(The Turkish Post) – KEMAL ALBAYRAK
1978 yılında Ecevit iktidarı vardı. Bir propaganda vardı o zaman. Küresel sermaye, bazı ihtiyaç maddelerini kısıtlayarak, stoklayarak iktidarın gitmesini istiyorlar diye. Bundan dolayı da, o dönemlerde tanzim satış mağazaları açılıyor ve idarece de teşvik ediliyordu.
Bu dönemde CHP li bir beldenin belediye başkanı Hasan Özkılıç’ı ziyaret ettik. Otururken bir vatandaş geldi. “Reis Bey, üç saattir, Sana yağı kuyruğundayız, halen bekliyoruz” dedi. Reis müsaade isteyerek, hemen tanzim satışın yerine gitti. Yarım saat sonra makamına geldi. Kendisine, “Hasan Abi, reis yağla mı uğraşır” dediğimde. Başkan, “Bakınız gençler bakarsan bağ, bakmaz isen dağ olur. Bağ etrafında sınırlar olur, çitlerle çevrilidir, korumalıdır, kurallıdır, yasaldır. Dağ ise sınırları belli değildir. Güçlü zayıfı ezer, yok eder. Keyfilik, kuralsızlık, yasallık yoktur. Biz burada halkımızın bize verdiği yasal ve meşru yetkiler ile vatandaşın güvenliğini, hakkını, temizliğini, geçim derdini düşünmek zorundayız. Burası bağdır” demişti.
Yıllar sonra bunu hatırlayınca ülkemiz bağdan dağa mı dönüştü diye aklıma geldi. ‘Keyfiliğin yönetiminde yaşamak, zindanda yaşamaktır’ sözü aklıma geldi. Adaletin, yasallığın olmadığı bir yerde, huzur ve mutluluk olur mu? Sorunlu sorumlular, yetkilerini sorgulayarak, neleri kaybettik diye yüzleşebiliyorlar mı? Yoksa, azınlığımız rahat etsin, çoğunluğu da gönüllü kölelikle idare ederiz diye yüzsüzleşiyorlar mı?
Aydın yöneticiler, sorunlara çözüm arayanlardır. Bilgeye sormuşlar, “Sizce zor olan şey nedir” diye? Bilgenin cevabı, “Anlamayanlara anlatmak” demiş.
Ülkede her alanda yetişmiş, liyakatli, konusunda uzmanlar varken, çürüyen, devletleşen siyaset, sivil kuruluşlar ve basın, çıkarları için olumsuzlukları anlamıyorlar mı? Yoksa yem borusunun çalmasını mı bekliyorlar? Ahlak, varış noktası değil, doğru yolda yürümek ve hizmettir. Düşünür Epiktetus, “Göbekleri, mal istifleri, kasları şişirmek değil, onu doğru ve ahlaki hizmetlerde kullanmak önemlidir” der. Her şey birbirine bağlıdır, arı kovanı için iyi olmayan şey, arılar için de iyi değildir. Hangi limana yelken açtığınızı bilmiyorsanız, hiç bir rüzgarın, size faydasının olmadığını, hayatınız bittiğinde anlarsınız ama nafile. Dün başka, bugün başka utanç dönüşleri, kirliliklere, her bahaneyi kullanma, insan olmanın özelliği değildir. Bu karakter, adaletsizlere, ar damarı çatlamış utanmazlara yakışır. Zevk çabuk geçer ama millete verdiğiniz acılar unutulmaz. İskender’in hırsı dünyadan daha büyüktü ama bir tabut, ona yetti.
Siyasi değişimleriniz, milletin yararına, barışın olmasına, sorunların çözümüne, değişiklik getirmiyorsa boşunadır. Siyasi mücadeleniz, insan sorununu çözmek değilse, yasal işleri olmayan kurumlarınız, devlet araçları ile operasyon ve tuzaklar kuruyorsa, toplumsal sorunları artırıyorsa, soygun ve sömürü düzenimiz devam etsin diye uğraşıyorsa, bunun sonu afettir, kargaşadır. Çünkü, akıl, bilim, hukuk, demokrasi, ahlak düzeni adaletsizleri rahatsız eder. Sebebi çok kirliliktir. Adil olmayan yönetime bakınca, çıkamıyorsunuz işin içinden, kesinlikle rahatınız da yoktur. Hesap korkusu rahatsız ediyor sizleri. Her şey ışığa maruz kaldığında ortaya çıkar. Yasal olmayan, zevkle işlediğiniz suçlar, sizi öldürüyor.
Yöneticiye üstünlüğü sağlayacak, ahlaktır. Sorumlular, ahlaklı ve erdemli olmak zorundadır. Adaletli olmalıdır, kendi şahsi çıkarları için değil, toplumun ve milletin çıkarlarını korumalıdır. Kirli vesayetlerin altında uşaklık, sömürüyü ve sömürenleri besler. Weber “Yönetim; kişisel olmayan, yasalara dayalı olandır” der… Bu yüzden dağda yaşamak zordur, bağda yaşamak kolaydır. Adalet vardır, düzen vardır, hukuk vardır, demokrasi ve ahlak vardır. Bağda sürgün yok, yaşama var, adalet var, yasa var, işkence yok, zulüm yok, soygun yok, ayrışma yok, mafya yok, çalma yok, kayırmacılık yok, özgürlük var, kendini yaşatırken, ötekini yaşatma var. Kendi putunu yapanlara tapınma yok. Bağda yaşamak umudumuz ve hedefimiz olsun.