(The Turkish Post) – MERCAN BULUT
Türkiye siyasetine bir puan verseniz, notunuz kaç olur acaba? Benim kendi düşünceme göre 5 puan üzerinden 2 bile verilmez.
Bunu hem yönetimsel hem de kurumsal olarak bir kimlik elde edememesinden kaynaklandığını ifade etmem gerekiyor. Evet, Türkiye siyaseti ve Meclis’i yüz yıllık bir geçmişe sahip. Ancak gelinen süreç, Meclis’in işlevini kaybetmesi ve siyasetçilerin tabandan seçilerek gelmekten ziyade, liderin tercihi ile gelmesi de bun ortamın oluşmasında en etkili nedenler arasında yer alıyor.
Kurumsal kimliğini yorumlamaya gerek yok. TBMM’nin yeni dönemde kanun yapmak gibi bir eylemi dahi kalmadı. Meclis, bir onay mekanizmasına döndü. Bu konuda Mümtaz’er Türköne Bey’in ufuk açıcı yazılarını tavsiye ederim.
Kısaca değindim. Türkiye’de hem iktidar hem de muhalefet hâlâ eski kavramlarla kavga etmeye devam ediyor. Siyasetin temelinde demagoji var.
Siyaset bir söz sanatıdır aslında. Halkını ya da seçmenini kim daha iyi ikna ederse mührü de o alır. Ne var ki Türkiye’de siyaset denince aklıma iki konu geliyor.
Birisi Meclis’in çatısı altında her hafta yaşanan yumruklu kavgalar. Bir diğeri de muhaliflerini bertaraf etmek için kullanılan “kaset şantajları” dediğimiz ahlaksızlık.
Burada maalesef zarar gören erkekten çok kadın oluyor. Sokak ağzıyla söyleyecek olursak “toplum nezdindeki namusu” zarar görüyor. Haydi erkek siyasetçiyi ringin dışına attınız. Peki kadınlar ne olacak? Aslında siyasetle ahlak kavramını izah etmek için daha fazla söze gerek yok. Son cümle her şeyi anlatmaya yeterli.
Bir siyasetçiyi etkisiz hale getirmek için “bir kadının namusu gözden çıkarılır mı?” Bunun cevabını siyasetçiler veremez. Çünkü söz konusu vaka yaşanmış olsa dahi, bu “özel”dir, hiçbir zaman “genel” olamaz. Olmamalı da zaten.
Türkiye’de yıllardan beri kaset siyaseti üzerinden onlarca kadının namusu ayaklar altına alındı. Söz konusu vakanın aktörlerinden erkekler, siyasi arenada yüzleri dahi kızarmadan varlıklarını devam ettirirken, kadınlarımız bir kenara fırlatılıp atıldı ne yazık ki.
Hatta bazı siyasetçiler, kaset skandallarını seçim meydanlarında ağızlarından hiç düşürmediler. “Genel” olarak tevdi edilen şey, asla topluma genellenemezdi. Hangi durumda olursa olsun orada, bir kadının namusu ve özeli vardı. Onu sorgulamak toplumun haddine değildi. Herkes kendi özeli ve genelinden sorumluydu. Bunu diline dolayarak, mahalle aralarında anlatmanın mesuliyeti de, anlatanlara artar da yeter zaten.
ZİNA İSNADINDA BULUNAN, İDDİASINI İSPATLAMALI
Çünkü burada siyasetçiden daha önemli bir konu ortaya çıkıyor. O da “namusuna el sürülen” bir kadın meselesi.
Türk toplumunda hep siyasetçiler ön olanda olduğu için, namusuna ve iffetine el sürülen kadın meselesi, unutulup gidiyor. Bu konuda Yüce kitabımızda ciddi uyarılar bulunuyor.
Nûr Suresi’nin 4. ayetinde, “İffetli kadınlara iftira atan, sonra da dört şahit getiremeyen kimselere seksen sopa vurun ve artık onların şahitliklerini asla kabul etmeyin. İşte onlar yoldan çıkanların ta kendileridir.” ifadelerini kullanıyor. Burada “iffetli kadınlar” şeklinde çevrilen muhsanât kelimesi, “evli olsun olmasın, başka bir olayda iffetle ilgili sabıkası bulunsun bulunmasın dava konusu olayda mâsum olan, zina suçu işlediği ispat edilemeyen, ergenlik çağına ulaşmış kızlar ve kadınlar” manasında kullanılıyor.
Şimdi yüce bir dinin mensuplarının özellikle de bu ayetten sonra yeniden düşünmeleri gerekiyor. Bakınız bir kadın ya da erkeğe zina isnadında bulunan bir kişinin dört bireyi şahit tutmasından bahsediyor. Bir değil, iki değil. Kaldı ki söz konusu hatanın yaşanması durumunda bile gizlenmesi, Allah’ın af ve mağfiret iklimine sığınılması tavsiye ediliyor.
