(The Turkish Post) – HÜSNÜ YUSUF TURABİÇ
Bülent Arınç T24’de verdiği röportajda gündemin ‘çok hızlı değiştiğinden’ yakınıyordu. Haksız olmadığını kısa sürede gördü. Bahçeli’nin çağrıları, Kürt meselesi, Selahattin Demirtaş ve DEM hakkında söyledikleri bir anda boşluğa düştü. Çünkü Türkiye yeni haftaya Mardin, Batman ve Halfeti’ye ‘kayyım atandığı’ haberleriyle uyandı.
Belki Arınç’ın sözleri manşetlere çıkacak, söyledikleri ekranlarda tartışılacaktı. Kayyım gelişmesi karşısında kim Arınç’ın söylediklerini merak eder ki… Zaten ‘raf ömrünü’ tamamladığı her halinden belli. Sözleri kurucusu olduğu AK Parti’de bile karşılık bulmuyor.
Bahçeli’ye ‘kul hakkını helal etmediğini’ anlatırken, mimiklerle de olsa Erdoğan’la barışmasına rağmen ‘helalleşmenin gerçekleşmediğini’ ima etmesi bana ilginç geldi. Demek ki barışma ile helalleşme aynı şey değil. Eğer ‘kayyım’ meselesi olmasaydı Arınç’ın röportajını yazı konusu yapardım.
Aslında akşam yatarken AK Parti’nin iktidara geldiği 3 Kasım seçimlerinin yıldönümü nedeniyle siyasi değerlendirme yapmayı planlıyordum. Sabah yeni haberlerle uyandım, önce Arınç’ın açıklamaları düştü önüme sonra, ‘kayyım haberleri’. Kayyımın bütün haberlerin önüne geçtiğini anlayacak kadar gazetecilik reflekslerini muhafaza ediyorum. Haftanın siyasi tartışmaları ‘kayyım atamaları’ üzerinden yürüyecek.
Daha Esenyurt operasyonunun dumanı tüterken bu kez doğrudan DEM’li başkanları kapsayan ‘kayyım atamaları’ acaba neyin habercisi? Esenyurt bir işaret fişeği miydi acaba? Gerçi Esenyurt’ta görünen hedef CHP olmasına rağmen Başkan Ahmet Özer’in DEM ve PKK’lılarla ilişkilerinin yargı konusu olması Kürt sorununa da değiyordu. CHP’nin tepkisi çok sert oldu ama AK Parti iktidarı hiç umursamadı.
Erdoğan, kendisini hakkında ağır sözler söyleyen İmamoğlu hakkında yüklü tazminat davası açtı.
Görevden alınan Mardin Belediye Başkanı Ahmet Türk yıllardır siyasetin içinde. Hayatının belli dönemlerinde hapis de yattı. Son mahpusluğundan yargı kararıyla değil, Bahçeli’nin yaşı ve hastalıklarına dikkat çeken mesajı ve referansıyla kurtuldu. İlerlemiş yaşına rağmen 31 Mart’ta tekrar aday oldu ve seçimi kolaylıkla kazandı.
Türk, mutedil, ılımlı bir Kürt siyasetçi olarak bilinir. Oturup konuşulacak, müzakere ve diyalog kurulacak isimlerden biridir. Bir hafta önce Şanlıurfa’da husumetli iki ailenin barış yemeğinde Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz’la sarmaş dolaş görüntüler verdi. Kişiliği ve Yılmaz fotoğrafı koltuğunu korumasına yetmedi.
Bakanlığın kendisini görevden aldığı ve şehrin valisini kayyım olarak atadığını öğrendikten sonra verdiği tepki ilginç ve anlamlı; ‘Guinness Rekorlar Kitabına girdim herhalde. Dünyada 3. kez kayyım atanıyor bana…’. Gerçekten manidar. Sandıkta yenilmeyen ancak kayyımla koltuğundan uzaklaştırılabilen bir siyasetçi var karşımızda.
7 ay önce 31 Mart seçimlerinde Mardin ve Batman AK Parti’nin iddialı olduğu yerlerdendi. Ama kaybetti, DEM’in adayları kazandı. Çok değil 7 ay önce, devlet her iki şehrin ve 1 ilçenin DEM’li adaylarının seçilmesinde hukuki bir engel görmemiş. Ve ‘temiz kağıt’ vermiş.
Bu 7 ayda ne olup bitti de sakıncalı hale geldiler, görevlerinden uzaklaştırılmaları gerekti? Bu soruya ikna edici cevap verilmesi lazım. Esenyurt’te verilemedi. Devletin ve AK Parti iktidarının kamuoyuna tatmin edici bilgi vermek gibi sorumluluğu var. Duymazdan gelemez. Tabii ikna edici cevabı varsa…
Herkes biliyor ki ‘kayyım atamalarının’ hukuki dayanağı yak. Tamamen konjonktürel ve siyasi bir karar. ‘Seçilmişler’ tarafından yönetilmek demokrasinin olmazsa olmazıdır. Sandıkta kazanamadığını, devletin imkan ve gücünü kullanarak elde etmenin siyasi kazancı olabilir mi?
Kayyım politikası 22 yılı geride bırakan AK Parti iktidarının ‘utanç sayfalarından’ biridir. Siyasi tarihe AK Parti adına kara bir leke olarak geçeceğinden şüphe yok. AK Parti liderliği bu ayıptan kendisini kurtaracağı yerde tam gaz ‘yeni kayyımlar’ atamaktan geri durmamakta. Belli ki, Bahçeli’nin projesine karşılık, AK Parti de kendisine göre yeni bir süreç başlattı, bundan sonra birçok belediye kayyım tehdidi altında.
Bahçeli’nin Öcalan’ı Meclis’e çağıracak kadar ileri adım attığı bir dönemde peş peşe gelen ‘kayyım atamaları’ yeni bir açılım veya çözüm sürecini AK Parti iktidarının hayata geçirmeyeceğinin işaretleri olarak görebiliriz. Bahçeli’nin hamleleri ‘kayyım duvarına’ çarptı. Barış umutları başka bahara kaldı.