(The Turkish Post) – MÜMTAZ’ER TÜRKÖNE
Ölenler öldüğüyle, geride bıraktıkları sevdikleri ise acılarıyla kalıyor.
Bu kadar büyük çaplı, üstelik ihmalden kaynaklanan felaketlerden sonra, doğal olarak devreye girmesi gereken ilk çaba “acı tecrübe” denilen türden dersler çıkartıp benzerlerinin önüne geçilmesidir. Bilim ve teknoloji emrinizde. “Nerede hata (veya hatalar) yapıldı?” sorusunun dibine kadar gideceksiniz. Elinizdeki kanun/yönetmelik gibi kuralları, önleyici tedbirleri ve denetim organları gibi birimleri yeniden düzenleyeceksiniz.
Böyle bir refleks beklememiz gerekmiyor mu?
Sistem kusuru:
Aklın ve sağduyunun bize söylediği bu. Ancak Türkiye’de gelecekteki benzer felaketleri önleyecek bu yol ve yöntemler her türlü düzeltici teşebbüse kapalı. Zira merkezî idare üzerinden iktidara uzanacak ihmal ve sorumluluk zincirine dair bir muhakeme yürütmek hemen devre kesiciler marifetiyle engelleniyor. İktidar cephesinden tek bir sorumlu bulamıyorsunuz. Bu yüzden göz göre göre 78 cana mal olan Kartalkaya felaketine, bir siyasî sistem sorunu olarak bakmadığınız ve çözümü siyasî sistemin kendisinde arayıp bulmadığınız takdirde benzer trajedilere hazırlıklı olmaktan başka çareniz yok.
Siyasal sistem şöyle çalışıyor:
Felaketin gerçek muhatabı olan merkezî idare organı ve siyasî karar vericiler hemen sorumluluğu yerel birimlere ve özel şahısların sırtına yüklüyor. Bolu’da yangının gerçek sorumlusu Kültür ve Turizm Bakanlığı. En küçük şüpheniz olmasın, bu felaket Bakanlığın ihmalleri veya denetim eksikliğinin eseri. Bu sorumluluğu tartışılmaz şekilde gözler önüne seren “Turizm Yatırım, İşletme ve Kuruluşlarının Denetimi Hakkında Yönetmelik” başlığıyla kapı gibi bir yasal metin var. İşletme ruhsatı verme ve denetleme yetkisi Bakanlıkta. Büyükşehir statüsünde olmayan (Bolu il merkezi dışında yetkisi bulunmayan) Belediye Başkanı, aralarında Bolu itfaiyesinden yangına müdahale edenlerin de bulunduğu gözaltına alınan 11 kişinin haberini Bakan’ın sosyal medya hesabından önceden duyurduğunu öne sürüyor. Bu 11 kişi arasında bakanlık yetkililerinden tek bir kişinin bile bulunmaması, krizin hangi mantıkla yönetildiğini gösteriyor.
Algı, gerçeklerden önce geliyor:
Hangi mantık?
Siyasal Sistem, kendi işleyiş mantığı içinde bu tür felaketlere, hemen peşinen devreye soktuğu “algı mühendisliği” prosedürü ile bakıyor. Maksat, felaketin yakıcı alevleri arasında sorumlu arayanların gözünden, merkezî idare mensuplarını kaçırmak. Sadece bu kadar. Ancak düğme baştan yanlış iliklenince, sonrasında bu felaketlerden çıkartılacak derslerin, tecrübeyle yapılan düzenlemelerin devreye girmesi imkânsız hale geliyor.
Maraş deprem felaketinde, yine bir algı mühendisliği tekniğiyle halkta oluşacak infiali engellemek adına GSM operatörlerinin yavaşlatılması uygulamasını hatırlayın. Göçük altında kalan insanlar bu yüzden konumlarını haber vermekte zorlandılar. Kim bilir kaç kişi bu uygulama yüzünden hayatını kaybetti?
Maalesef kafası bu şekilde çalışan bir merkezî yönetimimiz var. Böyle bir idarî yapı, doğrudan sistem sorunudur. Sistem çapında bir düzenlemeye gitmeden yol açtığı kusurlar düzeltilemez.
