(The Turkish Post) – HALİS GÜL
17 Ağustos 1999 Salı günü saat 03:02’de başlayan ve 45 saniye süren depremde resmi rakamlara göre, 18 bin 373 kişi hayatını kaybetti, 48 bin 901 kişi yaralandı. 5 bin 840 kişi ise kayboldu. Ancak bölge halkı, can kaybının çok daha yüksek olduğunu öne sürmüştü.
BAŞBAKAN ECEVİT, YARDIMCILARI BAHÇELİ VE YILMAZ İDİ
17 Ağustos depremi yaşandığında, DSP, MHP ve ANAP koalisyonu iktidardaydı. 28 Şubat 1997 ‘postmodern darbesi’ sonrası iktidara gelen 57. Hükümet’te Başbakanlık görevini DSP Genel Başkanı Bülent Ecevit üstlenirken, Başbakan Yardımcılığı görevini de ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz ile MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli yürütüyordu.
17 Ağustos depremi sonrası Akit gazetesi “Devlet enkaz altında” başlığı atarken, Yeni Şafak, vatandaşların ağzından “Devletin kurbanı olduk” diyordu. Muhafazakâr kesimin genelinde de deprem, 28 Şubat’ın sonucu olarak yorumlanıyordu.
***
KUTLULAR: “DEPREM, İLAHİ İKAZ!”
17 Ağustos 1999 depremi sonrasında Yeni Asya gazetesi Ankara Kocatepe Camii’nde bir mevlit okutmuştu. Mevlit öncesi basın toplantısında depremi “İlahi İkaz” olarak değerlendiren Yeni Asya gazetesinin merhum yönetim kurulu başkanı Mehmet Kutlular’a ise dönemin Devlet Güvenlik Mahkemesi (DGM) tarafından dava açılmış, dava sonucunda 2 yıl 1 gün hapse mahkum edilmiş ve Kutlular 276 gün hapis yatmıştı.
https://www.yeniasya.com.tr/dizi/kainatta-tesaduf-yok-deprem-de-tesaduf-olamaz_578209
***
BAŞÖRTÜLÜLERİN AÇTIĞI 7.4 PANKARTI
Kutlular’ın ‘ilahi ikaz’ sözlerinden sonra bir de başörtülü üniversiteli kızların açtığı “7,4 yetmedi mi?” pankartı gündem oluşturmuştu. Bunu da Akit gazetesinin yazarı Ali Karahasanoğlu’nun 30 Mayıs 2014’te yazdığı şu yazıdan hatırlayalım:
ALİ KARAHASANOĞLU
“7.4 yetmedi mi?” ve MHP’nin kefaret borcu! (30 Mayıs 2014 – Yeni Akit)
…
17 Ağustos depremi yaşanmış..
30 bin insanımız, depremde hayatını kaybetmiş..
“7.4 yetmedi mi” pankartı, hemen ertesi günü açılmamış..
Cenazeler toprağa verildiğinin haftasında da açılmamış.
Peki ne zaman açılmış o pankart?
7 Ekim 1999’da..
Yani Gölcük depreminden tam 52 gün sonra..
Peki 52 gün sonra, durup dururken mi açılmış o pankart?
Hayır..
Gölcük depremi olmuş. İnsanlarımızı kaybetmişiz. 70 milyon insan kenetlenmiş. Yaralarımızı sarmak için, laiki, dindarı, ırkçısı, komünisti birlik olmuş.
Veya biz öyle olduğunu sanmışız.
Ardından, önce orta dereceli okullar eğitim yılına başlamış.. Ardından birer ikişer üniversitelerin açılışı yapılmış..
Orta dereceli okullar açıldığında, 1998’deki başörtü yasağının daha yaygınlaştığını görmüşüz. Sadece belli İmam Hatiplerdeki başörtü yasağı, İstanbul’un tamamında uygulanır olmuş.
Erkek(!) MHP’lilerin, örtü yasağını kaldırmak üzere oy alıp, iktidar ortağı olduğu hükümetin ilk öğretim yılında, Rektörler Komitesi toplanmış.. 17 Ağustos depreminin üzerinden sadece 29 gün geçmiş iken, eski yıllarda üniversite kampuslarında sadece kapalı alanlarda yasak olan türban, artık kampusun her yerinde, açık alanlarda da yasak ilan edilmiş.
