(The Turkish Post) – TOLGA YAVAŞ
Türkiye toplumu bir buhranın içinde. Şimdiki zamanı bir tünel, ülkeyi de o tünelden geçen bir tren gibi varsayalım. Öncesinde yeşil çayırları, berrak gökyüzünü seyrederek yolculuk yapan yolcular gibi düşünelim ülke insanlarını. Sonra birden hava bozdu. Gök gürledi. Yeşil çayırların yerini sık ağaçların aldığı ormanın içinden geçmeye başladı tren. Kocaman kayaların kopup gelecekmiş gibi durduğu dağ yollarına geçti. Sonra da bir tünele girdi. Karardı her taraf. Yolcular gerilmeye, huzursuz olmaya başladı. Gerginlik bunalıma dönüştü. Yolcular oturdukları yerden kalkıp sinirli halde gezinmeye başladı. Birbirlerinin ayağına basanlar, yanından geçenleri itmeye başladı. Sonrası kavga ve karışıklık.
Tıpkı bu trenin yolcuları gibi Türkiye toplumu da ekonomik zorlukların ve siyasi baskıların arttığı karanlık bir dönemden geçiyor. Türk Lirası’nın yüksek enflasyon karşısında değerinin azalması geçinmeyi daha da zorlaştırıyor. Büyükşehirlerde ev kiraları neredeyse asgari ücrete denk. Mutfak masrafları aileler için yangına dönüştü. Borç batağındaki insanlar çıkış arıyor.
MAÇOLUK ÖZENTİSİ ŞİDDETİ ÖZENDİRDİ
Böyle bir ortamda korunması en zor şeylerden biri aile huzuru. Eğitim sistemindeki yanlışlar, dizi ve filmlerdeki aşırılık içeren sahnelerle beslendi. Yıllarca mafya öven diziler, reyting rekorları kırdı. Bu yüzden yeni nesiller maçoluğa özendi. Öldürme, şiddet uygulama, yaralama ve linç normal davranışlarmış gibi sunuldu.
Bir dönem mafyaya ve uyuşturucu kartellerine yol verildi. Şimdiki içişleri bakanı her gün bir suç örgütü operasyonunu duyuruyor. Çökertilen çeteleri deşifre ediyor. Peki ama siz 20 yıldan fazla zamandır iktidardasınız. Sizden habersiz nasıl palazlandı bu suç örgütleri?
Son günlerde kadın cinayetleri arttı. Aile içi şiddet ve istismar haberleri daha görünür oldu. Buna rağmen kadınların horlandığı, aşağılandığı diziler hala gösterimde. İktidar, muhalif gördüğü televizyon kanallarına Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) aracılığıyla ceza kesiyor. Ancak iktidara yakınlığı bilinen ATV’de gündüz kuşağında toplumun çürüyen yanları saatlerce en ince detayına kadar gösteriliyor. Sansürden yana değilim. Ancak aile içi istismar dahil birçok uç konu, gündüz açık televizyonlar aracılığıyla hanelere giriyor. Aile kavramını dinamitleyen tablolar, gösterile gösterile normalmiş gibi kanıksatılıyor.
İKİ AYDA 71 KADIN ÖLDÜRÜLDÜ
Toplumsal çürümenin yayılmasıyla birlikte kadın cinayetleri giderek artıyor. Toplumsal cinsiyete bağlı cinayetleri takip eden ve şiddet mağdurlarına destek sağlayan Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’na göre, geçen yıl Türkiye’de en az 403 kadın, çoğu mevcut ya da eski eşleri veya kendilerine yakın diğer erkekler tarafından öldürüldü.
2024 yılı başından itibaren 71 kadın öldürüldü. 27 Şubat’ta ise büyük bir şok yaşandı. Aynı gün yedi kadın birden öldürüldü.
‘ERKEKLER KADINLARIN İLERLEMESİNİ ŞİDDETLE BASTIRMAYA ÇALIŞIYOR’
Euronews’e konuşan Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Genel Sekreteri Fidan Ataselim’e göre bu cinayetlerin arkasında erkeklerin kabul etmemesi yatıyor.
Cinayetleri, derin ataerkil geleneklere ve kadınların ev dışında çalışmak ve sorunlu ilişkilerden ayrılmak istemesinin bu geleneklere aykırı düşmesine bağlayan Ataselim’in tespiti şöyle: “Türkiye’de kadınlar daha özgür ve daha eşit yaşamak istiyor. Kadınlar olumlu anlamda çok değişti ve ilerledi. Erkekler bunu kabullenemiyor ve kadınların ilerlemesini şiddetle bastırmaya çalışıyorlar.”
Platform olarak yaşanan cinayetlerin önlenebilecek olduğuna inandıklarını belirten Ataselim, İstanbul Sözleşmesi’nin kadınlar için ek bir koruma katmanı olduğunu belirtiyor. Platform, sözleşmeye geri dönülmesi için baskı yapıyor. Platform ayrıca şiddete maruz kalan kadınlar için bir telefon hattı kurulması ve mevcut talebi karşılamaktan uzak olan kadın sığınma evi sayısının artırılmasını talep ediyor.
SİVİL DAYANIŞMANIN YAYILMASI GEREKİYOR
Baskı, şiddet ve yoksulluğun bunalttığı toplumun iyi yönde bir dönüşüm yaşaması lazım. Bu aşamada sivil toplum kuruluşlarının etkin çalışmalar yapması gerekiyor. Sivil kuruluşların da hem finansmana hem de bilinçli gönüllülerin desteğine ihtiyacı var. Her yaş grubuna özel rehabilitasyon içeren eğitimler yerinde olur.
İktidarın bu yönde çalışacak sivil toplumu destekleyeceğinden umudum yok. Belki muhalefet partilerinin elindeki belediyeler, iyileşme yönünde atılacak adımlara katkı sağlar. Aksi halde kadın cinayetleri de dahil şiddet ve karmaşanın artması ülkeyi yaşanmaz hale getirecektir.