(The Turkish Post) – ASLI GÜNEY
Baştan söyleyeyim. Bu bir spor yazısı değil. Tam aksine sözleşmelerdeki bazı sorunları ortadan kaldırmaya yönelik hukuki bir yazıdır. Zaten Turkishpost’tan bazı yazar arkadaşlar, maçlarla ilgili yorumlarını kaleme alıyor. Ben bugün Trabzonspor’un eski teknik direktörü Abdullah Avcı’nın gönderilmesi ve sonrasında ortaya çıkan tazminat durumunu ele alacağım. Çünkü Avcı’nın yönetim tarafından görevden el çektirilmesi üzerine, bazı gerekçeler ortaya koyduğu, sosyal medya mecralarına düştü. Avcı’nın bir yıllık maaşını, yönetimden istediği, bunu vermemeleri halinde hukuki sürece başvuracağını söylediği belirtiliyor.
Her mesleğin kendine dair özel koşulları var. Öğretmeninden polisine, avukatından müşavirine, futbolcusundan genel müdürüne kadar herkesin özel bir maaş skalası bulunur. Belirli meslekler özel olduğu için de maaşları toplum gelirinin çok üstünde olabiliyor haliyle. Bundan dolayı bir teknik direktör ve futbolcu, bazı mesleklerde görev yapan kişilerin 20-25 yılda elde edeceği geliri birkaç yılda elde edebiliyor. Bundan dolayı da, “Ben de aynı maaşı talep ediyorum” tarzı bir talepte bulunulması yadırganacak bir durumdur. Örneğin, Fatih Terim başta olmak üzere bazı hocaların da aylık 350 bin ile 500 bin lira arasında maaş alması, yaptıkları meslek açısından gayet normal. Hatta yaptığım araştırmalarda yabancı bazı hocaların 3 milyon liranın üzeri aylık maaş alanlarına bile denk geldim. O açıdan maaş skalası daha ziyade, hocaların kaliteleri ve kazandıkları kupalarla eş değer gibi duruyor.
Beni ilgilendiren temel konu Türkiye’de bazı sözleşmelerle ilgili. Dünyanın neresine giderseniz gidin, hiçbir futbolcu ve teknik hocalar boş sözleşmeye imza atmaz. Kaldı ki yönetimler de böyle bir teklifte bulunmaz. Ancak Avcı’nın sözleşme fesih aşamasındaki gayretini görünce, Google de biraz inceleme yaptım. Takımın eski hocası 12 Mart 2023 tarihinde Trabzonspor’a imza atmış. Hem de nasıl bir sözleşme biliyor musunuz? Boş bir kağıda imza atmış. Takımın başkanı kendisini çağırmış. O da Bordo Mavili takıma muhtemelen ne kadar bağlı olduğunu göstermek için imza attığını söylemiş. Ancak ortada onlarca hukuki süreç var. En önemlisi takım bireye ait değil, anonim şirket. Şirket borsaya kota olduğu için de ortakları var. Kısacası şirketin kâr ya da zarar edebileceği düşüncesiyle ortaklarının haberdar edilmesi gerekiyor. Bu açıdan Trabzonspor’un başkanının “hadi boş sözleşmeye imza at” deme gibi bir lüksü yok. Kaldı ki hocanın da avukatları var, menajerleri var. Onların da böyle ortaçağ düşüncesiyle boş bir sözleşmeye imza attırmaları baştan itibaren iş bilmezlikten başka anlam taşımaz. (https://www.ntv.com.tr/sporskor/trabzonsporda-2-abdullah-avci-donemi)
AVCI, BOŞ SÖZLEŞMEYE İMZA ATMIŞTI!
Kulübün Başkanı Ertuğrul Doğan da şu değerlendirmelerde bulunuyor: “Kulübümüzde görev yaptığı ilk dönemde 1’i Lig ve 2’si Süper Kupa olmak üzere toplamda 3 kupa kazanan Avcı, Başkanımız ile yapılan görüşmede hiçbir şart belirtmeden boş sözleşmeye imza atmıştır.”
