(The Turkish Post) – HÜSNÜ YUSUF TURABİÇ
‘Başak Demirtaş olayı’ yerel seçim sürecine damgasını vurdu. Aday olup seçimlere girmeden çok konuşulmayı, tartışılmayı başardı. Onun gündeme gelmek diye bir derdi yok tabii. İsterse kazanacağı Diyarbakır gibi bir şehirden aday olur ve başkan da seçilirdi. Bu kapı hâlâ kapanmış değil. Önünde açılan başka kapılar da var. Hem yerel hem de Türkiye siyaseti yapacak makamlar hemen elinin uzanacağı yerde.
Selahattin Demirtaş’ın eşi Başak Demirtaş’ın derdi neydi? Neden DEM yönetimiyle görüşmeden adaylığını gündeme getirdi? Adaylık mesajı öylesine ani idi ki partiden sokaktaki insana kadar herkes şaşkınlıkla karşıladı. AK Parti’de ‘bayram havası’ estirirken CHP’de ‘büyük şok’ yaşandı. 31 Mart seçimlerinde yan unsurların sonuçlar üzerinde etkili olacağı kesin.
Başak Demirtaş gibi bir ismin İstanbul’da Kürt oylarını konsolide edeceği düşünüldüğünde adaylığı ‘sandığın kaderini’ belirleme potansiyeli taşıyordu.
Demirtaş’ın adaylık çıkışını 10 gün önce burada yorumlarken AK Parti için ‘İstanbul bileti’ anlamına geldiğini söylemiş, AK Parti’ye ‘Gel masaya oturalım, konuşalım’ mesajı içerdiğini vurgulamıştım. Bu 10 günlük süreçte AK Parti ile kapalı kapılar ardında görüşmeler, müzakereler yapıldı mı bilmiyorum. El altından temas olduğu kulisi medyaya yansıdı fakat daha fazla ayrıntı verilmedi. Ne döndüğünü tam bilmiyoruz.
Tarafların talepler listesine bakıldığında uzlaşma zor gibi görünse de aslında aynı zamanda kolay da… Terazinin öte yanında da Erdoğan’ın aşkı, Türkiye’nin gözbebeği ‘İstanbul’ var. Şairin ‘Bir sengine (taşına) yekpare (bütün) Acem (İran) mülkü fedadır’ dediği İstanbul’dan hangi fani vazgeçebilir ki.
Terazinin bu tarafı da ağır… Başta Selahattin Demirtaş olmak üzere mahpus Kürt siyasi hareketi mensuplarının tahliyesi. Güneydoğu’da seçimleri anlamsız kılan ‘kayyım’ politikasında radikal değişiklik. Ana ortak MHP düşünüldüğünde, AK Parti iktidarının adım atmasının güçlü ortayı çıkıyor. Eğer bir uzlaşma zemini doğsaydı, Erdoğan MHP’yi ve milliyetçi tabanını ikna edecek bir yol bulurdu. Erdoğan bugüne kadar ne keskin virajlar aldı, arabayı devirmeden. İstanbul karşılığında vereceği tavizlerin sözü mü olur?
Başak Demirtaş adaylıktan çekilirken ‘Partimiz ile ortak görüş birliğine varmış bulunmaktayız’ ifadesini kullandı. Çekilme kararını parti ile birlikte aldıklarının altını çizdi. Eşi Selahattin Demirtaş da ‘Başak Hanım’ın adaylık açıklaması partimize güç vermek içindi’ dedi ve ekledi: ‘Parti ile aramda ayrılık gayrılık yok’.
Demirtaşların sözleri ne anlama geliyor?
‘Ortak görüş birliği’ kavramından yürürsek adaylığının partide destek bulmadığı sonucunu çıkarabiliriz. DEM yönetiminin adaylığına ‘hayır’ dediği kararda nasıl buluştu Başak Hanım? Bu geri adımı nasıl sindirdi? Başak Demirtaş gibi biri partinin nabzını yoklamadan bir zemin araştırması yapmadan ismini ortaya atmaz. Onun için ben adaylık açıklamasının adreslerini parti içinde değil, başka yerlerde aramak gerektiğine inanıyorum.
