(The Turkish Post) – HALİM YILMAZ
Dünya gözünü kulağı kapatmış, İsrail’in İslam coğrafyasında işlediği katliamı izliyor. Sanki sessiz bir tiyatro oynanır gibi, İsrail bir terör estiriyor Ortadoğu’da. Kendi ülkesinde öldürülen 15 sivilin öcünü alırcasına, bölgeyi bir ateş topuna çevirdi. Önce Gazze ile başladığı katliamlarına şimdi Lübnan ile aralıksız devam ediyor. Bir sonraki noktanın Suriye ya da İran olmayacağını kimse garanti edemez. Çünkü İsrail’i durduracak bir dünya devleti yok ne yazık ki. Evet, gerçekçe ABD’nin en ufak bir uyarısıyla bir savaş çanları bir anda kesilebilir.
Ancak Amerika’nın şu anda bölgede yükselen tansiyondan rahatsız olduğuna dair hiçbir emare ve iz yok. O zaman İsrail bölgeleri bombalamaya ve masum Müslümanları öldürmeye devam etsin! İslam coğrafyası da utanarak, vahşeti izlesin. Bari İsrail zulmünü durduramıyorsunuz, o zaman biraz utanın. Çünkü bugün yaşanan vahşetin bir sorumlusu da İslam ülkelerinin yöneticileri. Ekim 2023’te ilk adımda reaksiyon göstermiş olsalardı, bugün İslam ülkelerinde kan ve gözyaşı olmayacaktı. Bundan sonra artık bölgede kimse huzur ve sükûnet beklemesin. Kan ve gözyaşı bu toprakların artık bir işareti olmaya devam edecek maalesef.
İSRAİL’İN STRATEJİSİ
Gelelim Hamas ile İsrail arasında başlayan, ardından Lübnan’a sıçrayan bölge savaşlarının temeline. Bu kapsamda da İsrail’in birkaç ay içerisinde Hamas lideri İsmail Haniye başta olmak üzere, İran destekli ‘Direniş Ekseni’nin en önemli kollarından biri olan Lübnan Hizbullah Örgütü’nün efsanevi lideri Hasan Nasrallah’ın nasıl öldürüldüğünü iyi etüt etmek gerekiyor. Aslında ortaya konulan belgeler ve saldırı planlarına bakıldığında İsrail’in bugünün çalışmasını yıllar öncesinde yaptığı aşikâr. Özellikle Hizbullah’ın teknik cihaz ve telefon sistemine yaptığı saldırıyı düşündüğünüzde, eylemin ne kadar komplike olduğu aşikar. Bunun için öncelikle yabancı bir ülkede sahte şirket kuracaksın. Ardından da başına MOSSAD’ın bir ajanını geçireceksin. Ürettiğin bütün teknik cihazları da Hizbullah’a el altından satacaksın. Bu hem büyük bir pazarlama yeteneği gerektiriyor hem de iyi bir zeka. İsrail devleti bunları yıllar öncesinde planladığı için, her şeye bir kılıf bulmuş.
Ama burada temel bir konu var. Teknik istihbaratın yanı sıra, insan istihbaratının ne kadar önemli olduğu bir kez daha ortaya çıktı. Nasrallah’ın ölümünde görüldüğü üzere, bu bilgiyi teknik olarak alabilirsiniz. Ancak insan istihbarı ile bunu teyit etmediğiniz sürece, yapılan çalışmalar hep arafta kalır. İsrail’in son dönemdeki başarılarının temelinde hep, Lübnan, İran ve Filistin’de angaje ettiği ettiği ajanlar var. Kısacası İsrail, Ortadoğu ülkelerinde adeta kılcallara kadar nüfus etmiş durumda. Bu nokta suikastlar bize bunu gösteriyor aslında.
