(The Turkish Post) – TOLGA YAVAŞ
Türkiye’de, sonunda ceza almadan yargı kurumları hakkında yazmak epey zor bir iş. Zira yüzlerce gazeteci mesleklerini yaptığı için ceza evine girdi. Yıllarca hapis yatan basın emekçilerinden bazıları hala zindanda.
En son T24’ün kıdemli muhabiri Tolga Şardan, “MİT’in Cumhurbaşkanlığı’na sunduğu ‘yargı raporu’nda neler var?” başlıklı haberi nedeniyle hapse girdi. “Halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” suçlamasıyla hakkında resen soruşturma başlatılan Şardan, Ankara’daki evinde yapılan aramanın ardından (1 Kasım) gözaltına alınmış ve çıkarıldığı mahkemece tutuklanmıştı. Şardan, daha sonra tutuksuz yargınlanmak üzere serbest bırakıldı.
Tam da bu günlerde Anayasa Mahkemesi (AYM) “dezenformasyon yasası”nın iptali başvurusunu esastan görüştü. Mahkeme, “halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” suçunun iptali talebini oy çokluğuyla reddetti. Yani gazetecilerin aleyhine olacak bir yasanın yürürlüğe girmesine yol vermiş oldu.
YARGIYA ETKİ, SIR DEĞİL
Yargıda, Cumhuriyet tarihinde eşi görülmemiş bir anayasal kriz yaşanıyor. Yargıtay, Anayasa Mahkemesi’ni takmıyor, hatta üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunuyor. Yargıdaki “klik” savaşları epeydir dillendiriliyor. Dünkü karar sonrası AKP’den ve MHP’den gelen farklı açıklamalar “içteki savaşın” yansımaları. Peki, acaba Yargıtay kimin kılıcını sallıyor?
Aynı gün Yargıtay, Anayasa Mahkemesi üyeleri hakkında suç duyurusunda bulundu. Nasıl yani dedik hepimiz. Ne gerekçeyle böyle skandal bir karar alınabilir? Muhalefet sözcüleri, aydınlar ve namlı hukukçular, hemen tepki gösterdi. Bunun bir skandal, hatta “darbe girişimi” olduğunu vurguladı. İktidar partisi AKP içinden bazı isimler de 3. Ceza Dairesi’ne anayasal sınırlarını hatırlattı.
Bazı danışmanlarının açıklamalarına bakılırsa Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin verdiği bu kararın arkasında Saray var. Bu konuda henüz Cumhurbaşkanı Erdoğan bir açıklama yapmadı. Ancak yargı kurumlarına siyasilerin derin etki ettiği sır değil. Son 10 yıldır yargı, iktidarın bir dediğini iki etmiyor. Benim anlamaya çalıştığım siyasi klikler arasındaki kavgada kimin hangi yargı organını kılıç olarak kullanmaya çalıştığı.
AYM ÜYELERİNE GÖZDAĞI
Belli ki Yargıtay 3. Ceza Dairesi eliyle AYM üyelerine gözdağı veriliyor. Önceden olsa Erdoğan doğrudan Anayasa Mahkemesi’ne “Verdiğiniz kararı tanımıyorum, uymuyorum” derdi. Şimdi bunu doğrudan söylemeyip, başka bir yargı organını kılıç gibi kullanarak korkutuyor AYM üyelerini. Ekonomik göstergeler bu kadar kötüyken AYM’yi dolaylı yoldan tehdit etmeyi seçiyor. Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in kaşıkla topladığını Saray kepçeyle mahkeme duvarlarına sıvıyor.
Bu konuda Adalet Bakanı’nın nasıl tavır aldığının da pek bir önemi yok açıkçası. Çünkü bu, yargı kurumları arasında çıkan bir kriz. Bakanın görevi böyle bir krizi önlemektir. Sosyal medya hesabından açıklama yapan Bakan Tunç, açıklamasında muhalefete laf yetiştiriyor: “Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletidir. Mahkeme kararlarını bahane ederek sokak hareketleri çağrısında bulunmanın kimseye bir yararı yoktur. Hukuk devletinde sorunlar sokakta değil, yine hukuk içinde öngörülen mekanizmalarla çözülür.”
