(The Turkish Post) – SAFA KAR
Takım 3-0 önde… Rakibin maçı çevirecek ne mecali ne takati var… Skoru da kabullenmiş… Tamam, bitiş düdüğüne daha çok var. İkinci yarının hemen başı… Hakem penaltı düdüğünü çaldı… Uğurcan kalesinden koşarak geldi. Penaltıyı atmak istedi. Bugün onun için çok özel bir gündü. Çocuğu doğmuştu.
Baba olmanın heyecanını ve sevincine ‘gol’ de eklemek istiyordu. Uğurcan herkesin şaşkın bakışları arasında topu Banza’dan aldı. Bir anda ortalık karıştı. Şenol Güneş ‘hayır’ anlamında kafasını salladı. Uğurcan mecburen topu bırakmak ve kalesine dönmek zorunda kaldı. Yüzünde bir burukluk… Belli ki kalbi de kırıldı.
Uğuncan incindi. Hakkıydı. Haftalardır takımını sırtlayan isimdi. Onun sihirli elleri olmasaydı Trabzon daha alt sıralara düşerdi. Taraftarının da sevgilisiydi. Boynu büküldü, yüreği buruldu. Kalecinin psikolojisini en iyi anlayacak hocalardan biri Şenol Güneş. ‘Evet, at’ diyemedi.
Seyircinin alkışlı tesellisi bilmem Uğurcan’ın kırgınlığını bir nebze de olsa giderdi mi? Bir hikayesi olacaktı, ileride ‘Yavrum’ diyecekti, ‘Senin doğduğun gün ben gol attım… Sana armağanımdı o gol’. Diyemedi, dedirtmedi Güneş. Ne olurdu Şenol Hoca, Uğurcan penaltıyı atsaydı? Çok çok kaçırırdı. Banka da kaçırmadı mı? Sanki bir golün takım için hayati anlamı mı vardı? Bize de üzdün ve kırdın be hoca…
Futbol sadece top ve golden ibaret değildir. Hayatın kendisidir. Duygular barındırır. Trabzonspor’un Sivas’ı 4-0 yendiği bu maç yarın unutulacak, sadece istatistik olarak kalacak, fakat Uğurcan’ın kırılan kalbi, incinen yüreği, bükülen boynu unutulmayacak. Yıllarca hatırlanacak.
Evet, Trabzon işler yoluna girdi sanki. Takım şeytanın bacağını kırdı. Antalyaspor karşısındaki üstün oyun ve gollerin ‘tek maçlık’ olmadığını anlaşıldı. Küllerinden yeniden doğduğu süreci Galatasaray maçıyla başlatmak lazım. Yenilgiye rağmen İstanbul’da muhteşem oynadı. Şans, Galatasaray’ güldü. Yoksa yeni sayfa o gün açılacaktı.
Trabzon maça çok hızlı başladı. Sanki Antalyaspor maçının devamı gibi. Bıraktığı yerden aynen devam etti. Baştan itibaren oyunun kontrolünü eline aldı. Takıma özgüven gelmiş, futbolcular üzerlerindeki ölü toprağını atmışlardı.
İlk gol defans oyuncusu Batahov’dan geldi. Sonra Banza ve nihayet Osimhen’in maskesini takan Ozan Tufan. Marifet maskede mi acaba? Yarım içinde Trabzon 3-0 öne geçti ve maçı kopardı. Oyunu istediği gibi yönlendirdi. Kontrolü tamamen ele aldı. Sivas’ın sürpriz ataklarında da karşılarında ‘boynu bükük Uğurcan’ vardı. Kalesini gole kapadı. Hiç değilse yarın yavrusuna ‘Senin doğduğun gün gol yemedim…’ diyebilecekti.
Trabzon skor üstünlüğünü ele geçirdikten sonra oyunu rölantiye aldı. Maçın sonlarına doğru 4. gol geldi. Yine defans oyuncusu sahneye çıktı. Gerilerden gelen Lundstram maça noktayı koydu. Trabzon, Sivas engelini zorlanmadan aştı. Artık ‘Güneş’in açmakta’ olduğunu söyleyebiliriz. Eğer bir iki maçlık ‘yalancı bahar’ söz konusu değilse.
Formda bir Trabzonspor lige ayrı hava katar. İlla da ‘şampiyonluk’ için yarışması gerekmiyor. Eğer böyle giderse üçüncülük mücadelesi vermesi işten bile değil. Düştüğü yer göz önüne alındığında bunun basit bir hedef olmadığı anlaşılır. Sezonun ilk bölümünde küme düşme hattının hemen üzerinden üçüncülüğe oynamak da başarıdır.
İşler yoluna girdi ama Uğurcan’ın da kalbi kırılmayaydı çok iyiydi…