(The Turkish Post) – ASLI GÜNEY
Türkiye’de eskiden siyasetin bir ağırlığı vardı. 1980 sonrasında Türk siyasi tarihine damga vurmuş Süleyman Demirel, Turgut Özal, Bülent Ecevit ve İsmet İnönü, söylem ve hareketleriyle birer örnek teşkil etmişlerdi. Tabii ki seçim meydanlarında rakiplerine yönelik ağır eleştirilerde bulunuyorlardı. Ancak birbirlerine karşı nezaket sınırlarını zorlayan ve hakaretamiz ifadelerden hep uzak kalmaya özen gösteriyorlardı. Hatta aynı mekânda bir araya geldiklerinde ise birbirlerine karşı hüsnüniyetleri toplumun dikkatinden kaçmıyordu. İşin özünde o dönemde siyasetin ve siyasetçinin bir ağırlığı vardı. Ancak son birkaç yıl içerisinde siyasette yaşanan çalkantılı dönemi gördüğünüzde, hem ülke siyaseti hem de siyasetçisi adına büyük inkisar yaşıyorsunuz. Özellikle birkaç gündür MHP, İYİ Parti ve Zafer Partisi yetkilileri ve teşkilat üyeleri arasında kullanılan tehdit dilini gördüğünüzde, bunun adının siyaset olmadığını bir kez daha anlıyoruz. Parti liderlerini ölümler tehdit etmek nedir Allah aşkına? Burası muz cumhuriyeti mi? Bu ülkede konuya el atacak hiçbir savcı yok mu? İnsan uzaklardan da olsa sormadan edemiyor.
Neyse ben asli konuma döneyim. Özellikle dolu dolu siyaset analizi yapacak değilim. Bu konuda sitemizin yazarları Mümtaz’er Türköne ve Hüsnü Yusuf Turabiç Beyler gerekli yazıları gün be gün kaleme alıyorlar. Aslında siyasi analiz yapmak haddime değil. Bu siyaseti ve siyasetçisi bilmediğim anlamına gelmez. Yıllar boyunca bir hukukçu olarak Ankara ve İstanbul arasında mekik dokudum. Bugün Ankara’da siyaset yapan ya da hukuk camiasında tanınmış pek çok simayı yakından tanırım. Halen yurtdışı ziyaretlerinde oturup çay kahve içmeye devam ediyoruz. Beni bu yazıyı yazmaya CHP lideri Özgür Özel zorladı desem yanlış olmaz. İnsan uzaklarda da olsa, ülkesinden bir dakika uzak kalamıyor. Özellikle de siyasetinden asla. Dünyanın hiçbir ülkesinde siyaset bu kadar canlı ve heyecanlı olamaz. Sokaktaki vatandaşların hepsi siyaset akademisi mezunu! Her sokak başında bir parti kuruluyor, bir parti de kapatılıyor hemen! Çay bahçesi ya da camii avlusu fark etmiyor! Üç beş çılgın vatandaş bu iş için yetiyor!
CHP’Yİ YÖNETMEK ÜLKE YÖNETMEKTEN DAHA ZORDUR!
Özgür Özel, partisinin Grup Başkanvekili iken TBMM’nde adeta bir aslan gibiydi. Özel, partisinin bütün Meclis çalışmalarında en haraketli hatiplerinden birisiydi. Özellikle iktidar partisi vekilleri, onun söze başladığı zaman diliminde papatya misali kapanıp dinliyorlardı sessizce. Özel’in gadrine kimse uğramak istemezdi. Hitap dili biraz iğneleyici, biraz da sert olunca, akşam televizyon haberlerine manşet olmak istemiyorlardı. Ancak o Özel, CHP lideri olduktan sonra çekip gitti. Tabii ki, artık grup başkanvekili değildi. Bir parti lideri olarak daha tutarlı ve kapsayıcı bir dil kullanması icap ederdi. Dediğimiz gibi de oldu aslında. Arkasına Mansur Yavaş ve Ekrem İmamoğlu gibi iki güçlü figürü de alarak yol yürümeye başladı. Mart yerel seçimlerinde bunun da sonucunu aldı. Türkiye genelinde partisini bir numaraya getirdi. Ama birkaç ay içerisinde o etkili siyaset bir rüzgar gibi savruldu gitti. Sebebini kimse anlayamadı. Özgür Özel artık şunu görmeli. Yaptığı gereksiz açıklamalar ve gündem belirleme yanlışlarından dolayı ciddi bir imaj sorunu yaşıyor. Birkaç ay içerisinde bu yanlışlar devam ederse, benden söylemesi “CHP’de kazan kaynar”. CHP lideri de geldiği gibi, başka bir kongreyle sevenlerine veda eder.
Özgür Özel, siyasetin yıllardan beri içinde. Ama bir o kadar da dışında. Meclis’te tüzük tartışmakla, partiyi yönetmek aynı değil. Özellikle CHP gibi bir partiyi yönetmek ülkeyi yönetmekten daha zordur. Muhtemelen ki, bu zorluğu ve kargaşayı gördükçe, her gün yeni hatalar yapmaya devam ediyor. Son olarak önceki gün partisinin Mersin İl Başkanlığı önünde yaptığı açıklamada saat 15.00’de büyük bir sürprizi açıklayacağını ifade etmişti. Kamuoyu merakla Özel’in ne açıklayacağını beklemeye başladı. Belki Kemal Kılıçdaroğlu, bu ifadeyi kullanmış olsaydı, toplumda “Muhtemel yolsuzluk ve rüşvet belgesi” açıklayacak şeklinde bir intiba oluşabilirdi. Ama Özel’in geçmiş dönemde yaptığı bazı çıkışlar dikkate alındığında, ciddi bir beklenti yoktu aslında. Ancak yapılan değerlendirmeden sonra, sosyal medyada adeta tiye alındı. Taraflı tarafsız bütün kesimler tarafından. Çünkü koskoca dağ, “Bir fare doğurmuştu”. “Kırmızı kart” göstermek nedir Allah aşkına! Vatandaşlar, AK Partili seçmen ve siyasetçiyi görünce “Al sana kırmızı kart” diyecek ve oyun dışına atacaktı! Ne kadar anlamlı ve manidar bir tutum ve çare değil mi?
