(The Turkish Post) – SUNA YAMAN
Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile olası bir görüşme konusunda yeşil ışık yaktı.
Bu gelişme, Suriye’de on üç yılı aşkın süredir devam eden iç savaş ve bölgedeki karmaşık dinamikler göz önüne alındığında dikkat çekici bir adım olarak değerlendiriliyor.
Ancak, uzmanlar ve gözlemciler, iki ülke arasında diplomatik ilişkilerin yeniden tesis edilmesinin birçok değişkene bağlı olduğunu ve hızlı bir çözümün mümkün görünmediğini belirtiyor.
SURİYE’DE İÇ SAVAŞ: 13 YILIN BİLANÇOSU
Suriye’de 2011 yılında başlayan iç savaş, hala devam ediyor ve bugüne kadar ülkede büyük bir yıkıma yol açtı. Çatışmalar ve bombardımanlar sonucu 500.000’den fazla insan hayatını kaybetti. Bunun yanı sıra, yaklaşık 13 milyon Suriyeli yerinden oldu; bunların 6.8 milyonu komşu ülkeler ve Avrupa’ya mülteci olarak gitti. Türkiye, 3.6 milyon Suriyeli mülteciye ev sahipliği yaparak, dünyada en fazla mülteciye kapılarını açan ülke konumunda bulunuyor. Bu durum, Türkiye ile Suriye arasındaki ilişkilerin geleceği açısından önemli bir sorun teşkil ediyor.
SURİYE’DE KONTROL ALANLARI: KARMAŞIK GÜÇ DENGELERİ
Suriye’deki iç savaşın ardından, ülke toprakları çeşitli güçler arasında bölünmüş durumda. Esad rejimi, ülkenin büyük bir bölümünü kontrol altında tutarken; Suriye Demokratik Güçleri (SDG), Suriye’nin kuzeydoğusunda geniş bir alanı elinde bulunduruyor. Türkiye, kuzey Suriye’de bazı bölgelerde güvenli bölgeler oluşturarak muhalif grupları destekliyor ve YPG/PKK’ya karşı operasyonlar yürütüyor. Ayrıca, Rusya ve İran gibi aktörler de Suriye’de askeri ve stratejik varlıklarını sürdürüyor. Bu karmaşık güç dengeleri, olası bir Türkiye-Suriye normalleşme sürecinin zorluğunu arttırıyor.
TÜRKİYE-SURİYE DİPLOMATİK İLİŞKİLERİNDE OLASI GÜNDEM MADDELERİ
Mülteci Krizi: Türkiye, Suriyeli mültecilerin güvenli bir şekilde ülkelerine geri dönmesi için şartların oluşturulmasını talep edebilir. Bu süreçte, güvenli bölgelerin oluşturulması ve Suriye’nin yeniden inşası konuları önemli rol oynayacaktır.
Terörle Mücadele: Türkiye, Suriye’nin kuzeyinde YPG/PKK’ya karşı işbirliği yapma çağrısında bulunabilir. Esad rejimi ise, Türkiye’nin desteklediği muhalif grupların faaliyetlerinin sonlandırılmasını isteyebilir. Türkiye’nin askeri varlığının sürmesi ve desteklediği grupların geleceği, masada tartışılması beklenen kritik konulardan biridir.
Sınır Güvenliği ve Egemenlik: Suriye, Türkiye’nin kuzey Suriye’deki askeri varlığını sonlandırmasını talep ederken; Türkiye, sınır güvenliği ve terörle mücadele gerekçesiyle bu varlığını sürdürme konusunda kararlıdır. Bu konudaki anlaşmazlıklar, iki ülke arasındaki diplomatik görüşmelerin en zorlu kısmını oluşturabilir.
İnsani Yardım ve Yeniden İnşa: Suriye’nin yeniden inşası için uluslararası toplumun desteğiyle Türkiye ve Suriye’nin işbirliği yapması gerekebilir. Bu, özellikle Batı ülkelerinin de dahil olacağı karmaşık bir diplomatik süreç anlamına geliyor.
DİPLOMASİ ZORLU BİR SÜREÇ OLACAK
Esad’ın Erdoğan ile görüşme isteği, iki ülke arasında diplomasiye dayalı bir çözüm arayışını işaret etse de, bu sürecin çok karmaşık ve birçok değişkene bağlı olduğu ifade ediliyor. Esad, Türkiye’den yazılı taahhütler ve güvenilir bir referans talep ediyor. Bu talepler, Türkiye’nin bölgede izleyeceği politikaları ve atacağı adımları daha da önemli hale getiriyor.
Uzmanlara göre, Suriye’nin kuzeyindeki karmaşık durum, terör örgütleri ve askeri varlıklar, diplomatik çabaların önündeki en büyük engeller arasında yer alıyor. Ayrıca, Türkiye’nin bölgedeki askeri varlığının geleceği ve Suriye’nin toprak bütünlüğü konusunda iki ülkenin nasıl bir uzlaşı sağlayacağı da belirsizliğini koruyor.
ÇÖZÜM ZOR, ANCAK MÜMKÜN
Türkiye ve Suriye arasında olası bir diplomatik normalleşme süreci, bölgedeki istikrar ve barış için önemli bir adım olabilir. Ancak, bu süreçte her iki ülkenin de dikkatli ve dengeli adımlar atması gerektiği, atılacak adımların bölgedeki diğer güçler ve aktörler tarafından nasıl karşılanacağının da dikkate alınması gerektiği belirtiliyor.
Türkiye ile Suriye arasındaki ilişkilerin geleceği, birçok değişkene bağlı olarak gelişecek ve bu süreçte her iki ülkenin de stratejik hesaplarını gözden geçirmesi gerekecek. Bölgedeki güç dengeleri ve mevcut sorunların karmaşıklığı göz önüne alındığında, diplomatik çabaların uzun ve zorlu bir süreç olacağı öngörülüyor.