(The Turkish Post) – SUNA YAMAN
Türkiye’de eğitim, uzun yıllardır tartışmaların odağında olan bir konu. Öğretmenler, veliler ve öğrenciler arasında yaygın bir memnuniyetsizlik hakim. Eğitimde sürekli reformlar yapılıyor olsa da, nitelikli ve kalıcı bir sistem kurma çabaları sonuçsuz kalıyor. Bu durum, Türkiye’nin eğitim alanında neden bir türlü ilerleme kaydedemediği sorusunu gündeme getiriyor.
ÖĞRETMENLER VE VELİLER MEMNUN DEĞİL
Eğitimdeki sorunlar, en başta öğretmenler ve veliler tarafından sıklıkla dile getiriliyor. Öğretmenler, maaşlarının yetersizliği, iş yükünün artması ve çalışma koşullarının giderek kötüleşmesi gibi sebeplerle mesleklerine olan motivasyonlarını kaybediyorlar. Aynı zamanda, eğitim programlarının sıkça değiştirilmesi ve öğretmenlere yeterli destek verilmemesi de bu sorunları derinleştiriyor.
Veliler ise çocuklarının aldığı eğitimin niteliğinden memnun değil. Sınav odaklı eğitim sistemi, öğrencilerin gelişimini engellerken, okulların fiziki durumu da eleştiri konusu. Pek çok okulda hizmetli sayısının azaltılması, hijyen ve temizlik koşullarını olumsuz etkiledi. Veliler, okulların kötü koktuğunu ve temel bakım hizmetlerinin eksik olduğunu belirtiyorlar.
MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI İDEOLOJİK Mİ HAREKET EDİYOR?
Eğitimde yaşanan bu sorunların arkasında, Milli Eğitim Bakanlığı’nın ideolojik bir yaklaşımla hareket ettiği iddiaları da yer alıyor. Son yıllarda yapılan bazı reformlar ve müfredat değişiklikleri, eğitimde bilimsel ve çağdaş bir yaklaşımın geri plana itildiği yönünde eleştirilere yol açtı. İdeolojik bakış açısının, eğitim sistemini karmaşık hale getirdiği ve öğrenci başarısını olumsuz etkilediği düşünülüyor.
KALICI BİR SİSTEM NEDEN KURULAMIYOR?
Türkiye’de eğitim sisteminin sürekli değişmesi ve kalıcı bir çözüm üretilmemesi, uzun vadeli bir vizyonun eksikliğini ortaya koyuyor. Eğitimde yapılan reformların birbiriyle tutarlı olmaması ve her yeni bakanın farklı bir yol izlemeye çalışması, sistemin istikrarsızlığına yol açıyor. Tasarruf önlemleri adı altında yapılan hizmetli kesintileri ve kaynak yetersizlikleri de eğitim kalitesini doğrudan etkiliyor.
Türkiye’de eğitim sisteminin temel sorunları, yalnızca maddi kaynaklarla ilgili değil, aynı zamanda ideolojik ve yönetimsel bir karmaşanın ürünü. Öğretmenlerin, velilerin ve öğrencilerin memnuniyetsizliği, eğitimde köklü ve bütüncül bir reformun ne kadar elzem olduğunu gözler önüne seriyor. İlerleyen süreçte, daha bilimsel ve çağdaş bir eğitim sistemi oluşturulmadığı takdirde, Türkiye’nin eğitimdeki sorunlarının derinleşmeye devam edeceği açıkça görülüyor.