1999 Eylül ayı başındaki, örtü yasağındaki bu yeni gelişme Hürriyet gazetesinde şöyle haberleştirilmiş: “Başta İstanbul, Malatya-İnönü, Marmara gibi türban sorununun had safhada yaşandığı üniversiteler gelmek üzere, üniversitelerle bunlara bağlı fakülte ve yüksekokullarda, ‘başın açık bulundurulması’nın esas olduğunu hükme bağlayan yeni yönetmelikler Resmi Gazete’ye gönderilmeye başlandı.”
Yani, 1998’e göre daha şedit. 1998’e göre daha despot. Daha zalimane bir uygulamaya geçilmiş..
Ve işte Hürriyet’in 15 Eylül nüshasında ifade edilen Marmara Üniversitesi’ndeki başörtü yasağı sorunu, iki hafta boyunca uygulanmış. Başörtülü öğrenciler, artık üniversitenin açık alan dahil hiçbir yerine alınmamaya başlanmış.. Ve sonunda da 6 Ekim 1999 günü başörtü mağduru öğrenciler artık isyan etmişler, “7.4 yetmedi mi?” pankartı açılmış.
Yani örtülü öğrenciler demek istemişler ki: “Geçen yıl bu zulmün çok daha azı vardı.. Buna rağmen, halk başörtüsü yasağını kaldıracağını vaad eden MHP’ye % 17 oy verdi. Kaldıracağını zannetti. Ama O MHP, gitti başörtü yasakçıları ile hükümet oldu.. Ardından 17 Ağustos depremini yaşadık. Hep birlikte öldük. Hep birlikte yaraları sarmaya çalıştık. Ama şimdi, geçen yıldan daha şedit, daha ağır, daha yaygın bir zulümle karşı karşıya kalıyoruz. Yaşadıklarımızdan niye ibret almıyoruz?”
İşte o “7.4 yetmedi mi?” pankartının anlamı bu…
Deprem olmuş. İnsanlar ölmüş..
Ama despot herifler, depremden önceki zulmü birazcık hafifleteceklerine.. Daha da artırmışlar..
Mağdur öğrenciler de, “Siz ne yaptığınızın farkında mısınız” ikazında bulunuyorlar..
O pankartın başka hiçbir anlamı yok..
Şimdi “bir eli balda, bir eli kaymakta” olan cemaat yazarları ise, o pankartı istismar edip, neredeyse küfürbaz Fatih Altaylı’nın safında durmaktan utanmıyorlar..
“O tarihte ‘7.4 yetmedi mi’ diyen kız öğrenciye sahip çıkıyordunuz. Şimdi niye benzerini yazan Ali Ünal’a kızıyorsunuz” diyorlar..
Cevabını vereyim..
Başörtü mağdurları.. 16 Ağustos’a göre, depremden sonra daha ağır zulümle karşılaştılar..
Ali Ünal da.. Soma faciasının yaşandığı 13 Mayıs öncesine göre.. Ertesi gününden itibaren daha şedit bir zulümle karşı karşıya mı kaldı?
Öyle ise.. Buyursun istediğini söylesin..
Ama böyle bir zulüm yoksa..
Soma öncesinde de.. Sonrasında da.. Ortada hiçbir zulüm, hiçbir haksızlık yok iken..
Hatta.. Kendilerinin organize ettikleri hıyanetlerin hesabı henüz sorulmamış iken..
MİT TIR’larının hesabı verilmemiş iken..
17 Aralık operasyonlarının hesabı verilmemiş iken… Bedduanın hesabı verilmemiş iken..
Niye kendilerine, başörtü yasağına uğrayan kızlardan referans getirmeye kalkışıyorlar?
***
DEPREM, KRİZ DERKEN 3 KASIM 2002 SEÇİMİ
17 Ağustos depreminin ardından yine 57. Hükümet döneminde 19 Şubat 2001’de Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, Başbakan Bülent Ecevit’e anayasa kitapçığı atıyor, bu da ekonomik krizin daha da artmasına ve hükümetin sallanmasına yol açıyordu. 2002’de Başbakan Bülent Ecevit’in sağlık durumunun kötüleşmesi ile ilgili tartışmalar başladı. Bu tartışmaların ardından Başbakan yardımcısı Devlet Bahçeli, 7 Temmuz 2002’de aldığı kararla 3 Kasım 2002’de seçim yapılmasını istedi. 3 Kasım seçimi de AK Parti’nin iktidara gelmesini sağladı.
