(The Turkish Post) – KAMİL ASLAN
Atalarımız boşuna dememiş “Taş yerinde ağırdır” diye. Siz dünyanın en başarılı ve heyecanlı hocasını ülkenize getirirseniz de sonucuna katlanmak zorunda kalırsınız. Kimden bahsettiğimi anlamışsınızdır. Fenerbahçe’nin dünyaca ünlü teknik direktör Jose Mourinho’dan söz ediyorum.
Hoca, sadece ülkemizde değil takım çalıştırdığı bütün ülkelerde medyanın odak noktası olmayı başardı. Real Madrid, İnter, Porto ve Manchester United gibi takımlarda sadece kupalar kazanmadı. Aynı zamanda sivri çıkışları ile medyanın ve otoritenin de hep hedefinde oldu.
Aslında Jose Mourinho’nun özelliği bu. Bu çıkışları ile kendini mutlu ediyor belli ki. Ancak otoriteler bundan hoşnut mu? Onun için aynı şeyi söylemem mümkün değil. Bundan dolayı Jose Mourinho’nun Türkiye kariyerinin çok uzun sürmeyeceğini düşünenlerden birisiyim. Birkaç ay içinde ne demek istediğimi herkes anlayacak. Ancak bununla ilgili şimdi değerlendirme yapmak uygun olmaz.
Mourinho, geçen hafta Trabzonspor ile oynadığı maç sonrası açıklamalarda bulundu. Hem de ipe sapa gelir değerlendirmeler değildi bunlar. Dünyaca ünlü teknik direktör Mourinho’nun sözleri dünyanın dört bir yanında gündem oldu.
Sky, Portekizli çalıştırıcının basın toplantısını canlı yayınlarken İspanya’nın köklü spor gazetesi Marca ise “Mourinho yolsuzluk olduğunu ima ediyor” ifadelerini kullandı.
Yanlış anlamadınız. Portekizli hoca, Türkiye ligine damgasını vurdu bir kere. Zaten maçı ekranda izleyenlerin yüzde 90’ı da şaibe olduğuna inanıyor. Artık kabul edilmesi gereken tek bir konu var. Türkiye’de futbol artık sadece futboldan ibaret değil.
İçinde siyaset, mafya, iddia, bahis ve şaibe gibi onlarca faktör yer alıyor. Kaldı ki Türkiye’de bir gazeteci Kasımpaşa ile Samsunspor arasında oynanan müsabakada, bir bahis oynadığını belgeleriyle ortaya koydu. Ancak Türk Futbol Federasyonu ve savcılık hiçbir soruşturma girişiminde bulunmadı.
Jose Mourinho, kendi maçında ve öncesinde ne gördü de Türkiye ligini hedef gösterdi bilemem. Ancak izleyiciler o derbi maçında şaibe olduğu konusunda hem fikir.
Özellikle Jose Mourinho’nun “Türk ligini kimse izlemiyor. İngiltere’de izleyen tek kişi belki de oğlumdur. Çünkü yayınlanmıyor bile. Portekiz ve Hollanda’nın gerisinde bir lig. Böyle bir yapının olduğunu bilseydim buraya gelmezdim. Bana eksik anlatıldığı için öfkeliyim” sözleri ise kafasında Türkiye’yi bitirdiğinin açık bir resmi.
Bundan sonra Fenerbahçe yönetimi düşünsün. Ocak ayına kadar artık başka bir hoca bakarlar umarım. Yine tazminat konusunda da umarım bir bildikleri vardır.
ERTUĞRUL DOĞAN’I ŞENOL GÜNEŞ DE KURTARAMAZ
Gelelim Trabzonspor’a. Aylardan beri yazıyorum. Başkan Ertuğrul Doğan öncelikle çevresindeki yandaş gazetecilerden kurtulmalı. Onu sürekli pohpohlayan bu kişiler sadece ona değil, takıma da ciddi zarar veriyor. Başkanın her sözünü manşet üzerine manşet şeklindeki her yerde aktarıyorlar.
Bir de nereden olduğunu hâlâ çözemedim. Başkan Doğan’ın sosyal medyada bir etkisi var. Sanki trol ordusu gibi. Her söylediği bir anda manşetlerde. Yakında kokusu çıkar.
Açıkça ifade edeyim. Ertuğrul Doğan’ın şampiyonluk dönemindeki başarısı ve katkısı takdire şayan. Attığı adımlar ve Başkan Ahmet Ağaoğlu’na yaptığı destekler, tabii ki teşekkürü hak ediyor. Ancak Ertuğrul Doğan, başkan olduktan sonra hata üstüne hata yaptı. Bunun sebebi de açıkça ifade edeyim, spordan ve futboldan anlamayan bir ekiple çalışıyor olması. Bu insanlar başkanı büyük bir çıkmaza sürükledi. Artık Ertuğrul Doğan’ı Trabzon’da kimse desteklemiyor. Daha ötesini söyleyeyim; sevmiyor da.
Orada yaşayan sevdiği dostlarım Aralık ayındaki kongrede gitmesi için de var güçleriyle çalışıyorlar. Gelinen süreci Doğan Başkan düşünmeli. Bu takımı ve taraftarı bu hale nasıl getirdiğini iyi düşünmeli. Bir Abdullah Avcı sevdasının onu ve takımı nasıl büyük bir bataklığa sürüklediğini iyi sorgulamalı.
Hafta sonunda oynanan derbi maçı gösterdi ki, Trabzonspor bu haliyle hiçbir şey başaramaz. Alınan oyuncular ve oynanan oyun, büyük bir takımdan ziyade, ikinci lig takımları seviyesinde bir oyun. Artık bu takıma Şenol Güneş de bir şey yapamaz.
Abdullah Avcı takımın bütün ruhunu sanki götürmüş gibi, oyuncular kafalarındaki futbol düşüncesini çoktan atmış. Daha ötesini söyleyeyim. Şimdiden tatil planı yapanlar bile var. Allah aşkına bu 13 oyuncuyu kim ve kimin izniyle transfer etti? Bu sorunun cevabı neden yok? Ertuğrul Doğan ve yardımcılar bunu açıkça ifade etmeli. Aksi durumda Abdullah Avcı çıkıp, “Evet bu oyuncuları ben aldım. Bütün sorumluluk bende desin.” Maalesef tazminatı alıp gitmek kolay. Bedel ödemek ise zor geliyor.
Son bir sorum olacak. Ama bu soruyu kimse Ertuğrul Doğan Başkan’a sormak istemiyor.
Katıldığı her etkinlikte takımın 9 milyar liraya yakın borcunu ödediğini ifade ediyor. Ancak nasıl ve hangi kaynakla olduğunu bir türlü söylemiyor. Kasasında bir kuruş olmadığı için ciddi birkaç oyuncu dahi alamayan bir takım, nasıl olur da, birkaç hafta sonra Bankalar Birliği’ne olan 1 milyar liranın üzerindeki borcunu öder? Bunun cevabı yok ne yazık ki.
Kaldı ki 4-5 milyar lira aralığında bir borcu olduğunu bildiğimiz takımın nasıl 9 milyar ödemesi olur? Bu da ayrı bir garabet.
Artık kamuoyunu belirlemek için medyaya sahip olmanız yeterli. Önemli olan gerçeklerden ziyade algılar değil mi? Başkan da aralık ayındaki seçim öncesi algılara oynuyor. Benden uyarması, başarısı olmayan bir takımın ve başkanın algısı olmaz. Şayet birkaç hafta içerisinde takım kendine çeki düzen vermezse, Başkan Doğan’ı Şenol Güneş bile kurtaramaz.