(The Turkish Post) – SAFA KAR Fenerbahçe mi kaybetti, yoksa Galatasaray mı kazandı? Her ikisi de… Mourinho’lu Sarı Lacivertliler kendi sahası ve taraftarı önünde fena kaybetti, Okan Buruk’un öğrencileri ise 1 yıl aradan sonra Kadıköy’den ‘üç gollük zaferle’ ayrıldı. Liderlik koltuğundaki yerini sağlamlaştırdı. Rakibine 4 puan fark attı.
Okan Buruk oturmuş kadrosunu konuşturdu, Mourinho ise eski ve yenilerden bir takım oluşturamadı ve hezimete uğradı. Portekizli hoca kredisini tüketmedi elbette. Daha yolun başındayız, ligin sonuna çok maç ama taraftarın yüreğine ‘korku’, zihnine ‘Galiba bu yıl da olmayacak’ kuşkusu düştü.
Mourinho yerini korusa da Başkan Ali Koç’un koltuğu biraz daha sallandı. Onun da cevabı hazır; ‘En özel hocayı getirdim, yıldız oyuncuları transfer ettim, daha ne yapayım’. Evet ama yetmez. Taraftar başarı ister. Şampiyonluk ister. Özellikle de ezeli rakibi Galatasaray’a karşı üstünlük ister.
Her iki takım için de aralarında oynanan maçların özel anlamı vardır. Sadece ‘puan mücadelesinden’ ibaret değildir. Üç puanın ötesinde sonuçları vardır. Skor her şeydir. Taraftar oyuna değil rakama bakar. Ve rakam yani skorun geceden itibaren en ciddi yorumlardan, taraftar geyiklerine kadar malzeme olacağı kesin.
Okan Buruk bunun farkında da acaba Mourinho farkında mı? Oynadığının sadece bir lig maçı olmadığını herhalde Başkan Koç da anlatmıştır. Mourinho’nun pek anlamadığı anlaşılıyor. Derbilerde yenemeyeceksen, yenilmeyeceksin. İsmail Kartal bunu başardı. Üstelik rakip sahada Galatasaray’a şampiyonluğu zehir etti. Mourinho’nun Fenerbahçe’si kadro kurgusu ve motivasyon olarak sahaya bir adım geride, daha zayıf çıktı.
Nesri gibi bir yıldız takıma monte edilemedi. 38’lik Dzeko 90 dakika sahada kaldı. Yine yaşı futbolculardan Tadiç, markajdan kendini kurtaramadı ve etkisiz kaldı. Szymanski eski formundan uzaktı. Zor maçların adamı Fred ise havasında değildi. Bunda kuşkusuz Galatasaray defansının payı büyüktü.
Buna karşılık Galatasaray istim üstündeydi. Kupa finalinde Beşiktaş karşısında uğradığı hezimeti çabuk atlattı. Ve lige sarıldı. Şampiyonlar Ligi’nden elenmesiyle de tüm enerjisini içeriye kaydırdı. Son iki yılın şampiyonuydu. Buruk kakımın omurgasını korudu. Aksayan yönlere isabetli takviyeler yaptı.
Sarı Kırmızılılar İcardı gibi bir yıldızdan yoksun çıktı sahaya. İcardı sadece bir futbolcu değil, özel biri takımın ruhunu da sahaya taşıyan bir oyuncuydu. Onun yerinde Osimhen oynadı. Osimhen’in kalitesi ortada fakat henüz uyum sorunu yaşadığı gözden kaçmadı. İkinci golde çok şık bir asist yaptı. Göğüs pası gol kadar değerliydi.
Her iki takımın kalecileri üst düzeyde… Buna şüphe yok. Muslera tecrübesi ve formuyla Livakoviç’in çok önünde. Yine kalesinde devleşti vce takımına güven, rakibe ise korku verdi.
Maç çok hızlı başladı. Hedef bir an önce golü bulmaktı. Rakip kaleler yoklandı önce. Gol, Galatasaray’dan geldi. Kafalardan seken top ceza sahası dışında orta sahanın dinamosu Torreira’nın ayağına iyi oturdu ve önce direğe sonra Livakovic’e çarptı ve ağlarla buluştu. Böyle maçlarda ilk gol her zaman büyük avantajdır. Rakibi demoralize eder.
Sarı Kırmızı’lılar golün getirdiği avantajı çok iyi kullandı. Geri çekilmedi, Fenerbahçe kalesine yüklenmeye devam etti. Ve çok geçmeden ikinci golü buldu. Osimhen asistiyle kalitesini, Mertens ise tecrübesini konuşturdu ve topu Livakovic’in üzerinden ağlara gönderdi. Bu gol tribünleri susturmaya yetti. Galatasaray gibi bir takıma karşı 2-0’dan maçı çevirmek hiç de kolay değil çünkü.
Bundan sonra bütün gözler Mourinho’nun yapacağı hamlelerdeydi. Fenerbahçe ikinci yarı oyuncu değişiklikleriyle risk aldı. Fakat, gol yine rakipten geldi. Ceza sahasında topla buluşan Sara’nın şık vuruşu ‘zaferin’ ilanıydı. Fenerbahçe kazandığı penaltıyla ancak Dzeko’nun ayağından ‘şeref’ golü atabildi. 90 dakikanın sonunda Kadıköy adeta cenaze evine döndü.
Ali Koç ‘Öyle bir takım kuracağız ki taraftar şampiyon olacak mıyız diye düşünmeyecek’ demişti. Hoca ve yıldız oyuncuları transfer etti fakat sonuç yine hüsran oldu. Koç’un Hakem’e de söyleyecek sözü yok. Kararları oyunun önüne geçmedi. İlk derbisini kaybeden Mourinho da Fenerbahçe’nin hastalığına çare olamadı. İsmail Kartal için henüz vakit erken taraftar çok yakında Kartal’ın kulaklarını çınlatır.
Şimdi cevabı aranan soru; Sarı Lavicertliler’in Kadıköy’de aldığı bu ağır yarayı sarıp saramayacağı…