(The Turkish Post) – Hüsnü Yusuf Turabiç
Cumhurbaşkanı Erdoğan Almanya dönüşü gazetecilere ‘50 artı 1’ şartının değişmesi isabetli olur’ dedi. Sürpriz değil. Bu yöndeki düşüncesi biliniyordu. Bu kadar açık edilmemişti. Erdoğan neden bu çıkışı yapma gereği duydu?
Mevcut sistem 10 yaşına bile girmedi. Cumhurbaşkanlığı rejiminin yapısını bütünüyle AK Parti şekillendirdi. ‘50 artı 1’ AK Parti’nin tercihiydi. Genel Kurul’da yeterli çoğunluğu sağlayamadı. Referanduma gitti. 2007’deki oylamada halk ‘yeni sisteme’ onay verdi.
Bu değişimle dünyadaki örneklerine pek benzemeyen ‘Türkiye’ye özgü başkanlık sistemine’ geçildi. Temel amaç ‘koalisyonlara son vermek, hızlı kararlar almak ve devlete işlerlik’ kazandırmaktı. Türk siyaset tarihi başarısız koalisyon denemeleriyle dolu olduğu için yeni sistemi sempatiyle karşılayanlar az değildi.
Bir partinin 50 artı 1’i aşamayacağı düşünülmemiş olabilir mi? Hayır. Çok partili siyasi yapıda yarıdan bir fazla oy alabilmek çok güç. Bu yüzden koalisyonun diğer adı ‘ittifaklar’ zorunlu hale geldi. Türk siyaseti yeni rejimin yanında seçim öncesi ittifak bloklarıyla tanıştı.
AK Parti önce kitlesel Kürt oylarına gözünü dikti. Ancak Selahattin Demirtaş’ın ‘Seni Başkan yaptırmayacağız’ çıkışı üzerine MHP’ye yöneldi. İki parti bir araya gelerek adına ‘Cumhur ittifakı’ dedikleri yapıyı kurdu. Bu her ne kadar resmi koalisyon olmasa da seçimle sınırlı kalmadı.
Hükümet politikalarına yansıdı. Kağıt üzerinde MHP’nin bakanı olmamasına rağmen hem yasamaya yani Meclis’e hem de yürütmeye yani hükümete damgasını vurdu. 99’daki koalisyonun büyük ortağıydı ama gidişatta bu kadar etkili değildi. Başta İçişleri ve Adalet gibi bakanlıklarda kadrolaştı. Bakanlar adımlarını atarken bir gözleri hep MHP’de oldu.
Bu durum zaman zaman AK Parti tabanında rahatsızlıklara yol açtı. Çünkü AK Parti temel politikalarından sapmak zorunda kaldı. AK Parti liderliği iki parti arasındaki görüş ayrılıklarını başarıyla yönetti. Erdoğan ile Bahçeli sık sık bir araya geldi. İkilinin verdiği fotoğraf sorunların üzerine sünger çekti.
Son olarak Yargıtay ve Anayasa Mahkemesi arasında yaşanan yargı krizinde MHP’nin keskin ve sivri görüşleri dikkat çekiciydi. Krizi biraz daha ağırlaştırdı. MHP doğrudan Anayasa Mahkemesini hedef aldı. Mahkemenin Başkanı Zühtü Arslan’a çok sert ve ağır ifadelerle yüklendi.
Oysa Anayasa Mahkemesi’nin üyelik yapısını bütünüyle AK Parti’nin tercihleri biçimlendirdi. Eski Cumhurbaşkanı Sezer’in atadığı hiçbir üye kalmadı. Mevcut üyelerin 3’nü AK Partili Abdullah Gül diğer 12 üyeyi ise Erdoğan atadı. Mahkemenin çok az kararının AK Parti politikalarıyla örtüşmediğini söylemek mümkün. Kahır ekseriyeti hükümetin politikalarıyla paralellik arz etti.
MHP’nin keskin çizgisi, AK Parti için bir sorun mu? Hem evet, hem hayır… İcraatlarına MHP’nin gölgesinin düşmesinden hoşnut değil elbette. Diğer yandan getirisi de çok fazla. Bütün yapısal reformları MHP’nin desteğiyle yaptı. Rahatsızlığına rağmen AK Parti’nin MHP’ye sırt çevirmesi zor.
Bir alternatif arayışı içinde olduğu da gözlerden kaçmıyor. HEDEP’le el altından yaptığı görüşmeler sır olmaktan çıktı. İlk bakışta yerel seçimlere dönük strateji gibi görünsede işbirliğinin daha ileri taşınması mümkün. İYİ Parti de eski pozisyonunda değil. Muhalefet blokundan koptu. Bir yer arayışı içinde. Pekala AK Parti’nin yanında hizalanabilir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın çok seçenekli alternatiflerin konuşulduğu, tartışıldığı bir siyasi ortamda ‘50 artı 1’ çıkışı tesadüf değil. Bir hesabı var. Ben MHP’ye mesaj olduğu kanaatindeyim. Bir süredir alternatifsiz olmadığı hissettirilmekteydi. MHP de bunun farkında.
Erdoğan’ın şu cümlelerin satır aralarından MHP’ye dönük ciddi uyarıyı okumak mümkün: ‘Çoğunluğu alan adayın seçilmesi usulüne geçilmesi halinde Cumhurbaşkanlığı seçimi de seri olur, uğraştırmaz ve yanlış yollara da sevk etmez. Mevcutta 50 artı 1 mecburiyeti partileri yanlış yollara sevk ediyor. Kimin eli, kimin cebinde belli değil. Yok altılı, yok on altılı masa… Bundan sonra kim bilir daha neler çıkar? Ama oy sayısı itibarıyla ‘en fazla oyu alan aday seçilir’ denildiği zaman seçim hızlıca tamamlanır’.
Eleştirisi her ne kadar muhalefet blokunun altılı masası gibi görünse de asıl mesaj içeriye… Kanaatimce ittifak ve seçim işbirliğini ‘Yanlış yol’ olarak nitelemesini bir iç ses olarak okumak ve yorumlamak daha sağlıklı. Siyaset yerel seçimlere doğru sürprizlede gebe…