(The Turkish Post) – TUNA CEVHER
Dünya genelinde çocuk kaçakçılığı, çalışmaya zorlanan çocuklar ve çocuklara yönelik suçlar, insanlığın yüz karası olmaya devam ediyor. Peki, çocuklarımızı bu dehşet verici tehlikelerden neden koruyamıyoruz?
Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne rağmen, birçok ülke bu sorunların üstesinden gelmekte başarısız. Küresel ve yerel düzeyde durumu mercek altına alarak, bu büyük insanlık ayıbının nedenlerini ve boyutlarını sorgulamak gerekiyor.
DÜNYA GENELİNDE ÇOCUK KAÇAKÇILIĞI VE SUÇLARIN BOYUTU
Çocuk kaçakçılığı, özellikle Afrika, Asya ve Latin Amerika gibi bölgelerde alarm verici boyutlara ulaşmış durumda. Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) ve UNICEF gibi kuruluşların verilerine göre, dünya genelinde milyonlarca çocuk kaçakçılık kurbanı oluyor. Bu çocuklar, cinsel istismardan zorla çalıştırılmaya kadar geniş bir yelpazede insanlık dışı muamelelere maruz kalıyor. Çocuk kaçakçılığı, bir yandan organize suç örgütlerinin kâr amaçlı faaliyetlerinin bir parçasıyken, diğer yandan devletlerin yetersiz ve etkisiz politikaları nedeniyle giderek daha da yaygınlaşıyor.
Asya, çocuk kaçakçılığı ve istismarının en yüksek olduğu kıtalardan biri. Özellikle Hindistan, Bangladeş ve Pakistan gibi ülkelerde, çocuklar hem yerel pazarlarda hem de uluslararası alanda kaçakçılık kurbanı olarak sömürülüyor. Afrika’da ise savaş, kıtlık ve siyasi istikrarsızlık nedeniyle çocuk kaçakçılığı büyük bir sorun. Batı Afrika ülkelerinde çocuklar, madenlerde ve tarım sektöründe zorla çalıştırılıyor.
TÜRKİYE’DE ÇOCUKLARA YÖNELİK SUÇLARIN BOYUTU
Türkiye de bu insanlık dramından nasibini almış durumda. Çocuk istismarı ve kaçakçılığı, Türkiye’de son yıllarda artan bir trend gösteriyor. Adalet Bakanlığı verilerine göre, 2023 yılında Türkiye’de çocuklara yönelik suçlarda önemli bir artış gözlemlendi. Çocukların cinsel istismarı ve kaçakçılığı gibi suçlar, toplumun vicdanını yaralarken, aynı zamanda hukukun ve adalet sisteminin etkinliğini de sorgulatıyor. Özellikle mülteci çocuklar ve ekonomik açıdan dezavantajlı kesimlerin çocukları, bu suçların hedefi haline geliyor. Peki, Türkiye bu sorunla nasıl mücadele ediyor? Açıkçası, alınan önlemler ve uygulanan politikalar yeterli değil.
BİRLEŞMİŞ MİLLETLER ÇOCUK HAKLARI SÖZLEŞMESİ VE GERÇEKLER
Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi, çocukların her türlü istismar ve şiddetten korunmasını öngörüyor. Ancak, kağıt üzerindeki bu hükümler, dünya genelinde pek çok ülkede uygulamaya geçemiyor. Neden? Çünkü pek çok hükümet, çocuk hakları konusunu yalnızca politik bir söylem olarak kullanıyor; somut adımlar atmaktan kaçınıyor. Daha kötüsü, bazı ülkeler çocuk işçi çalıştıran ve çocuk kaçakçılığına göz yuman şirketlerle ticari ilişkilerini sürdürmekten geri durmuyor.
ÇALIŞMAYA ZORLANAN ÇOCUKLAR: MODERN KÖLELİK
Dünyada milyonlarca çocuk, en temel haklarından mahrum bırakılarak çalışmaya zorlanıyor. ILO’ya göre, dünya genelinde 160 milyondan fazla çocuk işçi var. Bu çocuklar, eğitim ve sağlık haklarından mahrum kalmakla kalmıyor, aynı zamanda fiziksel ve zihinsel olarak istismar ediliyor. Özellikle Asya ve Afrika’da, tarım ve madencilik sektörlerinde çocuk işçiliği yoğun olarak görülüyor. Bu çocuklar, en ağır ve tehlikeli işlerde düşük ücretlerle çalıştırılıyor, çoğu zaman da iş kazalarına ve sağlık sorunlarına maruz kalıyor.
BAZI ÜLKELER VE ŞİRKETLERİN ÇOCUK İŞÇİ POLİTİKALARI
Bazı ülkeler, çocuk işçiliğiyle mücadele konusunda katı yasalar uygularken, bazıları ise bu konuda göz yummayı tercih ediyor. Batılı ülkeler genellikle çocuk işçiliğiyle üretilmiş ürünlerin ithalatını yasaklayan düzenlemeler yaparken, gelişmekte olan ülkeler bu konuda daha esnek davranabiliyor. Örneğin, Amerika Birleşik Devletleri, çocuk işçi çalıştıran firmaların ürünlerine ambargo uygularken, Çin ve Hindistan gibi ülkeler bu konuda daha toleranslı bir tutum sergileyebiliyor. Bu ikiyüzlülük, küresel tedarik zincirinde çocuk işçiliği sorununu daha da karmaşık hale getiriyor.
Çocuk kaçakçılığı, istismarı ve zorla çalıştırılma, insanlığın en karanlık yüzlerinden biri olmaya devam ediyor. Bu sorunların çözümü, yalnızca hükümetlerin değil, tüm toplumun ortak sorumluluğudur. Devletler, sivil toplum kuruluşları ve uluslararası kuruluşlar, çocuk haklarını korumak için daha etkin ve kararlı adımlar atmalıdır. Çocukların geleceğini çalan bu suçlara karşı sesimizi yükseltmenin ve daha adil bir dünya için mücadele etmenin zamanı geldi. Artık yeter! Çocuklarımızı korumak için daha fazla bekleyemeyiz.