(The Turkish Post) – SUNA YAMAN
Son dönemde Türkiye’de anayasa, laiklik, vergi ve çeşitli yapay tartışmaların baş köşesinde yer alırken, gerçek sorunlar arka planda kalıyor.
Halkın en çok canını yakan konuların konuşulmaması, bazı çevreler tarafından “saklanan gerçekler gölgeleniyor mu” endişelerini de beraberinde getiriyor. Ekonomik sıkıntılar, şiddet olayları ve gıda güvenliği gibi temel politikalar, bu günün gündeminde ikinci planda gölgeleniyor.
ASIL SORUNLAR NELER?
Türkiye’nin şu an karşı karşıya olduğu en büyük sorunlardan biri yoksulluk . Ekonomik krizler, geniş kesimlerini derinden etkiliyor. Türk Lirası’nın değer kaybı , yüksek enflasyon ve artan oran, temel ihtiyaçlara erişim her geçen gün zorluklar yaşıyor. Yapılan araştırmalara göre vatandaş en temel gıda bileşenlerine bile ulaşmakta zorlanıyor. Bir kesim, ekonomik koşullar nedeniyle et yiyemezken, gündemde sadece karıştırılan eşyalar ve fiyatlar üzerine yapılan yüzeysel tartışmalar yer alıyor.
YOKSULLUK NE BOYUTTA?
Yoksulluk Türkiye’nin dört bir yanında hızla tırmanıyor. TÜİK verilerine göre, yoksulluk sınırında yaşayan aile sayıları hızla artarken, giderek daha fazla insan temel gıda seçeneklerine dahi erişemiyor. Ancak hükümet ve medya, bu hayati sorunun çözümü yerine, etin kalitesi, içine katılan öğeler ve spekülasyonlar üzerine tartışmalar yürütüyor.
ŞİDDET VE GÜVENSİZLİK ARTIYOR
Bir diğer önemli konu ise toplumsal şiddettir. Türkiye’de, özellikle kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddet vakaları korkunç boyutlara ulaşmış durumda. Kadın cinayetleri neredeyse her gün manşetlere taşınıyor. Ancak bu trajik olaylar çoğu zaman siyasi çatışmaların gölgesinde kalıyor. Şiddetin toplumsal boyutu üzerinde bir çözüm arayışı yerine, kısa vadeli siyasi tartışmalar, yaygın olarak sürüyor.
ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ VE LAİKLİK TARTIŞMALARI
Türkiye’de uzun süredir gündemde olan anayasa değişikliği ve laiklik tartışmaları, asıl konunun konuşulmasını engellemesinde dikkat çekici unsurlar arasında yer alıyor. Anayasa değişikliğiyle ilgili tartışmalar, toplumsal uzlaşıdan uzak ve çoğu ideolojik olarak bağımsız ilerliyor. Aynı şekilde, laiklik üzerine sürdürülen tartışmalar da kutuplaştırıcı bir hale bürünmüş durumda. Bu gündemler, insanların günlük hayatlarının ekonomik ve sosyal durumunun arka plana itilmesine neden oluyor.
VERGİ YÜKÜ
Öte yandan, Türkiye’de vergi adaleti söz konusu da oldukça kişiseldir. Orta ve alt gelir gruplarına göre değişir, gelirlerine kıyasla ağır bir vergi yükü altında ezilirken, daha büyük zengin kesimlerin vergileri daha hafif kalır. Ancak bu sorun, siyaset sahnesinde yeterince ele alınmıyor. Vergi sistemindeki dengesizlikler ve halkın yaşamı iyileştirilecek ekonomik reformlar yerine, güncel gündemler tartışılmaya devam ediliyor.
KİM CAN YAKAN SORUNLARIN KONUŞULMASINI İSTEMİYOR?
Ekonomik ve sosyal adaletsizliklerin geniş bir şekilde tartışılması, bazı çıkarlar için risklerin organize edilebilmesi. Bu nedenle, insanların günlük yaşadıkları konuları yerine, kutuplaştırıcı ve bölgesel veya ideolojik tartışmalar öne çıkarılıyor. Bu strateji, halkın dikkatinin gerçek sorunlardan uzak tutarken, asıl değişimin günlük meselelerin konuşulmasının önüne geçiyor.
Türkiye’nin asıl sorunları; yoksulluk, şiddet, vergi adaletsizliği ve temel gıdaya erişimdir. Ancak bu konuların çözümüne yönelik gerçek tartışmalar, anayasa ve laiklik gibi güncel gündemin gölgesinde kalıyor. Halkın günlük yaşamını derinden etkileyen konuların aksine yapay gündemlerin tartışılması uzun vadeli çözümlerin üretilmesini de engelliyor.
Asıl sorunlara odaklanmak Türkiye’nin geleceği için büyük önem taşıyor.