NASRALLAH BİLGİSİ AJANLARDAN
Batı medyasında birçok gazetede, ‘İran Hizbullah’ı sattı mı?’ şeklinde sorular soruluyor. Bana göre, Nasrallah’ın öldürülmesinin İran ile bir alakası yok. Zaten İsrail gibi bir kurt, kuzuyu yemeye çoktan karar vermişti. Bu kapsamda, uzun yıllar İsrail’in peşinde olduğu Nasrallah’ın çevresinde son zamanlarda açığa çıkan güvenlik zafiyetleri ön plandaydı. Hamas lideri Haniye ve Hizbullah’ın lider kadrosu infaz edilirken, Nasrallah daha dikkatli davranmadı ve suikaste uğradığı toplantıyı gerçekleştirdi. İstihbarat kuramlarına göre, Hizbullah lideri Hasan Nasrallah’a yönelik gerçekleştirilen suikast, dört ana faktör veya hipotezle açıklanabilir. Buna göre öncelikli konu, örgütün çok ciddi bir güvenlik açığıyla karşı karşıya kalması. Hem teknik cihazların patlatılması hem de lider kadrolarına yönelik saldırılar bunun en önemli göstergesi.
En önemli konu ise angaje kavramı. İstihbarat dilinde buna ajanlaştırma ya da elemanlaştırma çalışması deniliyor. Benim bakış açıma göre, de bu bilgi diğerlerine göre birinci sırada yer alıyor. Özellikle lider kadroya yönelik eylemlerin temelinde ajandan alınmış nokta istihbaratların olduğu aşikar. Bu açıdan İsrail’in Hizbullah’ın önde gelenlerinin hareketlerini, programlarını düzenleyen ekiple ilişkisi olan üst düzey bir yetkiliyi kendi saflarına çekmeyi başardığı yönünde. Nasrallah gibi üst düzey bir lideri infaz etmenin başka bir yolu yoktur. Kısacası en yakınına sızan bir ajandan alınan bilgi noktasında liderin infaz edilmesi en yüksek bilgi olarak duruyor.
İLETİŞİM SİSTEMİ İLE ÖRGÜTE NÜFUZ ETTİ
Diğer bir noktaysa, İsrail’in Hizbullah’ın kullandığı şifreli iletişim sistemine büyük ölçüde sızmayı başardığı tezi. Hizbullah bu sistemin güvenli olduğundan oldukça emin. Bu varsayım pek uzak bir ihtimal değil çünkü İsrail, Hizbullah’ın çağrı cihazı ve telsizlerle haberleşmeye geri dönmesini sağladı. Geçtiğimiz günlerde de bu cihazlar patlatılarak iki büyük katliama neden oldu. İlginç olan, çağrı cihazları patlamalarının Hizbullah’ın iletişimle ilgili güvenlik önlemlerinde katı olduğunun bilindiği sırada meydana gelmesidir. Zira bu iletişim araçları bir örgütün omurgasıdır. Yani İsrail teknik cihazlar aracılığıyla bütün Hizbullah üyelerini tespit etme başarısı gösterdi. Son olarak da, İsrail’in örgüt liderleri tarafından kullanılan araba ve motosikletlere çip yerleştirmeyi başardığı hipotezi geliyor. Bu çipler yolcunun sesleri kaydetme özelliği gösterdiği için de toplanma noktaları tespit edildi.
Yukarıda dile getirdiğim noktalar İsrail’in yıllardan beri üzerinde çalıştığı projeler. Özellikle İran topraklarında Hamas lideri İsmail Haniye’nin infazı ile başlayan süreç, mutlaka artarak devam edecektir. Çünkü İsrail’in ağzına kan değdi. Dünya genelinde angaje ettiği ajanlar vasıtasıyla bilgi toplamaya devam ediyor. Haniye’nin bilgisini verenlerin İran Devrim Muhafızları komutanları olduğunu düşündüğünüzde, bölgede yaşanan skandalları siz düşünün artık.
Haniye’nin yerini İranlı bir komutandan alan İsrail’in, Nasrallah’ın yerini de Lübnan’ın üst düzey bir yöneticisinden aldığı bilgisi size çok mu tuhaf geliyor? Bana artık bölgede hiçbir şey normal gelmiyor. Çünkü ok yaydan çıktı bir kere.