İRONİ BİR ANKARA KULİSİ!
İşte size Ankara’daki bomba kulisi paylaşayım… CHP lideri Özel’in ‘AK Parti’ye kırmızı kart kampanyası’ başlattığını açıklamasının hemen ardından AK Parti kulisleri hemen hareketlendi! Özellikle Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Özgür Özel’in bu demecinden sonra, önümüzdeki seçimi kaybedecekleri yönünde bir hisse kapıldı! Önce MHP lideri Devlet Bahçeli’yle Ankara’da baş başa bir buçuk saat özel bir görüşme gerçekleştirdi. CHP liderinin ‘AK Parti’ye kırmızı kart kampanyası’nın etkilerini en aza indirmek için iki usta siyasetçi fikir jimnastiği yaptı! Ancak büyük toplantıdan bir sonuç alamadılar! Çünkü CHP’nin muhteşem icadını bertaraf etmek mümkün değildi!
Türkiye’nin son yirmi yılına damgasını vurmuş Cumhurbaşkanı Erdoğan, MHP liderinin yanından çıktıktan sonra, hemen kabinesini topladı! Seçmeninin ve siyasetçilerinin kırmızı kartla oyundan diskalifiye olabileceği endişesiyle, bütün teşkilatların uyarılması ve kendilerine çeki düzen vermelerini istedi. Aksi takdirde bu kampanyayla AK Parti diye bir siyasi partinin kalamayacağı endişesi anlatıldı seçmene! Muhtemeldir ki, AK Parti’nin siyasi uzmanları da birkaç gece uykusuz geçirecek gibi! Şayet CHP liderinin bu kadar üstün zeka gerektiren bir buluşuna çare bulamazlarsa, Erdoğan’dan fırça yiyeceklerden hem fikirler!
İşte gelinen durum bu kadar komik! Şunu açıkça ifade edeyim ki, Erdoğan son dönemde Türk siyasetini en iyi okuyan siyasetçi. Bunun sonucu olacak ki, Türkiye’yi yaklaşık yirmi yıldır tek başına yönetiyor. Ayrıca Erdoğan’ın siyasi varlığından dolayı, partisinden kopup parti kuran siyasilerin aldıkları oy oranı ve toplum nezdindeki kabulleri de ortada. Siyasette bir Erdoğan gerçeği varken, muhalefet partisinin dümeninde oturan ve milyonlarca seçmene yön ve istikamet verecek bir siyasetçinin, seçmenini heyecanlandırıp, ardından şişmiş bir balonu patlatmasını akılla izah edemiyorum. Bu sanki çocuğuna bonibon şekeri sözü verip, şeker almayan bir annenin durumundan daha acıdır! Özel, son yaptıklarıyla sadece kendisine değil, partisine ve kendisine güvenen milyonları da hayal kırıklığına uğrattı. Muhtemel ki, CHP seçmeni artık yeni dönemde Özel’den hiçbir beklenti içinde değildir. İktidara karşı ciddi politikalar belirlemesi gereken bir parti ve başkanı, hiç bu kadar sosyal medyada ayağa düşmemişti. Umarım Özel, yaptıkları yanlışlardan ders çıkarır da, iktidar bloğunun karşısına daha güçlü çıkar.
CHP LİDERİ, ERDOĞAN’IN SİYASİ ZEKASININ FARKINDA DEĞİL
Şu uyarıyı da ihmal etmeyeyim. Yukarıda izah ettim. Cumhurbaşkanı Erdoğan, şayet yirmi yıldır tek başına iktidarsa onun siyasi zekası ve becerilerinin ne kadar üstün olduğunu da anlamak gerekiyor. Çünkü Erdoğan’ın masasında ve zihninde her zaman A ve B planları mevcuttur. Başarısının özünde yatan gerçekte budur aslında. Her zaman çevresindeki danışmanlarının fikirlerine başvurur, ancak son kararı hep kendisi verir.
Kısacası CHP lideri Özgür Özel, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ve partisine “Kırmızı Kart” göstermeden önce, Ankara’da arkadaşlarıyla bir halı saha maçı yapmalı. Önce futbolun kurallarını öğrenmeli, ardından da “Sarı ve Kırmızı” kartın şart ve gerekçelerini öğrenmeli. Aksi durumda maçı tribünden izleyip, terlemeden maç yorumlayan eski hakem hocalarından bir farkı olmaz. Çünkü Erdoğan, yeşil sahalardan geldiği için hem saha içi hem de dışını çok iyi biliyor. Özgür Özel’e tavsiyem önce, rakibini iyi analiz etmeli. Maç başlamadan ve faul yapılmadan kart gösterilmeyeceğini de bilmesi gerekir. Yoksa Ankara’da havanda su döğmeye devam eder.
Son olarak, Cumhur İttifakı ortakları Devlet Bahçeli ve Tayyip Erdoğan, Türkiye’nin terör sorununu bitirmek, Suriye’de terör koridorunun oluşmasına engel olmak gibi temel meseleleri gündeme getirirken, ana muhalefet partisinin suya savuna dokunmayan bir tez ortaya koymasını da kamuoyunun vicdanına bırakıyorum. İşte bütün mesele burada yatıyor. Şayet siz gündemi belirleyemezseniz, Ankara’da gündemin peşine takılır gidersiniz!