(The Turkish Post) – MÜMTAZ’ER TÜRKÖNE
Laiklik ve Atatürkçülük üzerinden üretilen parti kimlikleri, CHP için kendi eliyle kazdığı bir tuzağa dönüşmüş durumda. Laiklik ve Atatürkçülük değil, politikada laiklik ve Atatürkçülük edebiyatı başlı başına bir sorun.
Test ederek onayladım: CHP’liler ne laikliği ne de Atatürkçülüğü biliyorlar. Laiklik dedikleri kaba-vülger üstelik çağdışı bir bilimcilik veya pozitivizm, Atatürk ise “sarışın, mavi gözlü adam”la sınırlı fotoğraftan ibaret bir sembol. Nutuk’ta ne yazdığı, Medenî Bilgiler’in ne tür bir ulus devlet inşa ettiği çok az kişinin zihnini meşgul etmiş. Hele hele Atatürk’ün sağ olduğu dönemde Alman ve İtalyan faşizminin Türk ulusçuluğu üzerinde, bilhassa Recep Peker eliyle bıraktığı tortuları Atatürkçülük zannedenler hâlâ çoğunluğu oluşturuyor. 23 Nisan ve 19 Mayıs törenlerinde, faşizmin kitle ritüellerinden alınma fon gösterilerini, Altın Çağ gibi özlemle ananlar bu konuda yeterli fikir vermeli.
Süleyman Demirel, Atatürk’ün Türk milleti için ay-yıldızlı bayrak gibi bir sembol olduğunu sık sık söylerdi. CHP Atatürkçülüğü, CHP’lilerin de pek kolay formüle edemedikleri ilave anlamlar yükleniyor. Belki biraz doğru karar veremediklerini düşündükleri geniş halk kitlelerine göre kendilerini seçkin olarak görenlerin ayırıcı kimliği gibi. Baksanıza, muhafazakârların sonradan görme tuzu kuru zenginleri bile, seçkin azınlığa intisaplarını kendilerini hemen Atatürkçü ilan ederek ilan ediyorlar.
ATATÜRK VE İTİBAT KAZANAN LAİKLİK
Atatürk, en somut haliyle Türk Ulus Devleti’nin kişileşmiş sembolüdür. Bu sembolün temsil ettiği ulus-devlet Türkiye’nin sahip olduğu kurumların, devlet geleneklerinin ve dünyaya ilan ettiği ulusal kimliğin karşılığıdır. Ulus devlet yelpazesi sadece ulus dışı veya ulus üstü bir bağlılık odağı arayanları dışında tutar. Müslümanlığı bir ulusal kimlik olarak tanımlayanlar veya başka bir ulusal kimlik iddiasında bulunanlar gibi. Ulus devletler çağında yaşıyoruz. Ulusal kimliğiniz sizin tercihiniz olmaktan öte uluslararası düzenin sizi mecbur kıldığı bir aidiyet olarak pasaportunuza ve kimlik kartınıza işleniyor.
Laiklik ise 20 yıl öncesine göre çok farklı bir anlam yüklenmiş ve olağanüstü bir itibar kazanmış durumda. Türkiye Siyasal İslâm’ı bir iktidar projesi olarak tecrübe etti ve tüketti. Tükenen sadece siyasî İslâm değil bütün laiklik karşıtı ideolojiler ve siyasî kimlikler oldu. Doğrudan bu tecrübe laikliğe sarsılmaz bir güç kazandırdı. Bizim artık iktidarlar karşısında sadece inancımızı değil, hakkımızı-hukukumuzu korumak, denetlenebilir bir iktidar karşısında emniyet içinde yaşamak için de laikliğe ihtiyacımız var. Böyle bir tecrübe hiç yaşanmamış gibi 28 Şubat Süreci’nden kalma edebiyatı diriltmeye çalışan bir CHP laikliği, kendi yoluna taş koymanın ötesinde bir şey yapmamış olur.
MUHAFAZALÂR DEMOKRATLIKTAN OTOKRASİYE AK PARTİ
Türkiye bir iktidar dönüşümüne gebe. AK Parti’ye ve Erdoğan’a “yeter artık” diyenler, alternatif olarak CHP’ye altın tepside bir iktidar fırsatı sunuyor. Muhalefetin iktidarı ele geçirme süreci bizim demokrasi tecrübemize göre her zaman kural olarak totaliter bir ideolojinin otoriter bir projeye dönüşmesi şeklinde tecelli eder. AK Parti, Muhafazakâr Demokrasi tezi ile iktidara geldi, sonuna kadar kemirilmiş bir elma şekeri gibi ellerinde fikir namına sapından başka bir şey kalmadı. Bir siyasî hareket veya iktidar, fikirler manzumesine veya ideolojiye dayanıyorsa buna totaliter hareket veya düzen adı verilir. Sadece bir kişinin kendi otoritesi ile oluşturduğu ve onun keyfine göre işleyen bir düzen mevcut ise buna otoriter veya otokratik düzen denir. AK Parti oldukça yumuşatılmış ve yelpazesi genişletilmiş bir modarete İslâm şeklinde totaliter bir ideolojiye yaslanarak iktidara geldi, 2011’den sonra ise bir otokrasiye evrildi.
CHP de iddialı bir şekilde iktidara yürürken, her ne kadar ekonomik krizi fırsata dönüştürse de, geleneksel dokusu ideolojik referanslara yaslanacak. Atatürkçülük konusunda CHP seçmeninin cehaleti büyük bir avantaj, çünkü bu cehalet yelpazeyi ulus devlet kadar geniş tutmayı sağlayabilir. Ezberlenmiş laikliğin nakaratları öyle değil; çünkü CHP iddialı bir partiye dönüşürken bu sesler daha güçlü duyuluyor ve muhafazakâr seçmeni kışkırtıyor.
CHP, İKTİDARA NASIL YAKLAŞIR?
Milli Eğitim’in yeni müfredatına itiraz ederken kalıp halinde tekrarlanan sözler bu nakaratların örnekleri. Geçtiğimiz 22 yılda orta öğretim boydan boya din eğitimi kapsamına alındı ve imam hatiplere dönüştü, ilahiyat fakülteleri her yeri kapladı. Türkiye bu tecrübeyi yaşadı ve sonuçta laikliğin mantığı galip geldi. Bu okullardan dindar nesil yetişmiyor, tersine iktidarın din yorumunu reddetmek için laikliğe sığınan bir nesil çıkıyor ortaya. Evrim teorisine yer vermeyen bir müfredat, sürekli mutasyona uğrayan virüslerin dünyasında o virüsler kadar tehlikelidir. Çünkü tıp bilimi o virüslerle evrim teorisi sayesinde baş edebiliyor.
Yaşadığımız evrede ister istemez totaliter CHP ile otoriter AK Parti karşı karşıya gelecek. CHP pıtırak gibi çoğalacak ve seslerini daha güçlü duyuracak totaliter eğilimleri frenlediği ölçüde iktidara yaklaşacak; AK Parti’de otoriterlikten uzaklaşıp kurucu ayarlarına dönerek iktidara yapışacak.
Siyaset evrensel olarak teoloji konusunda bir yorum sahibi olmaktır; laiklik de bu yorumlardan biridir. CHP’nin bir teoloji yorumu iddiası olmalı.