(The Turkish Post) – HÜSNÜ YUSUF TURABİÇ
Gaf, hata, dilin sürçmesi insanın doğasında var. Ademoğlu hatasız yaratılmamış. İsmet Özel Münacaat şiirinde ‘Hata yapmak fırsatını Adem’e veren sendin / Bilmedim onun talihinden ne kadar düştü bana / Gençtim ve ben neden hata payı yok diyordum hayatımda’ der.
Hamurumuzda ‘hata payı’ eksik değil. Kusursuzluk Allah’a mahsus. Tiyatro oyuncularının perdeyi kapatırken ‘Sürç-i lisan ettikse affola’ diyerek sahneden geri geri çekilmesi boşuna değil. Dildir, sürçer çünkü. Hata deyince Orhan Baba’nın ‘Hatasız kul olmaz’ şarkısını hatırlamamak mümkün mü? Beşerdir, şaşar insan…
‘Gaf yapmayan siyasetçi’ var mıdır? Sanmıyorum. Hergün konuşan, her konuda söyleyecek sözü olan politikacaların dili dolaşır ve ağzından bambaşka sözcükler dökülebilir. Sözgelimi Demirel Zeytinburnu’nda mitingte konuşurken ‘Zeytinburunlu vatandaşlarım’ diye halka seslenebilir. Çiller, ‘kırat’ kelimesini unutunca kürsüde ‘beyaz at, ak at’ diye bulmaya çalışır, sonunda ‘bizim at’ diye seslenerek işin içinden sıyrılır.
Her gaf masum değildir. Bazı hatalar seçim bile kaybettirebilir. Emirdağ’a Elmadağ demeyeceksiniz örneğin. Herhalde siyasette ‘gafların sultanı’ Yıldırım Akbulut’tur. Başbakanlık yaptığı dönemde ‘siyah beyaz’ telefon gafıyla başlayan zincirleme ve seri dil sürçmeleri kitap bile oldu. Hakkında fıkralar anlatıldı Rahmetli’nin…
Ben gafları eğer tadında olursa sempatik bulurum. Ciddi, asık suratlı politikacısındansa espri yapan, sürç-i lisan eden, güleryüzlü siyasetçileri yeğlerim. Tabii ölçüyü kaçırmamak, gafları alışkanlığıyla dönüştürmemek ve istisna sınırında tutmak şartıyla.
GAFLAR İMAJI YIKARKEN…
AK Parti’nin İstanbul adayı Murat Kurum vaatlerinden, projelerinden çok gaflarıyla gündemde. Neredeyse her gün sosyal medyaya bir gafı düşüyor. Bu kadarı fazla… Görüntü olarak mahallenin zeki ve okumuş çocuğu havasında. Bilmem farkında mı; gafları sempatik görüntüsüne yansıyan pozitif imajını yerle bir ediyor.
Acemi bir siyasetçi de değil. Kurum’un bürokrasi geçmişi ve yıllarca bakanlığı dikkate alındığında mikrofonlara aşina olması gerekir. Bu topraklarda siyasetçi demek ömrünün önemli bölümünü kürsüde konuşma yaparak geçirmek demek. Çenesi güçlü olmayan bir ismin siyasette başarılı olabilmesi mümkün değil. Birçok lider siyasi hayatını hitabetine yani çenesine borçlu.
Murat Kurum’un gafları ‘hata payını’ çoktan aştı. Son bir haftada ağzından çıkan gafları yazmaya kalksan bir kitap olur. Belli ki adaylığa hazırlıksız yakalanmış. Veya tabiatı gafa yatkın. İstanbul ve belediye hizmetleri deyince söyleyenecek sözler az çok belli. Propaganda için elinin altında her gün tekrarlayacağı ‘spot’ paragraflar kafi.
Ziyaretine gideceği kişi veya kuruluşlarla ilgili birkaç paragraflık ‘bilgi notu’ yeter de artar insana. Eğer gaflar doğasından kaynaklanıyorsa danışmanlarıyla bu zaafı çözmek, rakiplere fazla malzeme vermeden sorunu gidermek zorunda. İdi, artık geçti. Gaflarıyla yontulan bir imaj çıktı ortaya. ,‘Zoraki aday’ olsa bu kadar gaf yapmaz.
İlginçtir sorun sadece Kurum’da değil danışmanlarında da problem var. Birkaç gün önce hesabından şöyle bir tweet atıldı: ‘Pendik’te Karadeniz ezgileri eşliğinde 31 Nisan’da yaşayacağımız coşku ve sevincin provasını yaptık’. Herhalde kendisi yazmadı, ekibinden biri paylaştı. Sadece bu olsaydı, kamuoyu, ayları karıştırmış ‘hatasız kul olmaz’ der geçerdi.
Ama gaflar zincirinin bir halkasına dönüştüğünde işin rengi değişiyor. Ve giderek ‘gafların adamı’ heykeli oluşuyor.
İmamoğlu’nun yaptığı metroyu küçümserken ‘8 metre diyerek 8 adım’ atması neydi öyle… Gafı bir tiyatrocu gibi oynadı adeta. Meşhur fıkradan mülhem ‘Metro değil 8 santimetro’ dese daha iyiydi, mizah olurdu. Sultanbeyli’ne metro vaadinin boşa düştüğünü görünce ‘Ama her durakta durmuyor’ gibi gafının üstüne tüy dikmesi ekibinin yetersizliğinden olmalı.
İSTANBUL, TÜRKEŞ’İN EMANETİ Mİ?
Başlığa koyduğum ‘İstanbul bize Alparslan Türkeş’in emanetidir’ cümlesinin bir izahı var mı? Tamam, anlıyorum amacı MHP tabanına selam göndermek. Çünkü aynı zamanda MHP’nin de adayı. Selam böyle bir cümle ile mi gönderilir? Yazılı bir metinden mi okudu yoksa irticalen mi çıktı bu cümle ağzından bilmiyorum. Ne olursa olsun öncesinde zihni hazırlığı olması lazım. İstanbul ile Türkeş kelimelerinin nasıl yan yana getirileceği konusunda çalışması ve doğru cümleyi bulması gerekirdi.
‘İstanbul’u Türkeş mi fethetti? Veya İstanbul fethinde Türkeş de mi vardı?’ diye sorarlarsa ne cevap verecek? Gazeteciler sormasa bile sokaktaki insan bile bu cümledeki gafı ve garabeti anlayabilir. Ve sözün sahibini yadırgar.
Adeta birkaç hafta içinde ‘gafların kitabını’ yazan Murat Kurum’a sürç-i lisanları seçimi kaybettirebilir. Ben seçimleri kimin kazanacağı, kimin kaybedeceği ile ilgili değilim. Kurum’u uyarmak için yazmıyorum bunları. Eli kalem tutan biri olarak tarihe not düşüyorum sadece.
Yarın, her şey unutulur da Murat Kurum’dan bu gaflar kalır yadigar. Bakarsın kitaba bile dönüşebilir. Kutuplaşmanın egemen olduğu, yumrukların sıkıldığı, dişlerin gıcırdadığı, suratların asıldığı, kaşların çatıldığı Türk siyasetinde insanı tebessüm ettiren seri gaflar, zincirleme sürçen diller değil, ibretlerle dolu, zeka ürünü mizahlar olsun isterim.