***
HER YIL 17 AĞUSTOS ANMASI YAPILDI
Üstünden yıllar geçse de 17 Ağustos 1999 depremi unutulmadı, her yıl o saatte anma törenleri yapıldı. AK Parti hükümeti, 2009’da AFAD adıyla Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı kurdu. TOKİ eliyle yeni sağlam konutlar yapılmaya başlandı. Ancak deprem ülkesi Türkiye, 6 Şubat 2023’te iki deprem ile bir kez daha yıkılıyordu.
***
TÜRKİYE TARİHİNİN EN BÜYÜK 2 DEPREMİ: 6 ŞUBAT
6 Şubat 2023’te Kahramanmaraş merkezli meydana gelen depremler arka arkaya 7,7 ve 7,6 büyüklüğündeydi. İlk deprem yaklaşık 1,5 dakika sürdü. Depremlerde resmi rakamlara göre 55 binden fazla kişi hayatını kaybetti. Tabii halk yine bu rakamlara inanmadı, gerçek sayının bunun 2-3 katı olduğu iddia edildi. Depremin vurduğu 11 ilde toplam 518 bin konut yıkıldı veya ağır hasar aldı. Ayrıca 128 bin 778 konut ise orta derecede hasar aldı. Afet sonrası 2 milyondan fazla kişi barınma sorunu yaşarken en az 5 milyon kişi farklı bölgelere göç etti. Türkiye ve KKTC’de 7 günlük yas ilan edildi. 2023 Meclis Deprem Araştırma Komisyonu’nun raporuna göre depremlerin toplam maliyeti Türkiye’de 148 milyar dolar oldu.
***
GAZETELERDE 6 ŞUBAT DEPREMİ MANŞETLERİ
17 Ağustos’tan 24 yıl sonra meydana gelen yeni iki deprem, ülkede depreme hazırlık olarak çok da fazla bir şeyin değişmediğini ortaya koydu. Gazetelerin depreme ait attıkları manşetler ise akıllara 1999 gazetelerini getirdi.
17 Ağustos sonrası “Devlet enkaz altında” diyen Akit gazetesi, bugün iktidarda AK Parti olunca manşetini “Başın sağ olsun Türkiyem” diye atıyordu. Yine 17 Ağustos için “Devlet enkaz altında” diyen Yeni Şafak, bu defa “Kıyamet gibi” başlığını tercih ediyordu. İki gazetenin daha sonraki manşetlerinde de sürekli “Türkiye tek yürek, hep birlikte yaraları saracağız” tarzı başlıklar yer alıyordu. Muhalefetten tepkiler gelince 9 Şubat 2023’te “Millet can derdinde, zillet rant peşinde” diyen Akit, 10 Şubat’ta ise “Devlet aciz değil, deprem benzersiz” demek durumunda kalıyordu.
***
KARAHASANOĞLU: SURİYELİ KARŞITLIĞI AFET GETİRDİ
Yeni Akit yazarı Ali Karahasanoğlu’nun ‘depremin manevi sebebi’ ile ilgili yazdığı 9 Şubat 2023 yazısı ise büyük tepki topladı: “Belki de Suriyeli göçmenlere karşı olanlara yeterince cevap veremediğimiz için Allah’ın afeti hepimizi vurdu!”
ALİ KARAHASANOĞLU
Yardım kolisine, kirli bez ve Davutoğlu’ndan avukatlık! (9 Şubat 2023)
Açık sözlüyümdür..
Dolambaçlı anlatımları sevmem..
Söylenmesi gereken bir şey varsa, fazla dolandırmadan söylemeye çalışırım..
…
Adıyaman’daki insanlar, yakınlarının bulunduğu binada çalışma başlatılamadığı saatlerde bile, “Allah’ım imdad” diyor, dua ediyorlar..
Ama.. Bir avuç soldan çarklı medya organı, “Hatay’a yardım gitmiyor. Hatay’da iş makinesi yok. Hatay’da kurtarma ekibi yok. Hatay’da çadır yok.. Hatay’da çocuk bezi yok” diye sayıyorlar da sayıyorlar..
Affedersiniz beyler..
Hatay Belediye Başkanınızın, daha üç ay önce yaptığı açıklamaları önünüze koyarsam, iki yıl önce yaptığı açıklamaları, 4 yıl önce seçim öncesinde yaptığı konuşmaları önünüze koyarsam, biliyorum yine de yüzünüz kızarmaz ama.. Algı oluşturmak istediğiniz halk kesiminin en az yarısı sizin yüzünüze tükürür..
