(The Turkish Post) – HÜSNÜ YUSUF TURABİÇ
Anketlerde, kamuoyu yoklamalarında ortaya çıkan rakamlar ve sokağın nabzına bakılırsa ‘çanlar AK Parti için’ çalıyor. Daha doğrusu Erdoğan için…
Hiçbir siyasi lider, Erdoğan kadar partisiyle örtüşmedi. Yunus’un deyişiyle ‘AK Parti ete kemiğe büründü Erdoğan diye göründü’. AK Parti’nin Erdoğan’dan başka seçimlerde kullanabileceği kozu yok. Varsa yoksa Erdoğan. Onun için alarmın ve çanların Erdoğan için çaldığını söylemek çok daha doğru olur.
Ben öteden beri siyasetin havasını anlayabilmek için her türlü anket ve kamuoyu araştırmasına kulak kabartırım. Rakamlar iyi kötü fikir verir. Toplumun nabzı ile birlikte değerlendirildiğinde siyasetin gidişatını doğru okumak mümkündür. Rakamlar da yalan söylemez, halkın nabzı da yanlış atmaz. Okumasını bilene tabii. AK Parti kurulduğu günden beri anket sonuçlarını önemser ve politikalarını buna göre şekillendirir. Aday tespitinde bile rakamlara başvurur.
Son zamanlarda AK Parti için anket çalışması yapanların bulguları medya ve kamuoyunda pek paylaşılmıyor. Kamuoyu yoklamasını boşladığından mı yoksa rakamların negatif olmasından mı bilmiyorum, AK Parti kaynaklı anketlere haberlerde rastlamıyorum. Kanaatim, Erdoğan’ın kesintisiz kamuoyu yoklamaları yaptığı… Ve kötü gidişatın da farkına vardığı yönünde. Haber olmaması rakamların olumsuzluğundan.
31 Mart’tan sonra çözülmenin hızlanarak devam ettiği tüm anketlerde görüldü. CHP’nin birinci parti olduğunu ve arayı giderek açtığını rakamlar lisanı halleriyle dile getiriyor. AK Parti’de herhangi bir toparlanma emaresi gözlenmiyor. Erdoğan 31 Mart sonuçlarını doğru okuyamamış olmalı ki neşter vuramadı. Pansuman tedbirlerle geçiştirmeye çalıştı. Ne parti yönetimi değişti ne kabine, ne de klasik politikalar… 31 Mart öncesiyle sonrası arasında AK Parti’de değişen bir şey yok.
SETA’NIN RAPORU
AK Parti’nin ‘arka bahçesi’ olarak nitelenen SETA’nın bir araştırmasını okudum. Sayıları oldukça azalan ve tükenmeye yüz tutan gerçek Ankara gazetecilerinden Nuray Babacan ‘Gazete Pencere’ için yazdığı yazıdan öğrendim araştırmayı. Oysa günler öncesinden Erdoğan’a sunulmuş bir rapordan söz ediyoruz. SETA, 31 Mart’tan sonra aylarca çalışmış ve tespitlerini bir rapor haline getirmiş. Sonuçlar düşüncelerimle örtüştüğü için ‘heyecanlanmadım’ desem yalan olur.
Raporun daha ilk maddesinde sadece, mahkemeler ve yargı açısından değil, tüm alanlarda adalet duygusunun zedelendiğine vurgu yapılmış. Şu cümle rapordan; ‘Bürokraside, kamudaki faaliyetlerde, işe alımlarda adalet duygusu ortadan kalktı. Başarılı olanların, liyakat sahiplerinin hak ettikleri yere gelememesi, partiye yakın avantajlı gruplar yaratılmasının ciddi sakıncaları ortaya çıktı…’.
Eğer bir iktidar ‘adalet’ sınavını geçemediyse diğer ödevlerine bakılmaz. Adaleti tesis edemeyen bir iktidarın ekonomiyi, dış politikayı başarıyla yönetmesi mümkün değildir. İlk ve öncelikle konu adalettir. Bu her ülke ve her iktidar için geçerli. AK Parti’nin adındaki ilk kelime; ‘Adalet…’. Adının hakkını veremeyen bir parti durumuna düşmek hazin bir durum. Adalet vaadiyle iktidara gelen bir parti 22 yılın sonunda ‘adalet’ sınavını kaybediyor. ‘Allah insanı iddiasından vururmuş’ sözü gerçeğe dönüştü.
BAŞARININ SAHİBİ, BAŞARISIZLIĞIN DA SAHİBİ NEDEN OLMASIN?
Raporda dikkatimi çeken bir bölüm daha var; ‘Artık toplum psikolojisinin Erdoğan’ın dokunulmazlığını ortadan kaldırdığı… Olumsuz koşullardan sadece partiyi ve parti yönetimini sorumlu tutma duygusunun ortadan kalktığı, artık Erdoğan’ın da sonuçlardan sorumlu tutulduğunun ortaya çıkması…’.
‘Erdoğan iyi, etrafı kötü’ efsanesi toplumda çökmüş durumda’. Rapor onu söylüyor. Erdoğan’ı dışarıda tutmak tabanın iyimserliğiydi şimdi gerçekliğe döndüğü anlaşılıyor. Başarının sahibi Erdoğan ise başarısızlık niye etrafının olsun… Etrafını oluşturan Erdoğan değil mi? Biraz geç oldu ama taban gerçeğin farkına varmış.
SETA’ya göre de çanlar Erdoğan için çalıyor…