(The Turkish Post) – HÜSNÜ YUSUF TURABİÇ
MHP Lideri Devlet Bahçeli, sustu sustu sonunda patladı; “Sayın Cumhurbaşkanımızla aramızdaki diyologda hiçbir problem yoktur… İttifakımıza çamur atmaya çalışan ahmaklara ‘gök girsin, kızıl çıksın’ diyorum” dedi. Erdoğan da Brezilya dönüşü benzer sözler sarfetti; “Aramızda bir anlaşmazlık, bir uyumsuzluk, bir fikir ayrılığı asla yoktur” dedi.
Uçakta bir gazeteci Erdoğan’a açık açık sordu; “Teröristbaşı çıkışının ardından Bahçeli ile görüşmeniz oldu. Bu konuyu nasıl ele aldınız ve bununla birlikte ‘umut hakkıyla’ ilgili bir değerlendirme yaptınız mı?” Evet somut bir soru… Bahçeli’nin durduk yerde Öcalan’ı muhatap alarak, konuşma yapmak için Meclis’e daveti ve umut hakkı çıkışı’ konusunda Erdoğan ne düşünüyor?
Erdoğan’ın verdiği cevabı satır satır okudum. Şöyle diyor mesela; “Terörsüz Türkiye hedefimize giden yolda atılabilecek ilave adımları değerlendirdik…” ‘Öcalan’a davet ve umut hakkı’ bu konuların arasında mı? Öyle olmalı… Peki sonuç nedir? Değerlendirmeden ne çıktı? Türkiye’nin cevabını aradığı soru bu. Erdoğan, ‘Bahçeli’nin projesi’ hakkında ne düşünüyor? Bu bir hükümet politikasına dönüşecek mi?
Erdoğan da Bahçeli de ısrarla ‘cumhur ittifakında’ görüş ayrılığı, sorun veya çatlak olmadığını anlatıyor. Öcalan’ın Meclis’e gelerek konuşma yapması konusunda hemfikirler mi? Erdoğan, Öcalan’ın Meclis’te konuşma yapmasını istiyor mu? Umut hakkı konusunda Bahçeli’nin söylediklerine katılıyor mu? ‘Görüş ayrılığı yoksa ‘Bahçeli’nin projesi’ hükümet politikası haline gelecek demektir’ diyebilir miyiz?
Ben diyemiyorum. Erdoğan doğrudan meselenin özüne ilişkin görüşünü, rengini belirtmiş değil. Bahçeli de ısrarından vazgeçmiş görünmüyor. ‘Sözlerimin arkasındayım’ dedi. Bahçeli’nin açılımının üzerinden 40 gün geçti. Bir sürece dönüşeceği konusunda bir emare var mı? Yeğeni İmralı’da Öcalan’la görüştü. Başka? Hükümet olayın neresinde?
Adı ne olursa olsun, açılım veya süreç, bu sadece ittifakın konusu olamaz. Cumhur ittifakı aynı zamanda iktidarın da adı. İttifak ortakları arasında temel bir meselede görüş birliği varsa bunun hükümet politikasına dönüşmesi gerekmez mi? Erdoğan, ‘tarihe yön verdiğini’ söylediği Bahçeli’nin sözünü havada mı bırakacak? Destek verecekse neden ‘Öcalan ve umut hakkı’ konusunda mesaj vermekten kaçınıyor?
‘Terörsüz Türkiye’ konusunda mutabık olduğunu söylemek meseleyi vuzuha kavuşturmuyor. Kim ‘terörsüz Türkiye’ yerine ‘Hayır, biz terör istiyoruz’ diyebilir ki… DEM’e sorun o da ‘Terör bitsin, barış gelsin’ diyecektir. Terörsüz Türkiye hedefine hangi yoldan gidilerek ulaşılacak ve hangi yöntem izlenecek? Erdoğan’ın politikası tamamen güvenlik odaklı. ‘Son terörist öldürülecek ve Türkiye terörsüz hale gelecek.’
Bu yol denendi, sınandı, bir yere kadar netice verdi. Teröristle mücadele edersin ama terörü doğuran şartları ortadan kaldırmak, bataklığı kurutmak için ise siyaseti devreye sokarsın ve müzakereler yaparsın. Daha önce yaptığın gibi. ‘Tarihi fırsat’ dediğin kardeşlik ve çözüm süreci gibi. Bahçeli’nin kapı araladığı yer burasıydı. Şu ana kadar kamuoyuna yansıyan açıklama ve politikalara bakarsak Erdoğan’ın o kapıdan içeri girdiğini söylemek zor.
Erdoğan ve Bahçeli ‘aramızda görüş ayrılığı yok’ diyorsa, yoktur. Hiç kimse ‘İlla da var…’ diyemez. Bu durumda Bahçeli’nin ‘Öcalan açılımının’, ‘cami avlusuna’ bırakıldığını söyleyebiliriz. Ya da kapı önü yanıltıcı asıl oyun kapalı kapılar ardında dönüyor. Öyle olsaydı, 40 gün içinde en azından kokusu veya dumanı çıkardı.
Yoksa ‘sorun yok, görüş ayrılığı yok’ sözleri siyaseten söylenmiş ortaklar arasındaki krizi perdelemek için mi? Türk siyaseti bunun örneklerine çok tanık olmuştur. Söylenenle, yaşanan bazen aynı şey olmaz. Bunun için kulis, perde arkası bilgi, haber ve söylentiler demokratik rejimlerin vazgeçilmezidir. Bu topraklarda perdenin önü ile arkası kolay kolay aynı olmaz, mutlaka fark ortaya çıkar. O farkı fark etmek de ihtisas gerektirir.