Bu bir göz korkutma olarak mı kalacak yoksa Yargıtay’ın içindeki bazı unsurlar, işi iyice büyütecek mi? Klikler arasındaki kavgada kimin üstün geleceğine göre belirlenecek. Muhalefet ve kamuoyundan gelecek tepki de etki edebilir.
‘MHP, ORTAKLIK BİTTİĞİNDE AKP’YE OPERASYON ÇEKECEK GÜCE ULAŞTI’
Deneyimli yargı muhabiri Alican Uludağ, sosyal medya hesabından bu konuyla ilgili şu değerlendirmeyi yaptı: “Yargıtay’ın Can Atalay kararına direnmesi, iktidar içinde bir iç savaşın başladığını gösteriyor. AKP/Saray’daki şahin kanat, olaylara daha ılımlı bakan gruplara karşı güç mücadelesine girmiş durumda. MHP’nin de destek verdiği bu şahin kanadın Saray içerisinde de önemli klikleri var. Yargıtay’ın örneğin TBMM’yi Atalay’ın vekillğini düşürmedi diye eleştirmesinde asıl hedef, Numan Kurtulmuş. AKP Grup Başkan Vekili Abdulhamit Gül, Hayati Yazıcı ve Faruk Çelik gibi isimlerin anayasal sınırlar uyarısı, şahin kanada yanıt. Buna karşılık CB Hukuk Politikaları Başkanı Mehmet Uçum’un ‘Milli yargıdan yana tavır alın” demesi ılımlılara mesaj. Diğer yandan MHP, adım adım AKP’yi kuşatmış durumda. Ve yargı/güvenlik bürokrasisi içindeki kadroları eliyle Yargıtay örneğinde olduğu gibi yarın ortaklık bittiginde AKP’ye operasyon çekecek güce ulaştı. Erdoğan’ın, Soylu’yu alıp Ali Yerlikaya’yı ataması, buna karşı bir hamle. İktidar içindeki bu iç savaşta kimin tasfiye olacağı, Yargıtay/AYM arasındaki krizin nasıl çözüleceğine bağlı.”
Meşhur Themis heykeli adaletin evrensel sembollü niteliğindedir. Elindeki kılıç adaletin verdiği cezaların güç ve caydırıcılığını simgeler. Terazi adaletin dengeli bir şekilde dağıtılması, gözünün bağlı olması tarafsızlığı anlamına gelir.
Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin kimin kılıcını kime sapladığını yakında öğreneceğiz sanırım.
NE OLMUŞTU?
TİP’ten Hatay Milletvekili seçilen Can Atalay, Anayasa Mahkemesi’ne başvurmuştu. AYM de Gezi Parkı Davası’nda mahkum olduktan sonra 14 Mayıs’ta yapılan genel seçimde milletvekili seçilen Can Atalay hakkında hak ihlali kararı vermişti.
İstanbul 13. Ceza Mahkemesi’nin AYM kararını uygulayarak Atalay’ı serbest bırakması beklenirken, yerel mahkeme dosyada karar verme yetkisinin Yargıtay’da olduğunu belirterek dosyayı Yargıtay 3. Ceza Dairesi’ne göndermişti.
Yargıtay 3. Ceza Dairesi, 8 Kasım’da Can Atalay’ın mahkumiyet kararını onayan bir önceki kararın doğru olduğunu belirterek, AYM’nin ihlal kararına uymayı reddetti.
AYM’nin “Anayasa’yı ihlal ettiğini ve yetkisini aştığını” kaydeden Yargıtay 3. Ceza Dairesi, Atalay hakkında ihlal kararı veren Anayasa Mahkemesi üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunulmasına hükmetti.