(The Turkish Post) – HÜSNÜ YUSUF TURABİÇ
Silivri mahpusu Hatay milletvekili Can Atalay için olağanüstü toplanan Meclis’e TİP’li Ahmet Şık ile AK Partili Alpay Özalan arasındaki ‘kanlı kavga’ damgasını vurdu. Yumrukların konuştuğu kavga itiş kakışın ötesindeydi, saldırıda yaralanan milletvekillerinin kanları Meclis’in beyaz mermerlerini kırmızı renge boyadı. Meclis bugüne kadar çok kavgalara sahne oldu ama kanlı görüntüler ilk kez yaşandı.
Hem o kanlı görüntü hem de Özalan’ın kürsüde konuşan Şık’a kaldırdığı zamanı donduran o yumruk fotoğrafı asla unutulmayacak. Meclis’te sert konuşmalar, sataşmalardan dolayı gerilim sık yükselir. Sağduyulu milletvekillerinin devreye girmesiyle itiş kakış şiddet boyutuna varmadan önlenir. İdi.
Son dönemde milletvekillerinin da ‘asabı bozuk’… Sinirlerine hakim olmakta zorlanıyorlar. Orası toplumun aynası olduğuna göre farklı manzara beklememek lazım diyenler çıkabilir. Evet, bir yere kadar doğru fakat Meclis’e gelenler halkın ‘seçkinleri’… Elitleri demek istemiyorum. ‘Seçilmişleri’ belki daha doğru. Neyse bu ayrı bir tartışma konusu.
AK PARtiLİ VEKİLLERİN ASABI NEDEN BOZUK?
O kavgadan geriye ne kaldı? Acaba taraflar bir özeleştiri yapmış mıdır? Taraflar derken AK Parti’yi kastediyorum. Ahmet Şık’ın konuşması ağırdı, eleştiriler, ithamlar vardı. Türk siyasetinin dili zaten bu. Sadece Şık’a mahsus değil. Her konuşan siyasetçi muhalifine verip veriştiriyor.
En fazla ‘asabı bozuk’ milletvekili galiba AK Parti’de… Birkaç hafta önce AK Parti’den eski Bakan Karaismailoğlu, DEM Parti’li bir milletvekilini yumrukladı. Daha bu olay soğumadan bu kez sahneye Özalan çıktı. Sportif kişiliğini yumrukla konuşturdu. Oysa bir siyasetçiden beklenen beynini konuşturması.
AK Parti milletvekillerinin asabanın neden bu kadar bozuk olduğunu tahmin etmek de zor değil. Çünkü işler yolunda gitmiyor. Ekonomiden dış politikaya hemen her alanda iktidarın politikaları sorgulanmakta. Ve toplumsal muhalefet giderek sesini yükseltmekte. Bu siyasete de yansıyor.
31 Mart’la ikinciliğe düşen AK Parti’nin toparlama şansı da zayıf. Şu ana kadar ciddi bir adım atmadı. Özeleştiri kağıt üzerinde kaldı. Birkaç şehrin il başkanları değişti yalnızca. Oysa topyekün bir yenilenme ve muhasebe gerekiyordu. Politikaların 31 Mart’a göre güncenllenmesi elzemdi. Erdoğan neşteri vurmadı, operasyonu pansuman ve makyajla sınırlı tuttu. Vekiller bu manzaranın farkında.
AK PARTİ SİYASETİ KAVGAYI TEŞVİK EDİYOR
AK Parti yönetimi milletvekillerinin başrolü oynadığı kavgalardan rahatsız mı? Özalan’a ‘eline sağlık’ diyen de çıktı, Bülent Arınç gibi ‘itiraz eden’ de. AK Parti liderliğinin ‘rahatsız olduğu’ kanaatinde değilim. Yoksa alarma verir, milletvekillerine muhalefetin tahrikine kapılmamaları, provakasyona gelmemeleri yönünde uyarırdı. Ve kamuoyuna da bu yönde bilgi verirdi.
Sorun burada… AK Parti’nin kavga siyasetine karşı çıkmamasında. Hatta sessiz kalarak teşvik etmesinde. Karaismailoğlu ikaz edilse, kulağı çekilseydi, Özalan kendisini bu kadar kolay meydana atmazdı. Partisinin tavır koyacağını bilen hangi milletvekili yumruğuna sarılır ki…
Kavga AK Parti’ye bir faydası var mı? Düşüşe geçen oylarında toparlamaya yol açıyor mu? Hayır… Halk, eleştirelere ithamlara cevap verilmesini ister ama kan dökecek düzeyde kavga edilmesinden hoşnut olmaz. Yumruklar değil fikirlerin kavgasıdır aslolan. Fikrin gerilediği yerde yumruk devreye girer. Söyleyecek sözü olan neden şiddete başvursun ki…
AK Parti’nin mevzu ne olursa olsun kavgalardan kazançlı çıkması mümkün değil. Ve bu görüntüler halkın Meclis’e olan güveni de yitirir. Zaten 31 Mart Meclis’i siyasi yaralı hale getirdi. Tablo değişti çünkü. Meclis’te birinci olan parti artık sandıkta birinci değil. AK Parti aleyhine olan bu tabloya kavga görüntülerini de eklerse sandığa davetiye çıkarmış olur. Muhalefet dünden hazır erken seçime.
Kavganın kimseye yararı olmaz… AK Parti’ye ise hiç olmaz.