“Hatay’da doğan her 4 çocuktan 3’ü Suriyelilere ait”den başlayın..
“Suriyelileri hemen sınırdışı etmemiz lazım” diyenlere kadar..
“Hatay’da 500 bin Suriyeliyi barındırıyoruz. Gitmedikleri takdirde ekonomik dengeler bozulur” diyenlere kadar..
“Merhamet etmeyene, merhamet olunmaz” ilahi ilkesini bunlara hatırlattık..
“Siz bir gurebanın elinden tutun ki, Allah da sizin elinizden/bizim elimizden tutsun” dedik..
Ben dedim..
Dindar insanlarımız dedi..
Adıyamanlı kardeşlerim dedi, Malatyalı kardeşlerim dedi..
Kahramanmaraşlı kardeşlerim dedi..
Ama belki de, bizim bu göçmen karşıtı ırkçılara yeterince cevap veremediğimiz, vermediğimiz için olsa gerek..
Allah’ın afeti, hepimizi vurdu..
***
YENİ ASYA YAZARI ERSOYLU, KHK’LILARI HATIRLATTI
Ali Karahasanoğlu’nun, 6 Şubat depremini, Suriyelileri istemeyen muhalefete bağlamasına karşın Yeni Asya yazarı İbrahim Ersoylu, “Depremin muhtemel mesajları” yazısında 15 Temmuz KHK’lılarını hatırlatıyordu:
https://www.yeniasya.com.tr/ibrahim-ersoylu/depremin-muhtemel-mesajlari_577602
İBRAHİM ERSOYLU
Depremin muhtemel mesajları (10 Şubat 2023 – Yeni Asya)
Birkaç gün evvel ülkemizin Güney doğusunu vuran, binlerce kişinin ölümüne, çok sayıda şehrimizi harabe haline gelmesine sebep olan deprem tesadüfî değildir.
Ciğerimizi yakan bu felaket ile, İlahî iradenin bize vermek istediği mesajlar vardır. Bu mesajların bazıları şöyle özetlenebilir:
Bilindiği üzere ülkemiz, coğrafi konum itibarıyla deprem kuşağında yer almaktadır. Daha önceki yıllarda İzmir, Erzincan, Düzce depremi gibi ağır can ve mal kayıplarına yol açan çok sayıda deprem yaşanmıştır. Bu durumu dikkate alarak devletin ve yöneticilerin, Japonya’da olduğu gibi şiddetli depremlere dayanıklı gerçekçi tedbirler almaları, buna göre iyi bir imar planı yapılarak tavizsiz bir şekilde uygulamaya koymaları gerekirdi. Ama ne yazık ki bu yapılmadı.
Deprem uzmanı ilim adamlarımız, yıllardan beri muhtemel depremlere karşı tedbir alınması gerektiğini dile getirdiklerine defalarca bizzat şahit olduk. Ancak devletin idarecileri bu uyarıları pek dikkate almadılar.
Son yirmi yılda inşaatçılıkta tecrübesi ve mahareti bulunmayan binlerce kişiye inşaat yapma ruhsatı verildi ve bunların yaptıkları binalar ciddî bir denetime tabi tutulmadı. Ülkenin her yanında standartlara uygun olup olmadığı belli olmayan gibi binalar yükseltildi.
…
Meşum 15 Temmuz darbe teşebbüsü akabinde, asıl sorumlular tespit edip yalnız onlara ceza verilmesi gerekirken, darbe ile alakası olmayan yüz binlerce kişi, adil mahkeme kararı olmadan, KHK’lerle kamu veya özel sektördeki vazifesinden alınarak müktesep hakları ellerinden alınmış ve hapse atılmış, aileleri açlık ve sefalete mahkûm edilmiştir.
Toplumun çoğu, yapılan bu haksızlıklara ya fiilen, ya sessiz kalarak ya da müdafaa ederek iştirak etmiştir. Aradan yedi yıl geçmiş olmasına rağmen ne idarecilerden ne de halkın çoğunluğundan bu zulümlere dair bir öz eleştiri bir pişmanlık gösterilmemiş, onların telafisi için herhangi bir adım atılmamıştır. İlahî adalet bizi bu depremle bu hususta uyarmış olabilir.
…
***
***