Şayet Avcı, Doğan ile yaptığı görüşmede boş bir kağıda imza atmışsa, takımdan 40 milyon liralık bir tazminat istemesi hukuki değil. Hatta tazminat isteme durumu bile yok. Ancak “boş mukabele” söylemi, boş şovenist bir yaklaşım tarzı olduğu için taraftar nezdinde bir alıcı grubu var. Özellikle de Ortadoğu coğrafyasında milyonlarca alıcısı olduğu da aşikar. Kaldı ki, bu kavramı yeni duymadık. Duymayacağız da muhtemelen. Geçmişte Galatasaray’da Okan Buruk, Fatih Terim ve Arda Turan gibi isimlerin imza aşamasında şahit olmuştuk. Aslında bu taraftarı kısacası aptal yerine koyma stratejisinden başka bir anlam taşımaz.
Yöneticiler, oyuncu ve hoca ile her konuda anlaşır. Onu yüceltmek için de bu tarz basit oyunlara tevessül ederler. Şayet boş mukavele yapıldıysa, fesih aşamasında kulübün kasasından tek kuruş çıkmaması gerekiyor. Aksi durumda yöneticiler, zan altında kalabilir. Trabzonspor Başkanı Doğan da eski bir hukukçu olduğu için yaptığı yanlışın farkında olacak ki, tazminatı cebinden yapacağını açıkladı. Kaldı ki, bir başkan yönettiği bir kulübe de karşılıksız hibe haricinde ödeme yapamaz. Bu da başka bir garabet konusu.
BEYAZ İMZANIN ALTINDA İMZA VARSA BAĞLAYICIDIR
Hukuki olarak da boş kağıda imza “beyaza imza” olarak tanımlanmakta. Uygulamada ise “hatıra imza” şeklinde isimlendirilmekte. Her ne şekilde ifade edilirse edilsin neticede yapılan işlem boş bir kağıda yani üzerinde yazılı hiçbir şey olmayan boş bir kağıda imza atılmasıdır. İmza incelemesi açısından sonuç genellikle mağdurun aleyhine sonuçlanmaktadır. Çünkü kişi imzayı bilerek ve isteyerek atmıştır. Beyaz imzada aranacak bazı unsurlar bulunur. Bu unsurların başında imza gelmekte. Dolayısıyla atılmış bir imza mühür ya da bunların yerine geçecek bir işaret olmalı. Ticari hayatta para yerine geçen senedin şeklinin şartının olmadığını göz önünde bulundurursak beyaza imzada boş kağıt senet haline getirilebilir. Bunlar olmazsa belgenin hiçbir hükmü yoktur. Kanunlarımıza göre parmak izi de imza yerini tutacağı için imza yerine parmak izi de olabilir. Bu açıdan boş kağıda atılan imza geçerli olacağından burada tarafların yapacağı husus aralarındaki sözel anlaşmayı ispatlamaya çalışmaları gerekmekte. Çünkü beyaza imza aralarında yapılan üzerinde uyum sağlanan anlaşmanın kağıda aktarılması için karşı tarafa verilmiştir. Doğal olarak mağdur kişi bunu şahitlerle ispatlamaya çalışması gerekmekte.
BOŞ MUKAVELE YALANLARI
Hukukun bu denli ilerlediği bir ortamda, “boş sözleşmeye imza attık” tabiri koca bir yalandır. Sadece taraftarların gözünü boyamak için yönetim ve imza atan arasında gerçekleşen bir akıl oyunudur. Şayet boş mukavelenin olduğu bir ortamda, hocaların ve oyuncuların tazminat talebinde bulunmaması gerekiyor. Ancak tazminat talebinde direniliyorsa, ortada koskoca bir yalan var. Yalanın ortakları da takımların yönetimleridir. Bu açıdan elinde hissesi olan her taraftar için takım ve yönetim aleyhine tazminat hakkı doğar. Çünkü takımın kasasından çıkan her kuruşta onun da payı vardır.