(The Turkish Post) – TUNA CEVHER
Aslına bakarsanız yazının başlığını ‘Fakir evin hovarda babaları’ koyacaktım ama sonra vazgeçtim. Okuyunca zaten zihninizde birkaç başlık belirir. Hadi anlatmaya başlayalım.
Ankara’da yaşıyorum. İzin günümde bir arkadaşımı ziyarete gittim. Önce otobüse bindim sonra metroya. Toplu taşıma araçlarıyla yolculuk yapmanın iyi yanlarından biri, vatandaşların yaşadığı sıkıntıları yakından gözlemleme imkanı sunması. Örneğin kimin yüzüne baksam kederli görünüyor. Somurtan somurtana. Nasıl gülsünler ki? Ekonomik şartlar malum. Maaşlar temel ihtiyaçlara bile yetmiyor. On milyonlarca insan gerçekten yaşamıyor da sanki emanet canlarını sürüklüyor.
ANKARA VE KONSERVE YOLCULUKLAR
Ankara’da öğlen saatlerinde bile otobüslerde yoğunluk var. Ancak asıl sabah ve akşam saatlerinde yolcu sayısı çok artıyor. Şentepe semtinde otobüslerin sabah-akşam saatlerinde yolcu taşımasını ‘balık istifi’ tabiri karşılayabilir. Diğer semtlerde de muhakkak benzer sorunlar vardır. Bununla ilgili Ankara Büyükşehir Belediyesi’ne şikayetler ve ek otobüs talepleri gidiyordur. Belki de kimse arayıp ‘Ya hu bu kadar da olmaz. Neden bu çileyi çektiriyorsunuz’ demiyordur. Yıllardır bu sorun var ve giderek büyüyor. Konserve gibi yolculuk yapmak bu asırda koca Türkiye’nin Başkenti’nde yaşayanlara yakışıyor mu?
Başkan Mansur Yavaş’ın bu aralar başı, Başkent’te konser veren şarkıcılara belediyenin onlarca milyon ödemesi nedeniyle dertte. Soruşturma falan açıldı. İktidar belediyeleri de benzer şekilde halkın parasını savuruyor. Ama onlara bakan yok tabii.
Hemen her gün işe gidiş geliş saatlerinde otobüslerde yaşanan rezil durumu görüyorum. Bugün de ‘Acaba sanatçılara ödenen milyonlarca TL ile hatlar için ek otobüs alınabilir miydi? diye düşündüm.
Bu durum çocukları okula yalınayak giden bir babanın kazandığı yevmiyeyi pavyonda şarkı dinlerken harcamasına benzemiyor mu sizce de?