(The Turkish Post) – HÜSNÜ YUSUF TURABİÇ
Önce MHP lideri Devlet Bahçeli konuştu, Öcalan açılımına yeni boyut getirdi. “Meclis’e gelsin, DEM grubunda konuşsun” önerisine ortağından destek gelmeyince, “DEM İmralı ile yüz yüze görüşsün” dedi. ‘Gecikmeksizin’ kaydını düşerek…
Şu cümleler de Bahçeli’nin ağzından çıktı; “Yeterince çile çekildi, yeterince acı yaşandı. Silah seçenek değil, kucaklayıcı siyaset hedefimizdir.”
DEM mesajı aldı ve vakit geçirmeksizin ‘Öcalan ile görüşmek için’ Adalet Bakanlığı’na dilekçeyle başvurdu.
Bu andan itibaren gözler AK Parti’ye çevrildi. Adalet Bakanlığı resmi başvuruya ne cevap verecekti? Erdoğan grup toplantısında Bahçeli’nin son çıkışını nasıl değerlendirecekti?
Erdoğan’dan önce grup salonuna gelen bakanların gazetecilere ayak üstü birkaç cümlelik açıklama yapmaları vaka-i adiyattandır. Tabii konuşmak isterlerse… Adalet Bakanı Yılmaz Tunç soru üzerine “DEM, İmralı dilekçesini dün verdi. Bu konuyu değerlendiriyoruz” dedi.
Bakan Tunç’un dilekçeyi sürüncemede bırakmaması ve daha baştan kapıyı kapatmamasını ‘olumlu’ yorumlamak gerekir. Yine de ‘son sözü’ söyleyecek olan Erdoğan’dır.
Çok geçmeden Erdoğan kürsüye çıktı. Ve konuşmasının sonunda konuya değindi; “Çağrısına ortağız. Sayın Bahçeli gerçekten cesur ve ezberleri bozan bir teklif ortaya koymuştur. Kumarbazlar gibi el artırıyorum diyerek değil titizlik ve soğukkanlılıkla yapıyoruz. Biz de cumhurbaşkanı olarak bu meseleyi siyasi, sosyal, bölgesel sonuçlarıyla birlikte, tüm yönleriyle ele alıyoruz.”
Erdoğan’ın Bahçeli’nin önerisini sıcağı sıcağına değerlendirmesi önemli. Zamana yayabilir, topu taca atabilirdi. Göğsünde yumuşatmaya çalıştı. ‘Gol için ceza sahasına yöneldi’ demek için henüz çok erken.
Meseleyi ‘cumhurbaşkanı’ olarak ele aldığını söylemesi ‘çözüm veya açılım sürecinin’ işareti olarak yorumlanabilir mi?
Biraz zor. Fakat bu sözleri DEM’in başvurusuna ‘olumlu cevap’ çıkacağının işareti olarak yorumlamak daha doğru. Birkaç hafta içinde İmralı’ya seyahat başlarsa şaşırmamak lazım. Nitekim Erdoğan gazetecilerin ‘DEM ile İmralı görüşsün’ çağrısına ilişkin soruya ‘Görüşüyor…’ dedi. Yani? Birkaç hafta önce DEM milletvekili Ömer Öcalan’ın İmralı görüşmesini mi kastetti yoksa ‘görüşecekler…’ mi demek istedi? Bir kelimelik cevabın ne anlama geldiği tam anlaşılamadı.
Parti yöneticisi düzeyinde yapılacak görüşme kuşkusuz ‘olumlu adımdır.’ Arkası gelir mi? Kolay değil.
Erdoğan’ın şu cümleleri ‘olumsuzluğa’ işaret ediyor; “Kandil ve DEM Parti’den gelen ilk açıklamalar her iki yapının hâlâ aynı kafada olduğuna işaret etmiştir. Karşımızdaki tablodan çok umutlu değiliz. Silahları gömdüğünüz anda önünüz açılır. Ama bombalara devam ederseniz, devletin eli omzunuzda olur.”
Bahçeli’nin önerisi, Erdoğan’ın cevabından ne anlamak lazım? Öncelikle heyecana kapılmak, yeni bir sürecin önü açılıyor diye beklentiye girmek doğru değil. Eski süreç buzdolabından çıkmış değil. Süreç orada ‘donmuş’ olarak duruyor. Tekrarı yerine yenisi olamaz mı? Mümkün fakat işareti yok.
Erdoğan’ın şu cümlesinin altını çizmek isterim; “Karşımızdaki tablodan çok umutlu değiliz.” Çok olmasa da az umut var mı? Belki… Erdoğan’ın çok umutlu olmadığı meselede umutlar saçmak doğru değil. Anlayabildiğim kadarıyla Bahçeli’nin teklifini havada bırakmayacak, DEM’i Öcalan ile görüştürecek.
Amacı yeni bir süreç başlatmak değil. ‘Olmazları’ gösterecek. Hem Bahçeli’nin gönlünü alacak hem de güvenlik yanlısı siyasetinin gerekçesini oluşturacak. Altyapısı oluşmadan, çerçevesi belirlenmeden yapılacak İmralı – DEM görüşmesinin bir anlamı ve sonucu olmaz. Hedef silahları gömmekse o yola giden taşları döşemek lazım önce. Bir masa ve müzakere olmadan mesafe alınabilir mi?
Peki Selahattin Demirtaş ne olacak? Demirtaş sorununu çözmeden yeni bir süreç başlatmak mümkün mü?