(The Turkish Post) – SUNA YAMAN
Almanya’nın ekonomik gücünün temel taşı olan otomotiv sektörü, küresel piyasalarda yaşanan hızlı değişimlere karşı savunmasız kalıyor. Alman otomotiv devi Volkswagen’in (VW) Almanya’daki üç fabrikasını kapatma ve maaşları yüzde 10 oranında azaltma kararı, yalnızca şirketin değil, ülke ekonomisinin de rekabetçi yapısını sorgulatan bir gelişme olarak karşımıza çıkıyor. Çin’in yükselen otomotiv rekabeti, Almanya’nın yüksek maliyetli üretim yapısı ve ulusal düzeyde yaşanan dönüşüm eksiklikleri, Almanya ekonomisinin uzun vadeli sürdürülebilirliği açısından tehdit oluşturuyor.
ALMANYA EKONOMİSİNİN YAPISAL SORUNLARI
Almanya, özellikle otomotiv sektörü üzerinden ihracata dayalı bir büyüme modeline sahip. Otomotiv sektörü, ülke GSYİH’sinin yüzde 5’ini oluşturuyor ve yaklaşık 225 milyar dolarlık bir katkı sağlıyor. Bu sektörde yaşanan her türlü daralma, tüm ekonomiyi etkileyebilecek kapasiteye sahip. Ancak Almanya, 2020’li yıllarda küresel pazarda daha çevik hareket eden ülkeler karşısında üretim maliyetleri, yüksek işçi ücretleri ve ağır bürokrasi gibi yapısal sorunlarla karşı karşıya kalıyor.
Alman otomotiv endüstrisinin önemli temsilcilerinden VW, bu sorunların etkilerini azaltmak amacıyla ilk defa bu çapta bir küçülmeye gidiyor. Şirketin fabrikalarını Almanya dışına taşıma stratejisi, maliyetleri düşürme amacını yansıtıyor; ancak ülke ekonomisi üzerinde geniş çaplı bir işsizlik ve sosyal güvenlik maliyeti yaratıyor.
ÇİN’İN OTOMOTİV PAZARINDAKİ YÜKSELİŞİ VE REKABET UNSURLARI
Çin, son yıllarda elektrikli araç üretiminde önemli bir ilerleme kaydediyor ve küresel pazarda ciddi bir rekabet unsuru haline geliyor. Düşük maliyetli ve yenilikçi elektrikli araçlarla Çinli firmalar, Avrupa pazarında genişlemeye başlıyor, özellikle VW gibi köklü markalar için pazar payı kaybına yol açıyor. Volkswagen CEO’su Oliver Blume, Avrupa pazarına giren bu yeni rakipler karşısında şirketin maliyetleri düşürerek yapısal reformlara yönelmesi gerektiğini ifade ediyor.
Bu durum yalnızca VW özelinde değil, BMW ve Mercedes gibi diğer Alman üreticiler için de benzer bir rekabet baskısı yaratıyor. Çin’in üretim maliyetleri karşısında Almanya’nın üretim maliyetlerini düşürememesi, özellikle iş gücü yoğun sektörlerde rekabet gücünü ciddi şekilde zayıflatıyor. Elektrikli araç sektöründe Çin’in inovatif yapısı ve maliyet avantajları, Alman otomotiv endüstrisini hızlı bir dönüşüme zorluyor.
ALMANYA’NIN DÖNÜŞÜMDE GECİKMESİ VE BÜROKRATİK ENGELLER
Almanya, sanayi devriminden bu yana geleneksel olarak yüksek maliyetli bir üretim yapısına sahip. Özellikle enerji yoğun sektörlerde, Almanya’nın üretim maliyetleri küresel rekabet için oldukça yüksek seviyelerde. Bunun yanı sıra, Almanya’nın katı düzenlemeleri ve AB bürokrasisinin sınırlayıcı yapısı, ülkedeki sanayi firmalarının çevik kararlar almasını zorlaştırıyor. Bu durum, küresel rekabete uyum sağlamayı zorlaştırıyor ve üretim maliyetlerini artırarak karlılığı düşürüyor. Almanya’nın bu sorunları gidermek amacıyla sanayi teşviklerinde yapısal reformlara gitmesi, firmaların üretim esnekliğini artırması gerekiyor.
