(The Turkish Post) – KAMİL ASLAN
Bir dönem hem Avrupa’da hem de ligde fırtınalar estiren Trabzonspor’dan hiç eser yok. Lig başlangıcında başarısız bir hocayla devam etme kararı, takımın bütün dengelerini altüst etti. Lige Abdullah Avcı ile başlayan, Ertuğrul Doğan başkanlığındaki Bordo Mavili takım, Avrupa kupalarından erken elenme ve takımın formsuz oyundan sonra 20 milyon lira tazminat ödeyerek Avcı ile yollarını ayırdı. Yerine Trabzonspor camiasının adeta sevgilisi Şenol Güneş getirildi. Güneş’in takımın başına gelmesi futbolcuların ve taraftarın moraline olumlu yansırken, ligin ilk beş haftasında galibiyet alınmaması da gelecek adına kara bir bulut gibi takımın üzerinde dolaşıyor.
Bordo Mavili takımın başarısız olmasındaki en büyük etken şüphesiz gereksiz ve formsuz oyuncuların yüksek bonservis ve maaş garantileriyle takıma kazandırılması. Bordo Mavili takımda oynama yetisi bile olmayan oyuncuların transfer edilmesi de bazı soru işaretlerini beraberinde getiriyor. Trabzonspor kulislerinden alınan bilgilere göre; yapılan bütün transferlerde Başkan Ertuğrul Doğan’ın yakınının imzası var. Aynı zamanda yönetim kurulu üyesi de olan akraba, yapılan bütün transferlerde başkanı ikna etti. Söz konusu şahsın Bordo Mavili takıma verdiği üç yıllık zararsa, neredeyse 30 milyon Euro civarında. Türk parasıyla yaklaşık 1.1 milyar lira. O zaman soralım! Sayın Başkan Doğan bu iddialar doğru mu?
Türk takımlarının geleceklerinin aydınlık olduğunu söylemeyi çok isterdim. Ancak tünelin sonu kapkaranlık. Bu aşamadan çıkış sağlamanın yolu ne yazık ki yok. Neden mi? Galatasaray, Beşiktaş, Trabzonspor ve Beşiktaş tam bir borç batağında. 40 milyar lirayı bulan borçların faizi de her geçen gün artıyor. Ciddi bir ekonomik girdi olmadığı için de, borç artarak devam edecek. Fransa’da yaşandığı gibi nihayetinde ya takımlar, güçlü bir şirkete satılacak, ya da borçlarını ödeyemediği için futbolcularını satış listesine koyacak. Kısacası Trabzonspor Başkanı Ertuğrul Doğan’ın dediği gibi, takımı bir yıl içinde bankalar birliğine borçlarını ödeyip, borçsuz bir takım haline getirmek tam anlamıyla koca bir hayalden ibaret.
Başkan Doğan, yaklaşık bir yıldır aynı şeyleri söyleyip duruyor. Benim gördüğüm kadarıyla Bordo Mavili takımın geleceği inşaat ve enerji projelerine bağlı. Şayet gelecek aylarda takıma ait olan inşaat alanlarında bir çalışma yapılmazsa, Başkan Doğan Aralık ayındaki kongrede yolcu gibi duruyor. Takım devre arasına kadar, istenilen form düzeyine ulaşamazsa, Şenol Güneş bile Başkan Doğan’ı tutamaz. Artık şehirde Doğan’a karşı duyulan sempati ve güven azaldı. Hele Abdullah Avcı’ya uzun süre sabretmesi de bütün kredisini tükettirdi.
TRANSFERLERİ, BAŞKAN DOĞAN’IN YAKINI MI YAPTI?
