(The Turkish Post) – HALİS GÜL
“Başörtüsü mücadelesini kazandık ama tesettürü kaybettik. Başörtüsü yasağını kaldırdık ama şimdi başörtüsünü atmaya başladık…
İnsanları giyim kuşamlarıyla yargılayamayız. Bu kesin. Müslüman insanlara, insanların giyim kuşamlarıyla uğraşmak yakışmaz. Herkes seçiminde hürdür.
Fakat burada yaşanan sosyolojik ve kültürel bir süreç var: Geleceğe dair alarm zillerinin çaldığını gösteren…
Nurtopu gibi ürpertici yeni bir sorunumuz daha oldu: Başörtüsü açma trendi! Modaya dönüştü adeta bu. O yüzden trend diyorum. Başörtüsü açma trendi.”
Bu satırlar Yeni Şafak yazarı Yusuf Kaplan’dan… (9 Ağustos 2020)
Kaplan, kendisine gelen mektuplarda muhafazakâr ailelerin genç kızları arasında başlarını açmaların arttığından yakınıldığını da dile getirdi.
DİNDAR NESİL HEDEFİNDE DURUM NEDİR?
Ertuğrul Özkök ise Erdoğan’ın 2012 yılında ‘dindar nesil’ hedefini açıkladığını hatırlatarak şunları yazdı:
“Dindar nesil hedefinin 12’nci yılında durum ne? Aradan 12 yıl geçti. Bugün Türkiye’de dindarlık ne durumda? Toplum Çalışmaları Enstitüsü geçen hafta, 11 Ekim günü, 2024 Eylül ayına ait ‘Türkiye Toplumsal Eğilimler Araştırması’nın sonuçlarını yayınladı. Sonuç şu: ‘Halkın Atatürk’e olan ilgisi ve sevgisi büyürken, dindarlık azalıyor.’
En ilginç soru: Dindarlığınız son 5 yılda ne yönde değişti? Verilen cevaplar: Yüzde 63.5 Herhangi bir değişiklik olmadı. Yüzde 22.5 Dindarlığım azaldı. Yüzde 14 Dindarlığım arttı.
Muhafazakar kesimin 28 Şubat’ta başörtü mücadelesi vermiş iki önemli ve saygın ismi Ayşe Böhürler ve Sibel Eraslan 15 gün arayla aynı gözlemlerini aktardı. Muhafazakar kesimde kızlar başlarını açmaya başladı. Başı örtülü kadın oranı yüzde 50’nin altına indi. Dikkat edin başı örtülü içinde hepimizin bildiği Anadolu usulü, başını dini nedenle değil, geleneksel olarak bağlayan kadınlar da var ve sayıları hiç de az değil. Bu iki isim sıradan kişiler değil. Ayşe Böhürler AKP kurucusu ve MKYK üyesi. Sibel Eraslan ise o kesimin en önemli köşe yazarlarından biri. Aynı zamanda romancı.”
***
ELİF ÇAKIR
Herkesin giyim kuşam tercihi kendisinin tabii ki ancak kamuoyunun yakından tanıdığı kadınlardan başını örten de, açan da haber konusu oluyor. Başını açtığı için en fazla gündem olanlardan biri Karar gazetesi yazarı Elif Çakır.
T24 sitesinde, 28 Temmuz 2021 tarihinde haber , “Karar gazetesi yazarı Elif Çakır, başörtüsünü çıkardı” başlığıyla duyuruldu. Aynı gün Yeni Akit gazetesi ise Çakır’dan rahatsızlığını, “Evrim geçirdi: Elif Çakır’ın Kabataş’tan sonra başörtüsü de yalan oldu!” başlığıyla dışa vurdu. Akit, bu başlığıyla ‘Kabataş’ta başörtülü kadına saldırıldığı’ iddiasının da yalan olduğunu kabul etmiş oldu.
KABATAŞ YALANI
‘Kabataş Yalanı’ 2013 Taksim Gezi Parkı protestoları sırasında ortaya atılan bir iddiaya deniliyor.
13 Haziran 2013 günü Bahçelievler Belediye Başkanı Osman Develioğlu’nun gelini Zehra Develioğlu, dönemin Star gazetesi yazarı Elif Çakır’a verdiği röportajda, başörtülü olduğu için Gezi protestocuları tarafından Kabataş’ta çirkin bir saldırıya uğradığını iddia etmiş ancak daha sonra olayın gerçek olmadığı ortaya çıkmıştı.
Görüntüleri bir türlü ortaya çıkarılamayan olayla ilgili olarak 5 Mart 2015’te yine iktidara yakın basın organlarının köşe yazarları koro halinde ‘Diliniz kaba, vicdanınız taş’ ortak başlığını kullanarak Kabataş yalanının savunuculuğunu sürdürmüşlerdi.
Elif Çakır, başını örtmekten neden vazgeçtiği ile ilgili bir açıklama yapmadı.
***
MEHTAP KAYAOĞLU
‘Danışman Psikolog & Psikoterapist’ Mehtap Kayaoğlu da son yıllarda başını açanlardan. İşin ilginç yanı, 22 Ekim 2010’da Kayaoğlu’nun Haber7’de “şamar oğlana çevrilen başörtüsü” yazısında, başı örtmenin Allah’ın emri olduğunu yazmasıydı.
