(The Turkish Post) – HÜSNÜ YUSUF TURABİÇ
Bu soru Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ait. İsim vermeden Narin olayından söz ederken söyledi. Narin cinayetinin hukuki boyutu kadar diğer yönleri de özellikle dini ve sosyolojik boyutu tartışma konusu. Neredeyse bir aya yaklaştı, hala cinayetin üzerindeki kesif sis perdesi aralanamadı.
Bir yerde ‘ters giden işler’ olduğu muhakkak. Küçücük bir köy ve aile… Katil ailenin ve köyün içinde. Ama kim henüz belirlenemedi. Olağan şüphelilerden onlarca ifade alındı, yüzlerce kişinin bilgisine başvuruldu, ‘elde var sıfır’ desek yeri. Senaryo dışında bir şey yok. Katil bir gün amca, bir gün abi… Böyle bir şey olabilir mi?
Bir cinayet sırrı bu kadar saklanabilir mi? Çözülmemiş, aydınlanmamış cinayetler elbette var. Ama burada bir sürü ipucu veya ayak izi var. Bir itirafçı var bir kere. Ben cinayet gibi ağır bir sırrın günlerce saklanmasını anlayabilmiş değilim. Ailenin planı olabilir fakat köyden hiç mi ses çıkmaz, hiçbir vicdan da mı dile gelmez?
Bir internet sitesi ‘köy devleti yendi’ diye başlık atmış. Bir açıdan bakıldığında öyle… Düğüm, kördüğüm mü oldu? Kolluk kuvvetleri ve yargı seferber oldu ve hala katili tespit edemedi. Neden? Tek sebep zaafiyet mi? Bu arada dosyadaki bilgilerin tamamından haberdar değiliz. Dosya üzerinde gizlilik sürüyor. Eğer katil tespit edilebilseydi bu kamuoyuyla paylaşılırdı.
CİNAYETİN ÇÖZÜLMEMESİ DEVLETİ DE YIPRATIYOR
Narin cinayetinin gündemde kalmasının en büyük nedeni sırrın çözülememiş olması. Katil belirlendiği an olay birkaç gün içinde gündemden düşer. Cinayetin bu kadar uzun süre gündemi meşgun etmesinin sadece AK Parti iktidarını değil, devleti de yıprattığını söylemek lazım. AK Parti çevrelerinin yayınlardan rahatsız olduğunu kestirmek zor değil. Çaresi bir an önce cinayetin aydınlatılması… Yoksa uzun süre daha gündemi meşgul etmeye devam eder.
Cinayetin hukuki boyutu böyle… Büyük bir soru işareti…
Dini ve sosyolojik yönü iktidar cenahında da tartışma konusu… Muhalefetin eleştirisi doğal. Muhalafetin muhafazakar değerleri ve toplumu eleştirmesi doğal. Çünkü kamuoyunun ilgisini çeken Narin cinayetinde yolunda gitmeyen bir şeyler varsa bu iktidar eleştirisinin ‘malzemesi ve sermayesine’ dönüşür. Ben Erdoğan’ın başlığa koyduğum sorusunu önemsedim.
‘Toplum olarak nereye gidiyoruz’ klasik cevabı aranan bir soru değil. Topluma ilişkin itirazın soruyla ifadesinden başka bir şey değil. Aile bu cinayeti nasıl işleyebildi, köy cinayet sırrını vicdanında nasıl taşıyabiliyor? İtirafçı olduğu söylenen N.B., Narin’i dere yatağına sakladıktan sonra eve gelip nasıl namaza durabiliyor ve köylülerle birlikte gece yarılarına kadar arama çalışmalarına katılabiliyor? Toplum nasıl bu hale geldi?
Erdoğan’ın sorusunun altında bunlar var. Her ne kadar çıkış noktası Narin cinayeti olsa da Tekirdağ’daki Sıla bebek veya ülkenin dört bir yanından gelen çocuk ve kadın ölümleri de sorunun nedenlerinden biri. Erdoğan eğer bu soruyu soruyorsa, mesele hem ‘ciddi’ hem de ‘öncelikli sorun’ olarak ele alınması kaçınılmaz hale gelmiş demektir. Ne yapılabilir? Çok şey elbette.
DİNİ VE SOSYOLOJİK REÇETE…
Problemin güvenlik boyutu en kolayı… Ama dini ve sosyolojik reçeteler öyle değil. En azından zamana ihtiyaç vardır. Ve bütün politikaların gözden geçirilmesi gerekir. Bu manzara kendiliğinden oluşmuş değil. Aile ve o köy gökten zenbille inmedi. Narin’le sınırlamıyor, Narin sembol olduğu için söylüyorum. Toplumun genelinde sıkıntı var.
‘Kötü kişileri ve eylemleri’ dış güçler toplumun içine serpiştirmiş değil. Buna inanan akıl ve vicdan fukarası kişilere rastlandığını biliyorum. Ailenin yaptığı açıklamada bile dış güç ailenin yıpranması gibi hususlar dikkat çekmedi mi? Ortada bir cinayet varken ailenin dış güçlerden yıpranmaktan söz etmesi ne kadar garip. İktidar o açıklamayı kimin yazdığını da soruşturmalı. Yıpranmaymış, cinayetten daha ağır yıpranma mı olur?
‘Kötü kişi ve şiddet eylemlerini’ bu toplum üretti. Nasıl üretebildiği sorgulanmalı… Bir ülkenin cumhurbaşkanı bile ‘Toplum olarak nereye gidiyoruz?’ diye soruyorsa durum çok vahim demektir. Sorumluluk öncelikli olarak iktidar ve devlet görünse de hiçkimse masum değil. Herkese düşen vecibeler ve mesuliyetler vardır.
Narin cinayeti topyekün dönüşüm, dini açıdan söyleyecek olursak ‘nasuh tevbe’ için milat olmalı. Peki olacak mı?