(The Turkish Post) – SUNA YAMAN
Dünyada hızla büyüyen göçmen krizi, sadece bireysel ülkelerin değil, tüm küresel sistemin karşılaştığı en zorlu sorunlardan biri haline gelmiş durumda.
Dünya genelinde 130 milyondan fazla insan göçmen ya da potansiyel göçmen konumunda. Bu sayı, tarih boyunca hiç olmadığı kadar yüksek ve sorunun derinliğini ortaya koyuyor.
GÖÇÜN TEMEL NEDENLERİ EKONOMİK VE SİYASİ KRİZLER
Göç hareketleri, iki ana faktöre dayandırılabilir. Bir yanda, dünya nüfusunun yalnızca %20’si demokrasinin işler olduğu, hukukun üstünlüğüne dayalı toplumlarda yaşıyor. Bu ülkeler, göçmenlere karşı daha kontrollü ve ihtiyaç bazlı bir yaklaşım sergiliyor. Özellikle dil bilen, eğitimli ve topluma hızlı entegrasyon potansiyeli olan bireyleri ülkelerine çekmeye çalışıyorlar. Ancak diğer tarafta, ekonomik sorunlar, güvenlik sıkıntıları ve siyasi baskılar nedeniyle göç eden milyonlar var. Bu insanlar, kendi ülkelerinde bir gelecek göremedikleri için Batı’ya yöneliyor.
BATI’NIN DEMOGRAFİK KRİZİ VE GÖÇMEN İHTİYACI
Batı toplumlarında doğum oranlarının düşmesi de göçmen ihtiyacını artıran bir diğer faktör. Bir toplumun nüfusunu koruyabilmesi için doğum oranının yüzde 2.1 olması gerekiyor. Ancak Batı’da bu oran yüzde 1.5’in altına düşmüş durumda, bu da nüfusların hızla azaldığını gösteriyor. Bu demografik düşüş, Batılı toplumların göçmenlere olan ihtiyacını daha da artırıyor.
Ancak bu ihtiyaç, beraberinde başka sorunları da getiriyor. Göçmenlerin topluma entegrasyonu her zaman sorunsuz ilerlemiyor. Almanya başta olmak üzere birçok Avrupa ülkesinde, sosyal devlet politikalarının yarattığı dengesizlikler ve göçmenlerin işsizlik oranlarının yüksekliği, göç karşıtı hareketleri güçlendiriyor. Özellikle popülist ve aşırı sağ partiler, bu durumu kendi çıkarlarına kullanarak seçimlerde büyük destek topluyor.
Göçmen krizi sadece ekonomik ya da sosyal bir sorun değil, aynı zamanda siyasi bir mesele haline gelmiş durumda. Almanya’da artan ırkçı saldırılar ve popülist partilerin yükselişi, göçmenlere karşı öfkeyi körüklüyor. Fransa’da Marine Le Pen’in başkanlık yarışında aldığı %48’lik destek, Avrupa’nın genelinde bu hareketin ne kadar güçlendiğini gösteriyor. Benzer şekilde, Macaristan’da Orban, İtalya’da Meloni gibi liderler de popülist söylemleriyle iktidarda kalmayı başarıyor.
TÜRKİYE’NİN DEĞİŞEN DEMOGRAFİK YAPISI
Göçmenlik sorunu sadece Avrupa’nın değil, Türkiye’nin de gündeminde. Türkiye, genç nüfusuna rağmen ekonomik zorluklar ve geleceğe dair belirsizlikler nedeniyle hızla yaşlanan bir toplum haline geliyor. Bu durum, Türkiye’nin de gelecekte nitelikli göçmenlere ihtiyaç duyabileceğini gösteriyor.
ÇÖZÜM ARAYIŞLARI
Göçmenlik sorunu, sadece yerel politikalarla çözülebilecek bir mesele olmaktan çıkmış durumda. Batı toplumları, hem kendi demografik sorunları hem de ekonomik ihtiyaçları nedeniyle göçmenleri kabul etmeye devam ederken, bu durum sosyal ve siyasi yapılarını derinden sarsıyor.
Göçmenlerin entegrasyonu, popülist hareketlerin yükselişi ve sosyal devlet yapısındaki baskılar, Batı’nın geleceğini şekillendirecek en önemli dinamiklerden biri olarak öne çıkıyor.