Şimdi gelelim şehirde konuşulan kulislere. Takımın başarısız olmasının temelinde tabii ki Abdullah Avcı döneminde oluşturulan Scout ekibinin etkisi var. Söz konusu grup Avcı ile yaptıkları görüşmeler neticesinde, takıma fayda sağlayacağını düşündükleri Lundstram, Barisic, Batagov, Ozan Tufan, Serdar Saatçi, Muhammed Cham ve Malheiro gibi isimleri kadrosuna kattı. Hem de bu oyunculara imza parası artı üçer yıllık sözleşme yaptırdı. Kısacası bu oyuncular oynamasalar da, paralarını almaya devam edecekler. Fesih halinde de, tazminatlarını kuruşu kuruşuna ödeyeceksin. Çok iyi bir anlaşma. Şimdi burada sormak gerekiyor. Bu Scout ekibini kim kurdu, transferlere Avcı dışında kim onay verdi? Başkan Doğan son imza makamı. Ancak onu kimler ikna etti? Avcı’nın başkan katındaki değerini bilmeyen yok tabii ki. İşte Avcı şehirde öyle bir enkaz bıraktı ki artık kimse Avcı’nın ismini duymak istemiyor. Hatta Şenol Güneş bile, “Bu takım kamp dönemi geçirmemiş” diyerek Avcı’yı eleştiriyor. Artık daha ne desin. Ancak Avcı her mağlubiyetle takıma yeni bir pembe tablo çizdi. Sonuç ortada. Takım bile olamayan bir Bordo Mavili takım var. Futbolcular bile oynanan oyundan dolayı mutlaka utanıyordur.
BAŞARIZ OYUNCULARIN MALİYETİ 1.1 MİLYAR LİRA
Bugünlerde önemli bir kulis dolaşılıyor. Söz konusu iddialara göre; 1.1 milyar lirayı bulan başarısız transferler, Başkan Ertuğrul Doğan’ın yakını olan, yönetimde yer alan bir isim tarafından gerçekleştirildi. Transferin kahramanı olduğu öne sürülen bu yönetici, ne hikmetse transferleri hızlıca ve tüm engellemelere rağmen yaptırdı. Sonuç ortada. Muhtemelen bu yönetici Scout ekibiyle birlikte transferleri raporladı. Sonra bu bilgiler Abdullah Avcı ile paylaşıldı. Avcı da teknik bilgisine rağmen bu oyunculara onay verdi. Eğer Avcı bilerek bu transferlerin yapılmasına göz yummuşsa, takıma büyük bir zarar vermiştir. Acilen söz konusu 13 başarısız ismin takıma katılmasıyla ilgili açıklama yapmak zorunda. Ayrıca söz konusu yönetici bu oyuncuları ne karşılığında takıma katması için başkan Doğan’a baskı yaptı? Özellikle Lundstram, Barisic ve Batagov’un alınması konusunda Başkan’a ciddi referans yapıldığı bile söyleniyor. Başkan, takıma katkı sağlaması muhtemel bile olmayan ikinci sınıf oyuncuları nasıl kadrosuna katar? Anlamakta zorlanıyorum.
Bu başarısız tablonun baş sorumlusu bu transferlere onay veren ve bu kişiyi engellemeyen Başkan Doğan’dır. Ardından takımda oynamaması gereken, küçük çaplı oyuncuları kabul eden Abdullah Avcı da ikinci suçludur. Son olarak, Başkan’ın yakını olduğu iddia edilen yöneticinin futbol bilgisi ve kültürü nedir? En önemlisi de söz konusu transferlerde başta iddia edilen yönetici olmak üzere, teknik kadrodan herhangi bir isim komisyon adı altında bir para almış mıdır? Bu oyuncuların menajerleriyle bir illiyetleri var mıdır? Başkan Doğan’dan acil haber bekliyoruz.
Bu köşede 26 Mart tarihinde, “Bahis çeteleri, menajerler ve liyakatsiz yöneticiler” başlıklı bir yazı kaleme almıştım. Yazıya bu başlığı vermemin sebebi de spor yazarı Atilla Türker’in kaleme aldığı, “Futbolun Arka Bahçesi” isimli kitabıydı. Türker’in kitabını bitirdiğimde, Türkiye’de futbolun basit bir eğlence aparatı olmadığını bir daha görmüştüm. Çünkü paranın, şöhretin ve lüksün olduğu bir yerde asla, eğlence basit olgudan ibaret değildi. Ne var ki, bu sürecin en masum olanları tabii ki taraftarlar. Bu gruplar, bütün sermayesini gönül verdiği takıma feda ederken, oyuncu, teknik kadro ve yönetimse sürekli işin kazanan tarafında yer alıyor.