(The Turkish Post) – SUNA YAMAN
Adalet, bir toplumun temel taşıdır. Ancak son yıllarda Türkiye’de ve dünyada yaşanan adaletsizlikler, toplumsal dokuyu hızla çürütüyor.
Adli suçlara karışan bazı kişilerin nasıl serbest kaldığı, mafyanın neden bu kadar güçlendiği ve zayıf olan halk kesimlerinin neden ezildiği sorusu giderek daha fazla gündeme geliyor.
Yoksul bireylerin küçük kabahatler nedeniyle ağır cezalara çarptırılması, güçlülerin ise suçlarının görmezden gelinmesi, adalete olan güveni sarsıyor.
ADALETİN İKİLEMİ: ZAYIF HALK EZİLİYOR, GÜÇLÜLER KORUNUYOR
Türkiye’de adalet sisteminin işleyişi, toplumu derin bir şekilde etkiliyor. Küçük suçlar işleyen yoksul bireyler, yargı karşısında sert cezalarla karşı karşıya kalırken, ciddi adli suçlara karışan bazı güçlü bireylerin serbest kalması, halk arasında büyük tepki yaratıyor. Bu durum, yargının tarafsızlığını sorgulatan bir tablo çiziyor. Yoksul kesimlerin adaletten eşit bir şekilde yararlanamadığı, güçlü ve bağlantıları olan kişilerin ise korunabildiği düşüncesi yaygınlaşıyor.
Özellikle mafya ve organize suç örgütlerinin artan gücü, bu dengesizliğin bir yansıması. Mafya liderlerinin yargı süreçlerinde ceza almaktan kurtulması veya kısa sürede serbest bırakılması, bu suç gruplarını daha da cesaretlendiriyor. Bu durum, suç örgütlerinin daha rahat hareket etmelerine ve toplumda daha fazla korku ve kaos yaratmalarına yol açıyor.
DÜNYADA BENZER ÖRNEKLER
Türkiye’deki bu durum, aslında dünya genelinde de karşılaşılan bir sorun. Örneğin, İtalya’daki mafya yapılanmaları uzun yıllar boyunca adaletten kaçmayı başarmış ve sistemdeki zafiyetlerden faydalanarak güçlenmiştir. Güney Amerika ülkelerinde de benzer bir tablo görülüyor; uyuşturucu kartelleri ve organize suç örgütleri, hem ekonomik hem de siyasi güçlerini kullanarak adaletten kaçabiliyorlar.
Amerika Birleşik Devletleri’nde de, zengin ve güçlü bireylerin adalet karşısında avantajlı konumda olduklarına dair tartışmalar mevcuttur. Özellikle mali suçlar veya yolsuzluk davalarında, güçlü bağlantılara sahip olanların düşük cezalarla kurtulduğu örnekler sıkça gündeme geliyor. Fakir kesimlerde yaşayan bireyler ise küçük suçlar nedeniyle uzun süreli hapis cezalarına çarptırılabiliyor, bu da adaletin eşit dağıtılmadığı yönündeki algıyı güçlendiriyor.
ADALETSİZLİĞİN TOPLUMA ETKİSİ
Bu tür adaletsizlikler, toplumda derin yaralar açıyor. Adaletin eşit şekilde uygulanmadığı bir toplumda, bireyler devlete ve hukuk sistemine olan güvenlerini kaybediyorlar. Bu güvensizlik, uzun vadede toplumsal huzursuzluklara, ayrışmalara ve hatta kaosa yol açabiliyor. Adaletin sağlanmadığı bir toplumda, suç örgütleri daha fazla güç kazanırken, halkın savunmasız kesimleri ise daha fazla eziliyor.
Adaletin yalnızca belli bir kesime hizmet ettiği algısı, toplumun çöküşünü hızlandıran en önemli unsurlardan biri. Güçlü ve bağlantılı olanların korunması, fakir halkın ise sistem tarafından ezilmesi, toplumda derin yarılmalara yol açıyor. Bu dengesizliklerin giderilmesi, adaletin yeniden tesis edilmesi ve tüm bireylere eşit şekilde uygulanması, sağlıklı bir toplum yapısının sürdürülebilmesi için hayati öneme sahiptir.