(The Turkish Post) – HÜSNÜ YUSUF TURABİÇ
İstanbul Ümnariye’de polis Şeyda Yılmaz’ı şehit eden ‘suç makinesi’ Yunus Emre Geçti’nin hapishane yerine, dışarıda elini kolunu sallayarak dolaşması basit ve münferit olay olarak değerlendirilemez. ‘Suç makinesi’ dedim çünkü genç yaşına rağmen tam 19 suçtan sabıkalı… Belli ki ıslaha ve tedaviye ihtiyacı var.
Geçti’nin ‘adli kontrol’ şartlarını ihlal etmesine rağmen polisin savcılığa neden bildirmemesi de ayrıca izaha muhtaç. Cinayete davetiye çıkarmak gibi… Annesi Pınar Geçti’nin feryadına bakın; ‘Ben o kadar devlete yalvardım. O kadar karakola gittim. Her şeyi söyledim. Bu çocuk madde bağımlısı, bu çocuk madde satıyor. Bu çocuk madde kullanıyor…’.
Anne daha ne yapsın? Kontrolünden çıkan çocuğunu devletin zaptetmesini istemekten başka elinden ne gelir? Anne yeni suçlara bulaşacağının farkında. Dedesi bile ‘Bu çocuk karakoldan kaçtığı zaman neden yakalamadılar?’ diye sordu. Gelin görün ki farkında olmayan tek merci var, o da devlet… Yoksa önlemini alır, ‘suç makinesini’ etkisiz hale getirirdi. ‘Etkisiz’ derken kasttetiğim ölüm değil elbette… Yeniden hapis mi olur yoksa ıslah mı? Devletin bileceği iş…
Meselenin özü ve asıl soru şu; Suç makinesi neden dışarıda? Onu dışarıya kim çıkardı? Gün geçmiyor ki, ülkenin dört bir yanında benzer olaylar yaşanmasın. ‘Basit ve münferit olay değil’ demem bu yüzden. Tepkiler ve itirazların tek olayla sınırlı kalması üzücü. Bu aslında çok ciddi bir toplumsal sorun… Devlet açısından bir güvenlik açığı… Sokaklarda huzur kalmadı.
Katiller, suçlular neden dışarıda sorusunun tek cevabı var; AK Parti iktidarının çıkardığı ‘infaz yasası’ yüzünden… Kanun göz göre göre adi suçluların cezalarında büyük indirime gitti. Siyasi suçlulara yer açmak için cinayetten, hırsızlıktan, uyuşturucudan mahkum olan adi suçlular tahliye edildi. Yazı yazan, tweet atan, iktidar muhalifi siyasi suçlular içeride kaldı, adam öldüren dışarı çıktı.
“DEVLET ŞAHSA KARŞI İŞLENEN SUÇLARI AFFEDEMEZ”
İnfaz indirimi gündeme geldiğinde AK Parti’nin düşüncesi bu değildi. Erdoğan defalarca yüksek sesle söyledi; ‘Devlet şahsa karşı işlenen suçları affedemez, ancak kendisine karşı işlenen suçları affedebilir…’. AK Parti’nin temel yaklaşımı buydu. Fakat ortağı MHP ağırlığın koydu. İktidar tüm itirazlara rağmen düşünce fikir ve siyasi suçluları kapsam dışı bıraktı her türlü adi suçlunun dışarı çıkmasını sağladı.
“ALAYINI FIRINLARA ATIP YAKALIM MI?”
Bahçeli’nin şu sözlerini tam da hatırlama ve hatırlatma zamanı; ‘Allah için söylensin, cezaevinde bulunanlar insan değil mi? Onların hayata dönme, topluma karışma hakları yok mu? Ne yapalım; Alayını birden fırınlara atıp yakalım mı? Ne isteniyor? Hepsini birden vagonlara doldurup meçhul ve geri dönüş olmayan sürgüne mi yollayalım?’ Siyasi suçlular istisna tabii. Onlar Bahçeli’ye göre insan bile değil?
Erdoğan, Bahçeli’nin dayatmasına teslim oldu. Partisinden gelen itirazlara kulak asmadı. İnfaz indiriminin kapsamını düşünce ve fikir suçlularını da kapsayacak şekilde düzenlenmesini isteyenlere karşı ‘Hayır… Devlet Bey ne derse o olacak’ dedi. Ve Erdoğan’ın onayıyla Bahçeli’nin dediği indirim gerçekleşti. Hapishanelerin kapıları gerçek suçlulara, tecavüzcülere cani ve katillere ardına kadar açıldı.
Suçluların sokaklarda, meydanlarda elini kolunu sallayarak dolaşmasının nedeni işte bu infaz düzenlemesi… İki yazı yazan yıllarca güneş yüzü göremezken çoluk çocuğun, kadının canına kıyanlar bir kapıdan girdi, diğer kapıdan çıktı, gitti. Polis Şeyda Yılmaz’ın katili de onlardan biri. Katile bir kızılacaksa onu dışarı çıkaranlara iki kızılmalı. Onların da kim olduğu belli.
Bu tablo karşısında infaz düzenlemelerine imza atan AK Parti iktidarını Erdoğan ve Bahçeli’yi masum görmek mümkün mü?