Kayaoğlu’nun yazısının bir bölümü şöyle:
“Müslümanım ben diyen birisi için, artık bazı işleri kendi keyfine göre yapma hakkı yoktur! Allah namaz kılın diyorsa kılmalıdır; oruç tutun diyorsa tutmalıdır; kadınlara başınızı örtün diyorsa örtmelidir. Kendi nefsine zor geldiği için yapamayan, yapamamasının sıkıntısını çeken insanları bir kenara bırakıyorum şimdilik. Çünkü emrin Allah’tan geldiğini bilmek önemlidir. Velev ki bazı nefsi ve yaşamsal etkilerle sorumlu olduklarını bildikleri halde yapamıyorlardır. Ve kişisel gerekçeleri nedeniyle Allah’a sığınarak af diliyorlardır.
Sözüm ısrarla ‘Allah’ın emri’ olan durumları, sanki ‘teferruat’mış gibi göstermeye çalışanlara!
Bir başörtüsü meselesidir almış başını gidiyor. Türban deniyor, sıkmabaş deniliyor… ama dönüp dolaşıp sorunmuş gibi yansıtılıyor. Allah’ın emri için örttüğümüz başörtümüz şamar oğlanına döndü maalesef!
Başörtüsü Allah’ın emirlerinden birisidir, kadınları doğrudan ilgilendiren, erkeklerin kadınlara bu konuda yardım etmeleri gereken bir emridir. Sorun kadın sorunu değildir! Allah kadınlara tesettürü emrettiği için örtüyoruz başımızı… erkekler bu emrin dışında düşünemez kendisini!
Oruç emri sorgulanmıyor, namaz emri sorgulanmıyor, başörtüsü emri yıllardır sorgulanıp duruyor. Sorgulayamazsınız! Tartışamazsınız! Teferruat mı gereklilik mi olduğunu konuşamazsınız Demokratik bir hak olduğunu düşünemezsiniz! İnsani özgürlükler açısından değerlendiremezsiniz!
Başörtüsü Allah’ın emridir. Ya başörtüsünün Allah’ın emri olduğunu toptan kabul edersiniz! Ya da böyle emir yok der toptan red edersiniz!”
Kayaoğlu’nun Haber7’deki son yazısı, 16 Aralık 2015 tarihli olarak gözüküyor. 2010’daki söz konusu başörtüsü yazısının altında ise okurlar, “Şaşkınım.. Açıldığınızı görünce İslam adına çok üzüldüm.. Ne talihsiz olmuş, kendiyle çelişmek.. “ şeklinde yorumlar bırakmış.
***
BURCU ÇETİNKAYA
2013 yılında tesettüre giren ünlü kadın rallici Burcu Çetinkaya, 2015 yılında Şanlıurfa Bucak aşiretinden Fatih Mehmet Bucak ile evlendi. 2019 yılında ise önce başını açtı, ardından eşinden boşandı.
Çetinkaya, 20 Nisan 2019’da Habertürk TV’de Oylum Talu’ya konuk olmuştu. Çetinkaya şunları aktarmıştı:
“Ben Şanlıurfa’ya bekarken taşındım. Eşimle orada tanıştım. Harran Üniversitesi’nde yüksek lisans yapıyordum. Eşim toprağına son derece bağlı. Hiçbir zaman doğduğu topraklardan ve ailesinden kopmamış. Eşim kolejde okumuş, Gazi üniversitesi’nden mezun olmuş, ailesine ve aşiretine bağlı biri. 40-50 bin kişilik bir ailesi var. Eşimle, gazeteci bir arkadaşım aracılığıyla tanıştık. Onun karakterinden çok etkilendim. Şanlıurfa’da uzun süre kalmayı düşünmüyordum.
BAŞÖRTÜSÜNÜ NEDEN ÇIKARDI?
Bu konu kişi ile Allah arasında olmalı. 6 sene de böyle düşünüyordum. Bir süre konuşmak istemedim. Kendilerince yorumlar yapıldı, yanlış yanlış yorumlar yaptılar. Bu benim yolculuğum. Başörtüsüyle devam edebilmeyi çok isterdim ama gücüm yetmedi. Başörtüsüne saygısızlık yapmak istemem. Ben bu kararı bir sene düşündüm. Eşimin annesi dışında ailesinde kapalı birisi yok. Eşim dolayısıyla kapanmadım. 6 sene önce de aynıydım, şimdi de aynıyım. Her şeyi başörtüsü odaklı düşünmemeli.”
***
‘BAŞÖRTÜLÜ OLDUĞUM İÇİN AK PARTİLİ SANIP KÜFREDİYORLAR!’
Kimi başörtülülerin açılmasında bir sebebin de siyasi iktidar olduğu dile getiriliyor. “Başörtüsü siyasi simge değil” dense de seküler kesimde tüm başörtülüler, iktidar partisi yanlısı olarak düşünülüyor. “Kapalıyım ama AK Partili değilim” demek isteyenler, bunu nasıl göstereceğini bilemiyor. Bunun en net ifadesini, Halk TV’de 11 Ağustos 2020’de Enver Aysever’in programında konuşan Zeynep Duygu Ağbayır’ın (33. dakikadaki) şu sözlerinde görüyoruz: “Başörtülü olduğunda herhangi bir mekana gittiğinde, başka bir şeyle fişleniyorsun. Evet bu oluyor… AKP’li sandıkları oluyor. Seçim zamanları yediğimiz küfrü bir bilseniz.. insan maruz kaldığı şeyi bilir ya, sokak ortasında yediğimiz küfürleri biliyoruz. Başlıyor, AKP’nin diye başlıyor, sonunu ben duymuyorum artık, gülüp geçiyorum…”
***
HALİS GÜL’ÜN TÜM YAZILARI