Durum böyleyken, Türkiye’de nasıl bir durum yaşandı?
Başta ifade ettim. Siz siyasetinizi ahlak dışı yaklaşımlar üzerine inşa ettiğinizde, rakiplerinizi bertaraf etmek için kadın ya da erkek fark etmez, herkesi iftira suçlamalarıyla ortadan kaldırabilirsiniz.
Örneğin Cumhuriyet Halk Partisi’nde (CHP) Genel Başkan Özgür Özel’in partide yeni yaklaşımdan hoşnut olmayan bir grup muhalif, başkanların bel altından saldırma girişiminde bulundu.
Özel’in “yumuşama” stratejisini beğenirsiniz ya da tasvip etmezsiniz. Ancak kendisine siyasi olarak cevap vermemiz gerekir. Onu saf dışı bırakmak adına, masum bir kadına zina isnadında bulunmak tam anlamıyla ahlaksızlıktır.
Özellikle de bunun bir kadın üzerinden, köşe yazısı olarak kamuoyuna paylaşılması da ayrı bir garabet olarak kayıtlara geçmiş durumda. Hatta burada bir kadının daha hassas bir dil kullanması beklenirdi.
Ancak kullanılan dilin ötesinde, kadın bir siyasetçiye “zina, kürtaj ve gayri meşru bir hayat yaşama” iddiaları mutlaka açıklığa kavuşturulmalıydı. Hem dinin hem de ahlakın hassasiyet gösterdiği bir konuda, sadece iddialarla genel geçer bir yazı yazmak ve bir kadının toplumun önüne atmak, söz konusu ahlaksızlığı yapmaktan daha büyük bir ahlaksızlıktır bana göre.
KADIN BELEDİYE BAŞKANI’NDAN CESUR BİR ADIM
Aslında iddiaların hedefindeki hanımefendinin ismini yazmak istemezdim. Ancak kendisi cesur ve ahlaklı bir duruş sergileyerek, söz konusu ahlaksızlığın daha fazla yayılmasının da önüne geçti.
Manisa, Şehzadeler Belediye Başkanı Gülşah Durbay, CHP Genel Başkanı Özgür Özel ile ilişki yaşadıkları iddialarıyla ilgili sert bir açıklama yapmak zorunda kaldı.
Durbay, “Bu açıklama kentim, ailem, partim ve vicdan sahibi tüm insanlar için” başlığıyla paylaştı cevabını. Mağdur siyasetçi, iftiraya uğradığını belirterek, iddiayı dile getiren 100’lerce kişiyi mahkemeye verdiğini söyledi.
Kolon kanseri olduğunu açıklayan Durbay, “Kendi hastalığımı, karnı burnunda bebek bekleyen kardeşime kendim açıklayamadım. Kendisiyle konuşamadım. Bunun acısını da asla unutmayacağım. Asla affetmeyeceğim.” diyerek bitirdi.
Aslında bu iddialar ortaya atıldığında en sert yanıtı CHP Genel Başkanı Özgür Özel ve Parti sözcüleri yapmalıydı. Geç kaldıkları için Durbay açıklama yapma ihtiyacı hissetti. Doğrusunu yaptı.
Manisa, Şehzadeler Belediye Başkanı Gülşah Durbay bahsetmemiş olsaydı, kendisinin kanser tedavisi gördüğünü öğrenemeyecektik. Bu kadar acı bir hastalıkla mücadele eden bir kadına, CHP içerisinden yapılan operasyonda siyasi ahlaksızlığın da ötesinde bir davranış olarak kayıtlara geçti. Bundan sonra gereğini hukuk yerine getirecektir.
Mutlaka gereken adımlar atılmalı ve bir kadının namusuyla oynanmanın bu kadar ucuz olmadığına herkes şahit olmalıdır.
Son sözüm de, haberi kaleme alan hanımefendiye olacak. Yazılan yazının mürekkebi kurumadan Manisa, Şehzadeler Belediye Başkanı Gülşah Durbay, iddialara net bir cevap verdi. Şimdi Özgür Özel’e örtülü bir operasyon çeken, partisindeki siyasiler başta olmak üzere yazıya imzasını atan hanımefendi de karşılık vermek zorunda.
Yazıda kaleme alınan “zina, kürtaj ve yasak aşk” iddiaları ispat edilmeli. Hatta zina ve vurulma iddialarına ilişkin en az dört şahit açıklanmalı. Şayet söz konusu iddialara verilecek bilgi ve belgeler varsa ve paylaşılacaksa, Özel ve Durbay acilen siyasi geleceklerini noktalamalı.
İddialar güçlü delillerle doğrulanmazsa söz konusu gazeteci acilen müfteri ilan edilmelidir. Aksi durumda genç ve bekar bir kadına zina isnadında bulunan bir iftiracı, başkalarına da her an zarar verebilir.
İşte o zaman geldi. Meydan iddia sahibinin.
Merakla bekliyoruz…