükümetlerin müdahaleleri nedeniyle büyük bir risk oluşturuyor. Sosyal medya, kişilerin özgürce düşüncelerini dile getirdiği bir alan olabilirken, aynı zamanda kontrol ve sansür mekanizması olarak da kullanılabilir.
SOSYAL MEDYA BİR KUVVET Mİ, YOKSA YENİ BİR TEHDİT Mİ?
Medyanın olmadığı bir ülkede sosyal medya, halk için bir umut ışığı olabilir. Ancak bu gücün, kontrolsüz şekilde kullanılması ve manipülatif içeriklerle yönetilmesi, bu mecranın özgürlükten çok bir baskı aracı olmasına yol açabilir.
Algoritmaların rolü ve hükümetlerin sosyal medya üzerindeki etkisi göz önüne alındığında, sosyal medyanın gücünü faydalı şekilde kullanmak büyük bir sorumluluk gerektiriyor. Sosyal medya, özgürlüğü ve baskıyı aynı anda barındıran karmaşık bir yapı olarak yeni dünya düzeninde yerini alıyor.