Profesyoneller ve Dalkavuklar:
Sistem iki sınıf karar verici-yönetici tipi üretiyor. Birinci sınıfta, iyi yetişmiş profesyoneller yer alıyor. Ne yapılması, nelerin düzeltilmesi gerektiğini çok iyi biliyorlar; ancak tek tek siyasî sorumluluk taşıyanların kişisel hesaplarına uyup uymadığını kestiremedikleri için susup hareketsiz oturuyorlar. Bir de yolsuzluk baskısı var. Sistem, böylelikle hareketsiz-etkisiz bir bürokratik-teknokratik kısır döngü oluşturuyor.
İkinci sınıf ise patlıcanın değil padişahın dalkavukluğuna soyunanlardan oluşuyor. Hikâye malum: Padişahın beğendiği patlıcanı yerlere-göklere sığdıramayan dalkavuk, padişah aksini söyleyince aynı patlıcan yemeğini yerin dibine batırıyor. Tutarsızlığını dile getirenlere ise çok tutarlı bir cevap veriyor: “Ben patlıcanın değil padişahın dalkavuğuyum.”
Sıkıntı şurada ortaya çıkıyor. Patlıcanın dalkavukları, aynı zamanda yukarıya, karar vericiye giden bilgileri de derleyip önüne koyuyorlar. Kendi pırıltılarını arttırmak için iki tür önceliğe sahipler. Siyasî rekabette felaket senaryoları ile bir korku atmosferi oluşturmak veya canları pahasına kapı halkı sıfatıyla yağcılık-dalkavukluk faslından sahte çareler-çözümler üretmek.
Merak ediyorsanız, Çözüm Sürecinde iktidarın büyük ortağının çok geç pozisyon almasına, bu dalkavukların felaket senaryolarının eseri olarak bakmalısınız. “Düşman hukuku” faslında, siyasî ortamı geren ve kanun düzenini zorlayan gündemler de onların marifeti.
Bolu’daki gibi insanı kahreden felaketlerde yüzünü gösteren sistemin çok esaslı kusurları var. Siyasal sistem sadece merkezî idarenin değil, merkezin yerel birimlerinin de denetimini devre dışı bıraktı. Her bakanlığın yerelde ne kendisinin ne yargının ne de siyasî organların denetleyemediği taşra birimleri var. Bu birimlerde derebeyliği gibi kendi saltanatını süren yöneticiler görev yapıyor.
Bu sorun siyasal olmaktan önce etkili ve süratli bir idarî yapıyı engelleyen teknik bir sorun.
Soruyu şöyle sorun: Bolu’da yanan otele ruhsatını veren, denetimini yapan canlı-kanlı şahıslar kimler? En son denetim ne zaman yapılmış? Şimdi tek tek sıralanan yangın merdiveni, yangın söndürme cihazı gibi eksiklikler gösterilmiş mi?
Şayet bu soruya isim isim karşılık bulamazsanız, binlerce turistik tesiste benzer felaketlerin önüne geçemezsiniz.
“Turpun büyüğü heybede” yaklaşımı da Yargı’nın daha keskin boyutlarda devreye sokulabileceğinin sinyalini veriyor. Artık bunları siyasette okuma – yazmayı yeni sökenler bile görebiliyor.
En son Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ operasyonu da bir Yargı – Siyaset dizaynı gibi görülmüyor mu? Nerede ise bir güne sığdırılan “Cumhurbaşkanına hakaret” diye başlayıp “Halkı kin ve düşmanlığa tahrik” diye devam edip tutuklanmayla sonuçlanan süreç… Adalet Bakanlığı soruşturma izni veriyor, İstanbul, Kayseri Emniyet Müdürlükleri bir gün içinde tweet dosyası hazırlıyor, Ümit Özdağ Ankara’da gözaltına alınıp karayolundan İstanbul’a getiriliyor vs…. Bir suçlamadan serbest bırakılıp, ötekinden yıldırım hızıyla tutuklama… (Kavala olayı gibi)