Selahattin Demirtaş’ın açıklamalarının izini sürdüğümüzde de bir adrese götürmüyor bizi. Ve meseleyi izah etmekten, 10 günlük süreci anlamlandırmaktan çok uzak. Eğer Başak Hanım’ın adaylık çıkışı DEM’e güç verecekse neden sonuna kadar devam etmedi? Asıl güç ‘sandıkta’ lazım değil mi? Öncesinin medyada haber olmaktan başka hiçbir önemi yok ki. Demirtaş, önce adaylık açıklaması, sonra çekilme kararıyla partiye güç vermiş oldu mu? Hayır.
Bu 10 günlük sürecin en makul değerlendirmesi AK Parti’ye uzatılan elin havada kaldığı ve Demirtaş ile AK Parti arasında bir uzlaşmanın sağlanamamış olmasıdır. Ya da Demirtaş’tan bağımsız bir başka masa kurulduğuna işaret eder. DEM Başak Demirtaş’ın adaylığını uzlaşmayla geri çekti, fakat İstanbul’da aday çıkarmaktan vazgeçmedi.
Hiçbiri Başak Demirtaş kadar güçlü olmayacak kuşkusuz, DEM İstanbul’da doğal oylarını alsa bile seçimin sonuçlarını belirleyebilir. Bir önceki seçimler gösterdi ki iki parti arasındaki oy aralığı çok dar. Altılı Masa diye bilinen muhalefet blokunun dağıldığı dikkate alındığında DEM’den gelecek dolaylı küçük katkı bile AK Parti’nin pekâlâ işine yarayabilir. Demirtaş’ın eli havada kalsa bile DEM’in AK Parti ile tokalaşması ihtimalini göz ardı etmemek gerekir.
DEM bir güçler koalisyonu… Edirne, Ada, Kandil ve Avrupa’dan mürekkep. Demirtaş bir önceki yerel seçimlerde diğer unsurlara rağmen tek başına son sözü söyledi. Ve muhalefet blokuna destek verdi. Ada’nın devreye girmesi, devletin televizyonunda İmralı mektubunun okunması hiçbir işe yaramadı. Başak Demirtaş tartışması, Selahattin Demirtaş’ın DEM’in üzerindeki elinin epey zayıflamış olduğunu gösterir mi? Perde arkasını tam bilmemekle birlikte şimdilik, Demirtaş’ın gerilediği ve diğer unsurların daha fazla öne çıktığını söylemek mümkün.
Yazının başında Başak Demirtaş yerel seçim sürecine damgasını vurduğuna dikkat çektim. Fakat bunun ilerisi için siyasi yatırım anlamına gelmeyeceğini de hatırlatmak isterim. Günün sonunda siyaset ele geçen fırsatları değerlendirme sanatıdır. Tren kaçtı mı bir daha geri gelmez. Başak Demirtaş’ın eşinden ötürü güçlü bir figür olduğunu kabul ediyorum elbette. Ama siyaset değirmeninin nice güçlü isimleri öğüttüğü de bir gerçek. Bugün sadece adları kaldı yadigar.
Sosyal medyada siyasi içerikli bir stand up’tan küçük bir bölüm izledim. Orada ismini bilmediğim şahıs diyor ki; ‘Siyasi gündem çok hızlı değişiyor. Espri yetiştiremiyoruz. Kılıçdaroğlu mu kaldı? Sinan Oğan ile ilgili bir sürü esprim vardı, bitti gitti. Adam Cehennemin kapılarını kapatacağız dedi, dışarıdan kilitledi, bırakıp gitti. Biz içeride kaldık. Sinaan Beey biz burdayız’. Her iki isim 8 ay öncesinin iki güçlü aktörüydü. Şimdi adı anılmıyor. Kılıçdaroğlu ofisine çekildi, Oğan zaman zaman ise siyasetle değil skandallarla gündeme geliyor.
Yarın Başak Demirtaş’ın ismi de kara mizahlı stand up’lara konu olursa şaşırmam. DEM’in başına geçerse de benim için sürpriz olmaz.