(The Turkish Post) – CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin TBMM Grup Toplantısı’nda gündeme ilişkin açıklamalar yaptı.
Kılıçdaroğlu tutuklanan Merdan Yanardağ hakkında, “Bir gazeteciyi tutuklamak, bir televizyoncu tutuklamak hangi aklın işidir! Tutuklanmaması gereken bir konuda tutuklama kararı veriliyor. Akıl alacak bir şey değil!” dedi. Kemal Kılıçdaroğlu, Erdoğan için de, “Erdoğan kontrol eden değil, artık kontrol edilen kişidir. Uluslararası tefecilerin kontrol ettiği ve yönlendirdiği kişidir” ifadesini kullandı. Kılıçdaroğlu’nun konuşmasından öne çıkanlar şöyle:
“Sivas Katliamı’nın 30’uncu yılı. Aydınların gazetecilerin, şairlerin yakıldığı bir Türkiye kabul edilemez. Bir aydının bir düşünürün bir ozanın bir ressamın yakılarak öldürülmesi kadar vahşi bir şey yoktur ve bu insanlık suçudur. Zaman aşımına uğrayamaz”
“Can Atalay yine hapiste. 50 günü geçti. Nasıl bir ülkede yaşadığımızı herhalde bundan daha güzel bir örnek göstermez. Bir Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı haksız yere eğer parlamentoda tutuluyor ve kendisi hiçbir girişimde bulunmuyorsa TBMM’nin itibarını ayaklar altına alıyor demektir. Eğer nasıl bir yazı yazmam gerekir diyorsa, benzer uygulamaları TBMM arşivinde bulabilir. Artık TBMM Başkanı karar alırken Saray’dan onay almamalı.”
“Merdan Yanardağ… Niçin içeride, hangi gerekçe ile içeride? O da 7 gündür tutuklu. Bir komisyon oluşturduk, ziyaret edildi. Bir gazeteciyi tutuklamak, bir televizyoncu tutuklamak hangi aklın işidir. Tutuklanmaması gereken bir konuda tutuklama kararı veriliyor. Akıl alacak bir şey değil!”
“Öyle bir noktaya getirdiler ki, önce Türkiye’ye borç verdiler, borç batağına sürüklediler, şimdi emir alır hale geldiler. Dünyanın kaderini parayı kontrol eden belirler. Erdoğan kontrol eden değil, artık kontrol edilen kişidir. Uluslararası tefecilerin kontrol ettiği ve yönlendirdiği kişidir. Düne kadar ‘Faizi artırmam, artıramam, asla bunu yapmayacağım’ diyen bir kişiye tükürdüğünü yalatmak da bu uluslararası görevleri arasında olmuştur.”
“CHP, bir tek adam partisi değildir. Cumhuriyetimizin ve partimizin kurucusu Atatürk’ten, günümüze CHP her zaman bir kadro partisi olmuştur. Bir tek adam partisi hiç olmamıştır. Tarihinde doğruları yanlışları olmuştur. Ama bu hareket her zaman haksızlığa uğrayanların, adalete susamışların yanında olmuştur. CHP’nin tüm kadroları dünden bugüne siyasi yaşamlarının hiçbir döneminde kişisel ikballerinin peşinde koşmamışlardır. Atatürk gibi saray ve işgal kuvvetlerinin ihtişamlı hayatını elinin tersiyle itip Kuvay-i Milliye’yi kurmuştur. İnönü, 1950 seçimleri sonuçlarını benim en büyük zaferimdir diye nitelendirmiştir. Ecevit, uluslararası tüm tehditlere pahasına Kıbrıs’a barış harekatı düzenlemiştir. Baykal, 1 Mart tezkeresindeki kararlı duruşuyla Türkiye cumhuriyetini orta doğu kaosunun dışında tutmuştur. Atatürk’ün sözleriyle, ‘CHP’nin kuruluşundan günümüze, tüm yönetici kadrolarının ortak felsefesi vatandaşlarımızı her türlü ayrılıktan ve ayrılmadan uzak tutmaktır.'”
“Gelelim liderlik ve değişim meselesine. Bizler 25 milyon gibi birçok ülkenin toplam nüfusuna sahip insanla birlikte çıkarsız, parasız, sadece hakkın yanında olmak için bir araya gelen bir koalisyon kurduysak, başörtülüsü, başı açığı, seküleri, milliyetçisi bir araya gelebildiysek büyük bir değişimi zaten başlatmışız demektir. Ama biz toplum olarak neyin değiştiğine değil neyin değişmediğine bakarsak hata yapmış oluruz. Değişen şeyler yüzde 20’lerden yüzde 48’e uzanan kitlelerdir. Asla görüşülemez denilen cenahlarla görüşmek, ittifak yapmaktır. Neden bizden değilsin diye o tarafı görmezden geleceğine onların yanına gidip ellerini tutmaktır. Bugün bu değişimi yaparak 25 milyonu davamıza kattık, yarın 25 milyonu davamıza katacağız.”