(The Turkish Post) – SERHAT AKINCI
Değerli okur, öncelikle yazmaya istidadı ve vukufiyeti olan bir insan değilim, eğer bu yazdıklarım min gayri haddin sizleri izaç ve rahatsız etmişse şimdiden affınıza sığınıyor, özür diliyorum. Bu yazıyı The Turkish Post haber sitesinin 2 yaşını geride bırakması vesilesiyle yazmaktayım.
Medyanın tekelleştiği, alternatif her sesin cebren sükut ettirildiği, muhalefetimsi gibi görünen bir çok medya organının gayri hukuki ve ahlaki düzenin değirmenine su taşıdığı, diğer cenahta bu düzenin aparatı olduğu bir dönemde hiç bir ideolojinin, hiç bir hizbin, hiç bir fonun tahakkümü ve hegemonyası altında kalmadan, tamamen bağımsız ve tarafsız bir gazetecilik anlayışıyla, insanı merkeze alan değerler sistemiyle, mezar-ı müteharrik bedbahtlığı içerisinde mazlumların iniltisini ney gibi dinlemeyerek, onların ‘akl-ı selim, ehl-i vicdan sahibi kimse yok mu’ sedasına karşılık aksi seda olma şuuruyla, yıllardır herkesin aman bana dokunmayan yılan bin yaşasın dediği, bugün o yılanın ağzından alev topları saçan yedi başlı ejderhaya dönüşüp bütün kazanımları ve bütün değerleri yakıp yıkarak bad-ı heva ettiği, ihkak-ı hak adına boyunduruğun yere düştüğü şu dem ve dönemde, yaşama değil bütün olumsuzluklara rağmen yaşatma arzusuyla başkalarına ümit olmamız ve bu işe sahip çıkmamız gerekirdi.
3 sene önce böyle bir niyeti gazeteci arkadaşlarımla istişare ederken hukuksuzluğun şahikalarda gezdiği, gazeteciliğin ve fikrin namusunun iğfal edildiği bir ortamda bu iş nasıl olacak ki demişlerdi. Ben de biz -elimizden geleni korkusuzca yapalım ama ne olursa olsun susmayalım- demiştim. Zalimin zulmüne sessiz kalmak, onu daha da fütursuzlaştırmak, mezalimini daha da artırmak demekti zira aç canavara karşı tahabbüb onun iştahını açar ve sonra dönüp sizden dişinin kirasını ister.
Bu düşünce ile birkaç arkadaş yola çıktık, henüz yolun başında yan çizenler, vazgeçenler oldu, ama olsun biz yine yılmadık, pes etmedik ve kalan arkadaşlarla yolumuza devam ettik ve 15 Şubat 2023 tarihinde ilk haberlerimiz yayınlanmaya başladı. Şükürler olsun ki bugün tam zamanlı, yarı zamanlı ve gönüllü olarak da çalışan 15’e yakın arkadaşımız, Hüsnü Yusuf Turabiç, Mümtaz’er Türköne, Agah Kalender, Kemal Albayrak, Ali Bulaç, Kamil Aslan, Safa Kar, Tuna Cevher, Suna Yaman, Halis Gül, Mercan Bulut, Aslı Güney gibi güçlü kalemler yazar kadromuza dahil oldular. İnşallah yakın zamanda başka yazarlarımız da bu haleye katılarak Türkiye’nin değişik bakış açılarına haiz, düşünce dünyası çok geniş, entelektüel birikimi yüksek en iyi haber sitesi olma gaye-i hayalimize emin adımlarla yürümüş olacağız.
Eskiler “kemmiyetin keyfiyete nispeten ehemmiyeti yok” derlerdi. Yani önemli olan sayısal çoğunluk değil önemli olan nitelik, kalite ve içerikti. Bugün merkezden gücünü olan, karanlık düşünceli medyanın sayısal çoğunluğu sizi ye’se sürükleyip, sükut-u hayale uğratmasın, bunların çoğu gazetecilik etik değerleri babında nitelik, kalite ve içeriği olmayan, özünde mündemiç bir şekilde kiralık kalemleri barındıran kuruluşlar. Tarihi tekerrürler devri daimi içerisinde zalimlerin sonu birbirine benzer olmuştur, bu elim son kaçınılmazdır. Bu kaderi yaşadıkları zaman bu karanlık düşünceli medyanın merkezden aldığı güç inkıtaya uğrayacak ve sapır sapır, tel tel hepsinin döküldüğüne gözlerimizle şahit olacağız. Böyle bir dönemde ümidimiz ve duamız, hakkı tutup kaldırma adına bağımsız ve tarafsız haber yapan The Turkish Post gibi haber mecralarının önü şehrayin gibi, otoban gibi açılarak ve Türkiye’de ve hatta dünyada da gündemi belirleyecek bir kıvama ulaşmış olmasıdır.
Yokluklar içerisinde varlık cilvesi gösteren böyle bir haber sitesinin çıkarılmasında emeği geçen bütün ağabeylerime ve kardeşlerime can-ı gönülden teşekkür ediyor, kaleminize yüreğinize sağlık diyorum. Nice yıllar, inşirah ve sürur içinde hep beraber çalışmak ümidiyle.
“Takdir-i Hüda kuvve-i bâzû ile dönmez, Bir şem’a ki Mevla yaka, üflemekle sönmez!”
Bizim cüz’i gayretimizle değil, Hüda’nın takdiri, tevfiki ve inayetiyle tutuşmuş, karanlıkları aydınlığa tagayyür ettirecek bu şem’a, zalimlerin mülevves nefahetiyle sönmeyecek, kıyamete kadar iş’al edecek inşallah.





