Volkswagen örneğinde görüldüğü gibi, üretim maliyetlerini aşağı çekme ve esnek üretim yapısı oluşturmada yaşanan zorluklar, üretimin Almanya dışına taşınmasını gündeme getiriyor. VW’nin açıklamasında belirttiği gibi, “Almanya’da iki fabrikalık fazla kapasite” bulunuyor ve bu kapasitenin kullanılmadığı ifade ediliyor. Bu durum, Almanya’nın maliyetler nedeniyle potansiyel üretim kapasitesini tam anlamıyla kullanamadığını gösteriyor.
ENERJİ KRİZİ VE UKRAYNA SAVAŞININ EKONOMİK ETKİLERİ
Ukrayna savaşı ve Rusya ile kopan enerji ilişkileri, Almanya’da enerji maliyetlerini artırıyor, sanayi üretim maliyetlerinin yükselmesine neden oluyor. Rusya’nın enerji arzındaki payının azalması, Almanya’nın enerji maliyetlerini önemli ölçüde artırıyor ve bu durum sanayi sektöründe maliyet yükünü daha da artırıyor. Enerji maliyetlerindeki bu artış, Almanya’nın sanayi üretiminde yüksek maliyetler ödemesine ve fiyat rekabetinde geri kalmasına yol açıyor.
Ayrıca, enerji arzında güvenliğin azalması, Almanya’nın sanayi yapısını daha sürdürülebilir enerji kaynaklarına yönlendirme ihtiyacını doğuruyor. Ancak bu dönüşüm maliyetlidir ve geçiş sürecinde Almanya’nın küresel rekabette zayıf kalmasına neden oluyor.
TALEP DARALMASI VE YÜKSEK FAİZ ORANLARININ ETKİSİ
Almanya’da artan faiz oranları ile birlikte özellikle otomotiv sektörü başta olmak üzere sanayi üretiminde talep daralması yaşanıyor. Yüksek faizler, tüketici kredilerini pahalı hale getirerek tüketim eğiliminde azalmaya yol açıyor. Otomobil sektörü gibi yüksek fiyatlı ürünler bu durumdan doğrudan etkileniyor ve özellikle Çin’de yaşanan talep daralması ile birlikte Alman firmalarının karlılık oranları düşüyor.
VW, BMW ve Mercedes-Benz gibi büyük Alman otomotiv firmalarının Çin pazarında yaşadığı satış kayıpları, hem ülke ekonomisi hem de şirketlerin global pazardaki konumu açısından zayıflatıcı bir etki yaratıyor. Almanya’nın iç pazarında ise faiz oranlarının yüksek seyretmesi, tüketici güveninin azalmasına neden oluyor ve bu durum Almanya’nın ekonomik büyüme potansiyelini sınırlıyor.
ALMANYA VE TÜRKİYE EKONOMİLERİ ÜZERİNDEKİ ETKİLEŞİM
Almanya, Türkiye’nin en büyük ticaret ortaklarından biri olup, Almanya’daki bir ekonomik daralma Türkiye için de riskler taşıyor. Almanya’da yaşanan üretim daralması ve işsizlik oranlarındaki artış, Türkiye’nin ihracat gelirlerini olumsuz yönde etkileyebilir. Ayrıca, Almanya’da çalışan Türk işçilerin iş güvencesinin azalması, Türkiye’deki döviz girdisini ve bireysel tüketimi olumsuz yönde etkileyebilir.
Almanya’nın ekonomik yapısındaki daralmanın Türkiye gibi ticaret ortakları üzerindeki etkileri, Türkiye’nin ekonomik kırılganlıklarını artırıyor ve bu nedenle Almanya’da yaşanan ekonomik gelişmeler Türkiye için stratejik öneme sahip. Almanya’nın ekonomik durgunluğu, Türkiye’nin ihracat pazarlarını çeşitlendirmesi gerektiğini de ortaya koyuyor.
Volkswagen’in Almanya’daki fabrikalarında gerçekleştirdiği kesintiler, Almanya ekonomisinin küresel rekabete uyum sağlama sürecinde yaşadığı zorlukları gözler önüne seriyor. Çin’in düşük maliyetli elektrikli araçlarla elde ettiği pazar avantajı, Almanya’nın sanayi yapısını yeniden değerlendirmesi gerektiğine işaret ediyor. Almanya’nın üretim yapısını daha esnek ve maliyet avantajlı bir hale getirmesi, ülkenin küresel rekabette geri kalmaması adına elzem görünüyor. Almanya’nın yapısal dönüşümünü başaramaması durumunda, ülkenin en büyük sanayi sektörü olan otomotiv sektöründe daha fazla iş kaybı ve küçülme yaşanması kaçınılmaz.