(The Turkish Post) – MEHMET EREN
Artık emniyet ve yargı ile ilgili sansasyonel haberler duyduğumda şaşırmıyorum. Aslında sadece ben değil! Toplum da yaşanan olaylardan rahatsız olmuyor ne yazık ki. Bir devletin hakim, savcı ve bürokratlarının ismi, organize suç gruplarıyla iç içe geçiyor. Hatta bazı hakim ve savcıların, suç gruplarının dosyalarını kapatmak için rüşvet aldığı iddiaları dolaşıyor basın yayın gruplarında.
Her şey bu kadar ayyuka çıkmışken, soruşturma açması gereken kurumların sessiz kalmasıysa, bütün bedenimi felç ediyor. Nasıl olur Allah aşkına. Bir devletin hakim ve savcısı, hiçbir çıkar grubundan rüşvet almaz, alamaz. Bir kere taşıdığı değerleri saygısızlık. İkincisiyse bir kereden bir şey olmaz mantığıyla adım atıldığında, bir sonraki yargılamasında benzer bir suça iştirak etmeyeceği düşünülemez.
DEVLET NOT EDER
Neden bunları yazma ihtiyacı hissettim? Bir kere devletin bütün kurumları bana göre önemlidir. Görev yaptığın yerde amir, memur ya da müdür olduğunda, makamın hakkını vermek zorundasın. Şunu kabul etmek gerekiyor. Makam her zaman bürokrata bazı kapıları sonuna kadar açar. Ancak bunu müspet ya da menfi olarak değerlendirmek bürokratın ahlakı ve karakteri ile ilgilidir. Şunun altını çizmek gerekiyor. Devlet denen mekanizma her daim not eder. İyiler de kötüler de listelenip, tozlu raflara kaldırılır. Zamanı geldiğinde tozlar bir anda ortalığa saçılır. İşte film de orada kopar.
İşte bu bürokratlardan birisi de İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı da yapan Hadi Salihoğlu’ydu. Bir dönemin en prestijli savcıları arasındaydı. Yaklaşık dört yıl İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, ardından da İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi Başsavcılığı yaptı. Ancak birkaç gün önce o alımlı savcı da sanık sandalyesine oturtuldu. Neden mi? Yaptığı yanlışlarının devlet bürokratları tarafından not edilmediğini düşündü. Görevi sürecince o kadar rahat davrandı ki, kışın yediği hurmalar zamanı geldiğinde onu tırmalamaya başladı. Eski Başsavcı, Adnan Oktar örgütü ile ilişkileri nedeniyle sandık oldu. Sadece o değil, onunla birlikte İstanbul Bölge Adliyesi 1. Ceza Dairesi eski üyeleri Ahmet Mahnaoğlu, Derya Bayburtluoğlu, Reyhan Yaman ve dairenin eski savcısı Ali Parlar da resmen sanık oldu. Hazırlanan iddianame göre; sanıklar savcı ve hâkimlik görevini, örgütün çıkarları için kullanma suçlamasında bulunuluyor.
BELKİ BAŞKA ŞEYDEN DOLAYI GELMEK ZORUNDA KALIRSINIZ!
Birkaç gün önce bu haberi okuduğumda yıllar önceki bir hatıram aklıma geldi. O dönemde İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı yapan Hadi Salihoğlu, görevine veda etmeden önce İstanbul’un seçkin bürokratlarına veda yemeği verdi. Davette İstanbul Emniyet Müdürü ve yardımcıları, MİT Bölge Başkanı ve yardımcılar, İl Jandarma Alay Komutanı ve yardımcılarıyla birlikte İstanbul Cumhuriyet Başsavcı vekilleri yer aldı. Tabii ki korumalar yemek yenilen yerde kuş uçurtmadı. Davette her şey çok iyi başladı. Hadi Salihoğlu, bütün misafirleri kapıda karşıladı. Onlara masalarına kadar eşlik etti. Ne olsa bir dönemi birlikte atlatmışlardı. Yemek başladı. Çorbalar, sıcaklar derken sıra tatlıya gelmişti. Garsonlar tatlı ve çayları peşi sıra getirmeye başlamışlardı. Hadi Salihoğlu, baş köşede Başsavcı pozisyonunda oturuyor. O konuşurken bütün bürokratlar onu pür dikkat dinliyorlardı. Bir ara Salihoğlu, “Artık bu görevden ve Çağlayan Adliyesi’nden çok sıkıldım. Emekli olduktan sonra da bir daha bu büyük binaya gelmeyeceğim. Kendime söz verdim” dedi. Bazı bürokratlar da yaşı itibariyle bunu emekliliğe yoruyordu.
Ne var ki Başsavcı Hadi Salihoğlu’nun yardımcılarından birisi, “Sayın Başsavcım kim bilir belki başka şeyden dolayı gelmez zorunda kalırsınız” deyiverdi. Bir anda yemek salonu buz kesmişti. Salihoğlu, gözünü hemen yardımcısına çevirmişti. Başsavcı vekili de, havayı yumuşatmak maksadıyla, “Belki avukatlık yaparsınız, gelmek zorunda kalırsınız” demek istedim diyerek tevil etmeye çalıştı. Ancak Salihoğlu mesajı almıştı. Sözleri söyleyen bürokrat da bu sözleri boş yere söylemiyordu. O da biliyordu ki, Başsavcı Hadi Salihoğlu’nun bazı yanlış bağlantıları vardı. O dönemde artık Adliye’de ayyuka bile çıkmıştı. İşte o vekilin söylediği sözler, 2024’te gerçekleşti. Bir dönem yargılama makamında bulunan Başsavcı, bir örgütün parçası iddiasıyla sanık sandalyesinde oturacaktı.